Öncel Öziçer yazdı: "Gülmeyelim mi? Hiç mi?"

"...Hele son dönemlerde öyle acı tecrübeler yaşadık, öyle ağır kayıplar verdik, o kadar yas tuttuk ki, ne olur bir gece de hep beraber gülsek?"

Öncel Öziçer yazdı: "Gülmeyelim mi? Hiç mi?"
“Noel ve Yılbaşı üzerimize doğru geliyor yine. O mide bulandırıcı ikili. Televizyon mağaralarından çıkan bütün o kalabalık. Aile toplantıları. Hiçlik, sahte sarhoşlar, sahte gülümsemeler, sahte insanlar.

Bir şekilde atlatırız umarım, bir kez daha.”


Charles Bukowski’nin cümleleri bunlar.

Bu ve benzerlerini yaklaşan 31 Aralık akşamı nedeniyle sık sık duyar oldum.

Oysa bırakalım artık şu serin duruş zorlamalarını…

Tamam, anladık; hiçbirimiz yılbaşı akşamını önemsemiyoruz, o geceye özel anlamlar yüklemiyoruz, zoraki kutlamalara katılmaktan nefret ediyoruz, takmıyoruz, umursamıyoruz ve bizler sürüden ayrı takılmayı seven özel bir güruhuz.

Hepimiz birbirimizi anladık; yeter.

Ayrıca istediğimizi düşünelim, söyleyelim, atalım tutalım, 31 Aralık sabahı program yapan, yapmayan herkesin içinde bir heyecan olacak işte…

Hele son dönemlerde öyle acı tecrübeler yaşadık, öyle ağır kayıplar verdik, o kadar yas tuttuk ki, ne olur bir gece de hep beraber gülsek?

Nasıl olsa her şey 1 Ocak’ta aynı şekilde devam edecek.

Keşke üzüntümüze, gözyaşımıza, kayıplarımıza neden olan insanlara “siz girmeyin!” deyip 2017’nin kapısını yüzlerine kapatabilsek.

Onlar geride bıraktığımız cehennem günlerinde ve kendi yaktıkları ateşte yok olsa.

Hırslarını, dişlerindeki kanı, kirli planlarını yeni yıla taşımasalar… Ah keşke!

***

Tamam, tarihin değişiyor olmasının hiç önemi yok. Ha 22 Mayıs’tan 23 Mayıs’a geçmişiz, ha 31 Aralık’tan 1 Ocak’a…

ÖNCEL ÖZİÇER'İN YAZISININ TAMAMINI BURAYA TIKLAYARAK OKUYABİLİRSİNİZ!...