Oscar’la dans eden Natalie Portman
29 yaşında ve herkes ondan bahsediyor. Bir balerini canlandırdığı son filmi “Siyah Kuğu” ile Altın Küre’yi havaya kaldırdı. Oscar’ı da alacağına kesin gözüyle bakılıyor.
* Dans sizin için bir hayalmiş,
neden?
- 12 yaşına kadar dans ettim ve sanırım kafamda bunu idealize
etmişim. Dans, konuşmadan kendini ifade etmenin en etkileyici
yollarından biri. Hep dansla ilgili bir film yapmak istemiştim.
Sonra Darren (Yönetmen Darren Aronofsky) bu inanılmaz fikirle
geldi. Hem dans dünyasıyla ilgili bir film, hem gerçekten çok
karmaşık bir karakteri -hatta biribirine geçmiş iki karakteri-
canlandırmam gerekiyordu. Bu, benim için büyük fırsattı. Üstelik
Darren, onun için her şeyi yapacağım bir yönetmen. Benim için çok
heyecan verici bir çalışma oldu.
* Mila Kunis, dans eğitimi bittikten sonra yeniden
fast-food yiyebilmenin onu çok mutlu ettiğini söyledi. Çalışmalar
bittikten sonra siz ilk ne yediniz?
- Sanırım sabah, öğle, akşam makarna yedim, her zamanki gibi!
(Gülüyor)
BALERİNLER DERVİŞ HAYATI YAŞIYOR
* Bu film bir dönüşüm hikâyesi. Siz de bu film için bir dönüşüm
geçirdiniz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
- Gerçekten zorlu bir süreçti ve çok büyük destek gördüm. Filmden
bir yıl önce bale hocam Mary Helen Bowers’la çalışmaya başladık.
İlk altı ay boyunca güçlenmem ve hazırlanmam için günde iki saat
temel bale eğitimi aldım. Altı ayın sonunda günde beş saat
çalışmaya başladık ve yüzmeyi ekledik. Günde bir mil yüzüyordum,
sıkılaşma egzersizleri yapıyordum ve ardından günde üç saat bale
eğitimi alıyordum. İki ay sonra buna koreografi de eklendi ve günde
yaklaşık sekiz saat çalışmaya başladım. Bu bedensel disiplin, bana
karakterin duygusal yönünü anlamamda çok yardımcı oldu. Balerinler
gerçek bir derviş hayatı yaşıyor. Doğru düzgün yemek
yiyemiyorsunuz, arkadaşlarınızla dışarı çıkmıyorsunuz, içki
içmiyorsunuz ve sürekli kendinizi bedensel acıya mahkûm
ediyorsunuz. Ben de bu hayatı yaşayarak balerinlerin kendilerini
nasıl kamçıladıklarını bir şekilde anlamış oldum.
SİYAH KUĞU FİLMİNİN SES GETİREN SAHNESİ
(VİDEO)
* Barbara Hershey ile filmdeki anne-kız ilişkisini nasıl
kurdunuz?
- Darren, bize çok yardımcı oldu. Barbara’dan, bana Erica’nın
ağzından mektuplar yazmasını istedi ve önemli sahneleri çekeceğimiz
günlerde bu mektupları verdi. Barbara’nın karakterini yaşayarak
yazdığı bu muhteşem mektuplar, bana Nina ve Erica’nın hikâyesini
anlamakta çok yardımcı oldu.
SAHNEYİ BİTİRDİĞİM ANDA YENİDEN NATALIE OLUYORUM
* Harvard’da psikoloji okudunuz. Nina’ya nasıl bir teşhis
koyarsınız?
- Bu, okulda öğrendiklerimi pratiğe dökebildiğim ender durumlardan
biri. Ortada kesinlikle ağır bir ‘obsesif kompulsif’ vaka var.
Anoreksiya ve bulimia, kendine zarar verme ve takıntılı hareketler
bunun birer uzantısı zaten. Bale de doğası gereği bu durumu
besliyor, çünkü balenin çok törensel bir yapısı var: Ayakkabıların
bağlanması, her performans için yeni ayakkabıların hazırlanması,
bana dini töreni çağrıştırıyor. Bale, bir din gibi, adanmayı
gerektiren törensel bir sanat. Bir oyuncu olarak bunu
anlayabiliyorum; çünkü yönetmen de, Tanrı gibi bağlılık duyduğunuz
bir karakter. Film çekerken, yönetmen sizin her şeyiniz oluyor;
kendinizi ona adıyor ve onun hayalini gerçekleştirmesi için
elinizden geleni yapıyorsunuz. Bir çeşit dini saplantı ve takıntı.
Benim mesleki teşhisim bu. (Gülüyor)
* Canlandırdığınız karakter, mükemmeli ararken aklını
kaybediyor ve ciddi bir çöküş yaşıyor. Sizin de kendinizi tamamen
bu role adadığınızı biliyorum. Siz dengenizi nasıl
koruyorsunuz?
- Kendimi karakterden çıkarmak konusunda başarılıyımdır; sahneyi
bitirdiğim anda yeniden Natalie oluyorum. Çekim biter bitmez kendim
olmak istiyorum, karakterimde kalmayı seven bir oyuncu değilim. Bu,
zamanla edindiğim bir disiplin. Nasıl devam ettiğime gelince... Bu
film sırasında Darren ile aramızda telepati oluştu; o, o kadar
disiplinli ve yaptığı işe odaklanıyor ki, ben de böyle olmaya
çalışıyorum. Mükemmeliyetçi değilim, ama disiplini kesinlikle çok
seviyorum. İtaatkâr biriyim, mükemmeliyetçi değilim. (Gülüyor) Bir
insanın yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışmasının ve birlikte
çalıştığı herkese iyi davranmasının çok önemli olduğunu
düşünüyorum.
PUANT, İŞKENCE ALETİ
* Film boyunca düz ayakkabılar giydiniz, yüksek topuklara dönmek
nasıldı?
- Ah, yüksek topuklara geri dönmek... Aslında düz ayakkabı giymeyi
seviyorum ama puantlardan (bale ayakkabısı) kurtulduğum için çok
mutluyum. Puantlar gerçekten işkence aletleri, balerinler bunlara
zamanla alışıyor ama benim için zor oldu.