Pınar Deniz: "Daima kendini arayan biriyim"

Pınar Deniz: “Kendi içimde boğulmaktan korkuyorum. Çünkü biraz düşüncelerime fazla saplanabiliyorum. Ya kendimi kaybeder, kendimin farkında olmazsam… Ben biraz fazla uğraşan biriyim kendiyle. Daima kendini arayan bir yerdeyim...”

Pınar Deniz: "Daima kendini arayan biriyim"

Akşam Gazetesi'nden Ali Demirtaş'ın röportajı...

Rol aldığı sinema filmi "İnsanlar İkiye Ayrılır" 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ödülle dönen genç oyuncu Pınar Deniz’le sohbetimize ilk olarak nasıl olduğunu ve şu ara hayata dair ne düşündüğünü sorarak başlıyorum. O da şöyle yanıt veriyor: “İyiyim. Pandemi dönemini herkes gibi ben de bir sarsıntıyla karşıladım, ailemde de epey yakalanan oldu bu hastalığa. Ama ben hayata daima pozitif bakan bir insanım. Bu nedenle şu an iyiyim. Hatta çok iyiyim. Ve belirsizlik benim karakterim için çok korkunç bir durumken şu an o belirsizlik beni anı yaşamaya sürüklüyor. Çok andayım. Yarınımın ne olacağını bilmemek beni şu ana sürüklediği için bu anım var sadece. Yarın ölebilirim duygusuyla yaşadığım için çok mutluyum.”

ASLA SADECE TEK BİR ALANDA OLMAK İSTEMİYORUM

Popüler oyuncuları bağımsız ya da festival filmlerinde yer almasına çok alışık değiliz.

Ben zaten sektöre ilk girdiğim zamanda bile menajerimle hep bunu konuşuyordum. Asla sadece tek bir alanda ilerlemek istemiyorum. Dizi de yapmak istiyorum, internet işi de. Ki yapıyorum da. Başka bir sinema filmim de var şu an. Bağımsız veya ana akım her alanda olmak istiyorum. Çünkü bana göre bağımsız sinema, ana akım sinema, tiyatro, televizyon, internet işi diye bir ayrım yok. İyi iş, kötü iş var. Bu yüzden kendimi bu konuda asla kısıtlamıyorum. Senaryosunu sevdiğim, karakterin benimle bütünleşeceğine inandığım işlerin içinde olmak istiyorum.

HAYATIMDAKİ HER ŞEYE TUTKUYLA BAĞLIYIM

Oyunculuk ve oynamak sizin için ne anlam ifade ediyor?

Haz. Bendeki direkt karşılığı bu, haz. Tutkulu bir insan olduğumu düşünüyorum ve hayattaki bütün yolculuğum tutkuyla. Bu benim karşı cinsle yaşadığım ilişkide de öyle; ailemle, arkadaşlarımla, yemekle, işimle kurduğum ilişki de. O tutkum yiterse bir şekilde etrafımdaki şeylerden ayrılmaya başlıyorum. Ve oyunculuk benim için haz. Hayatta daha mutlu olduğum başka bir an yokmuş gibi hissediyorum. Kendimi sahnenin içinde kaybettiğimde kendimden çıkıp başka bir karaktere girdiğimde, tamamen o kadın olduğum ya da oynadığım şey her neyse tamamen o olduğum… İşte geçmişe dönüp en mutlu olduğum anları say desen o anlar onun içinde. Bu nedenle oyunculuk benim için vazgeçilmeyecek bir hazmış gibi. Bunlar hep tutkuyla alakalı şeyler. Tutkum biterse oyunculuğa karşı, devamı da gelmez elbet. Şu an büyük bir tutkuyla bağlıyım ve çok seviyorum yaptığım işi. Ama bir sene sonra sevmezsem her şey değişebilir.

KENDİMİ KAYBETMEKTEN KORKUYORUM

Kaygınız nedir geleceğe dair?

Kendi içimde boğulmaktan korkuyorum. Çünkü biraz düşüncelerime fazla saplanabiliyorum. Hiç uyuyamadığım zamanlar olabiliyor. Ya kendimi kaybeder, kendimin farkında olmazsam… Bence çoğu insan kendinin farkında olmadığı için birçok sorun yaşıyor. Ben biraz fazla uğraşan biriyim kendiyle. Nefes terapisidir, enerjidir, yogadır gibi durumlarla çok haşır neşir olduğum için hep kendimi arayan bir yerdeyim. Bu nedenle kendimi kaybetmek olabilir benim korkum.

DAHA ÇOK İNSANA HİTAP ETMEK İSTİYORUM

Sizi her yerde görebiliyoruz. TV’de, internet dizisinde ya da film festivallerinde de?

İşte bunu seviyorum. Ben zaten kendimi nötr bir yerde tuttuğum için herkese hitap etmek istiyorum. Dokunma duygusu diye bir şey var ve bu çok evrensel. Bu bağımsız sinema, tiyatro, internet işi veya televizyon ile kısıtlanamayacak kadar güçlü. Kariyerimde de böyle ilerlemeye devam edeceğim. Hiçbir zaman sadece televizyon, sadece tiyatro ya da sadece sinema filminde olmayacağım. Tabii umarım hep önüme seçenekli gelir. Her zaman daha fazla ve daha çeşitte insana hitap edeceğim.

YÖNETMENLİK YAPMAYI DÜŞÜNÜYORUM

Kamera arkasında olmayı hiç düşündünüz mü?

Çok bütünsel baktığım için zaten sadece bir tek kendime odaklanamıyorum. Örneğin karşımdaki oyuncuyu da düşünüyorum, setteki ışığı da kamerayı da. Bütün algıyı düşündüğüm için zaten sadece kamera önünde değilim. Oynarken de değilim. Bu nedenle kamera arkasında olmayı ya da yönetmen olmayı düşünüyorum tabii ki. Kendi yazdığım şeyler var. Ancak mükemmeliyetçi bir yapım var. Önce oyunculuğumu mükemmel bir hale getirip kendimi orada çok iyi hissetmem lazım. Sonra yönetmenlik neden olmasın?