Rüzgar Aksoy: "Sadece sevilmek istiyoruz"

“Bedel” adlı tiyatro oyununda yer alan Rüzgâr Aksoy, oyunun konusundan yola çıkıp mutluluğun sırrını ve günümüz insanının başarılı olma kaygısını anlattı.

Rüzgar Aksoy: "Sadece sevilmek istiyoruz"
Akşam'dan Sibel Ateş Yengin'in röportajı...

Oyununuzun konusunu anlatır mısınız?


Yıllardır birbirinden kopmuş iki kardeş babaları vefat edince eşyaların satışı için bir araya geliyor. Bu esnada geçmişte ailesinin yanında kalmış kardeşle evden uzaklara gitmiş abinin ödediği bedeller üzerine tartışmalarını anlatıyor.

Oynadığınız karakterin nasıl bir hikâyesi var?

Victor karakteri babasının iflasıyla bilimle uğraşmayı bırakıp polis olmuş ve ailesiyle birlikte yokluk görmüş bir karakter. Abisinin onları yalnız bırakmasına kızgın, karısının çabalarına duyarsızlaşmış yorgun ama kindar bir karakter...

Oyunun tanıtım bülteninde “Geçmişi kaç paraya satın alabilirsiniz?” diye yazıyordu. Ben de size geçmişe dönebilme imkânınız olsaydı hangi yaşınıza ve neden dönmek isterdiniz diye sormak istiyorum.

Valla 19 yaşına dönmeyi isterdim. Üniversiteyi kazanmışım, kantine inmişim, kâğıt bardakta çay içip kampüste amaçsızca dolaşıp tekrar âşık olmuşum. O yaşlarda olduğu gibi gerçekten inanarak ve kapılarak...

GELECEĞİN HAYALİ...

Aşk demişken, nasıl gidiyor  peki aşk hayatınız?


Gitmiyor. Bir süredir ben de peşini  bıraktım. Aşkın gelip beni çarpmasını, onun bana bir şeyler hissettirmesini bekliyorum. Başka çarem yok çünkü zorlayarak sadece ruhlara zarar veriliyor. Ben de  yalnız olmayı sevdiğim ve alıştığım için hissetmeden hareket etmiyorum.

Geçmişin özlemiyle mi yaşarsınız yoksa geleceğin hayaliyle mi?

Aslında geleceğin hayali daha baskın bende. Henüz 36 yaşındayım. 46-56 ya da 66 yaşımda neler olacak, olaylara nasıl bakacağım, içimdeki oyunculuk tutkusu şimdiki gibi ateşli olacak mı? Çok merak ediyorum. Mesela dünya nasıl bir yer olacak?

Peki, sizce mutluluğun yolu başarılı olmaktan mı geçiyor? Ne dersiniz?

Bana göre başarılı olmak için kariyer basamaklarını tırmanmak ya da ödül almak yetmez. Bunları seni koşulsuz  seven birileriyle paylaşmak da gerekir.  Mesela ödül, kariyer başarısı olmadan sadece kendini, hayatı olduğu haliyle kabul edip mutlu olanlar da var tabii. Bu duygulara ulaşmak da  ruhsal bir mertebe ister  belki de çok yakınımızdadır mutluluk  ama kör etmiştir bizi koşturmak.

Modern çağ insanı sürekli başarılı olmaya odaklı değil mi?

Biz oyunculuk çalışırken, bir karaktere bakarken “Bu adamın ya da kadının asıl amacı ne?” diye sorarız. Cevaplar da genellikle kendini sevdirmek, görülmek, fark edilmek, saygı uyandırmak gibi ihtiyaçlara çıkar. Başarılı olmak,  lüks arabalara sahip olmak, partilere katılmak, süslü kadınlar, zengin erkekler…  Tüm bunları elde edince başarılı olunduğu zannediliyor. Oysa ihtiyaçlar farklıdır  belki de sadece sevilmek istiyoruz. Fark  etmesi geç sürebilir tabii.

EN MUTLU OLDUĞUM ANDI

Mutlu olduğunuz bir anı resmetmeniz istense ne çizerdiniz ya da o nasıl bir fotoğraf olurdu?


Birkaç yıl önceydi. Sanırım yalnızdım. 3000 metrede Rize Çamlıhemşin’in Pokut Yaylası’ndaydım. Çimlerin üzerinde uyuyakalmıştım. Güneşli bir hava vardı ve bulutlar ayaklarımın altında uzanıyordu. Uyandığımda bulutların yükseldiğini ve beni içine aldığını gördüm. Etrafımda beyazlıkları delip geçmiş güçlü dağlar vardı. Güneş batıyordu ve bulutların üzerini  turuncuya boyamıştı. İşte bu ânımı  asla unutmam, çok güzeldi...

İş dışında zamanınız nasıl geçiyor?

Japon kurdu bir Akitam var adı Bucky, onunla vakit geçirmek dinlendiriyor beni. Onun dışında spor var. Ayrıca  izlediğim birtakım diziler var. Arkadaşlarımla buluşur sohbet ederim.

Dublaj yapıyorsunuz dünya sinemasında kimleri seslendirdiniz?

10 yıl boyunca yaptığım için birçok isim var. Brad Pit, Kaptan Amerika, Chris Evans, Bradley Cooper, Al Pacino ve Robert de Niro’nun gençliklerinde oynadığı filmlerde konuşmuşumdur.
Konular Röportaj