Tereddüt etmeden şehadete koştular

Kimi 15 yaşındaydı kimi torun sahibi. Kiminin yeni bebeği olmuştu kimi doğum bekliyordu. Kiminin kendi kanserdi kiminin evladı. Her biri ardında acı hikâyeler bıraktı. İşte 15 Temmuz şehitleri ve acı hikâyeleri...

Tereddüt etmeden şehadete koştular

Türkiye Gazetesi'nin haberi...

Daha 17 yaşındaydı Abdullah Tayyip Olçok. Adını Cumhurbaşkanı’ndan almıştı. Kendisiyle birlikte şehit düşen babası Erol Olçok, Cumhurbaşkanı’nın arkadaşları arasındaydı.


Üç kız babası Adil Büyükçengiz demirciydi, Ahmet Kara ve İsmail Kefal garsondu, Ahmet Kocabay işçi.


Kimlikleri tabancalarının seri numarasından tespit edilen Mehmet ve Ahmet Oruç 25 yaşında ikiz kardeşti.


Kırk dokuz yaşındaki Ahmet Özsoy, çepçe ile darbecilerin önünü kesmişti.


Kırk bir yaşındaki Akın Sertçelik ve 23 yaşındaki Onur Kılıç taksiciydi, Ali Anar ve Mete Sertbaş muhtardı, Muhammet Ali Aksu aşçıydı.


O gece Gölbaşı’nda nöbet tutan polis memuru Akif Altay ve Hurşit Uzel emeklilik hayali kuruyordu.


Otuz altı yaşındaki Akif Kapaklı, hacca gitmenin mutluluğunu yaşıyor, İmam Ali Alıtkan “Ölürsek şehit oluruz, yaşarsak” gazi diyordu.


 Ali İhsan Lezgi, kalkışmayı duyar duymaz Beştepe’ye koşmuştu.


Üç yetim bırakan Ali Mehmet Vurel bebekken yetim kalmıştı. Yedi evladı geride bırakan Askerî Çoban Diyarbakır’dan gelmişti.


 Alparslan Yazıcı’nın eşine son sözü “Hakkını helal et” oldu.


***


Alper Kaymakçı eşinin hamile olduğunu bile öğrenemedi. Muhsin Kiremitçi ve Hüseyin Güral anne karnında bıraktığı evlatlarını göremedi.


Muhsin Kiremitçi’nin eşinin doğumuna bir ay vardı.


FETÖ’nün Kara Harp Okulundan attırdığı Aydın Çopur, üniformayı çıkarmanın acısını hissediyordu.


Gölbaşı kahramanlarından polis memuru Aytekin Kuru, parmağındaki yüzükten teşhis edilebildi. On altı yaşındaki Engin Tilbaç’ın cenazesi DNA testiyle belirlenebildi.


Batuhan Ergin askerliğini yeni bitirmişti. Ömer Takdemir, askere gitme hazırlığı yapıyordu.


Polis Birol Yavuz PKK ile mücadelede yaralanmıştı. Burak Cantürk polis olmayı hayal ediyordu.

Bülent Aydın, Kara Kuvvetleri Komutanı’nın, Hasan Gülhan Terörle Mücadele Daire Başkanının, Münir Alkan İstanbul İl Emniyet Müdürü’nün korumasıydı.


Altmış yedi yaşındaki Cemal Demir’i tank topuna göğsünü siper etti.


Darbecilerin yaraladığı Cengiz Hasbal, hayata 19 gün tutunabildi.


Cengiz Polat, “Ben gitmezsen kim gidecek?” diye koştuğu Genelkurmay önünde vuruldu.


On aylık polis memuru Cennet Yiğit gelinlik giymeye hazırlanıyordu.


Cuma Dağ, altı yaşındaki çocuğunu komşulara bırakıp koşmuştu sokağa.


Hainlerin attığı mermi, Boğaziçi Köprüsü’nde direnen Çetin Can’ın kalbine, Akıncı Jet Üssü’nde direnen Emrah Sapa’nın kafasına isabet etti.


***


Kırk yedi yaşındaki Emin Güner, tanka bir tutundu bir daha bırakmadı. Dört kilome öylece gitti. Ta ki boynu kırılıp cansız bedeni yere düşene kadar.


Tekstil işçisi Emrah Sağaz’ın eşi altı aylık hamileydi.


 Erhan Dural, son nefesini verirken İstiklal Marşı’nı söylüyordu.


 Erhan Dündar sağır ve dilsizdi.


Erkan Er’in son sözü “Allahü ekber” oldu. Recep Tayyip’in babası Erhan, soyismi gibi Yiğit’ti.
15 Temmuz gününde Fahrettin Yavuz evliliğinin onuncu yıldönümünü, Ferhat Kaya ve Hakan Yorulmaz doğum gününü kutluyordu.


Şırnak’ta görevli olan polis Fatih Dalgıç, Çengelköy’e izinli gelmişti. Adaşı Fatih Kalu beş gün sonra askere gidecekti. Halil Işılar’ın ise üç ayı vardı. Fatih Satır’ın son örtüsü elindeki bayrağı oldu.


Polis memuru Ferhat Koç, “Bu dünyadan boş gitmemek gerekiyor” diyordu.


Fevzi Başaran, “Mazluma Yunus, zalime Yavuz olmak için” özel harekâtçı olmuştu.


Polis Fırat Bulut’un dedesi Millî Mücadele şehidiydi.


Emniyet Müdürü Fikret Metin Öztürk  15 kişiyi intihardan vaçgeçirecek kadar dost canlısı biriydi.


Gökhan Esen’in Kırklareli’ni yeni tayini çıkmıştı.


Komiser Yardımcısı Gülşah Güler sanatçı ruhluydu. Resim öğretmenliğini bırakmıştı.

Hakan Aras akciğer, Mucip Arıgan kolon kanseriydi. 23 yaşındaki Mehmet Ali Kılıç, kanser hastası babasına ve askerdeki kardeşine bakıyordu.


Emniyet Müdürü Meriç Alemdar’ın abisi şehit, babası kanserdi. Güneydoğu’da defalarca ölümden dönen özel harekâtçı Mustafa Serin 10 yaşındaki lösemi hastası kızı için mücadele veriyordu. Kemik kanserine yakalanan Sedat Kaplan, Trabzon’dan Ankara’ya tedaviye gitmişti.


***


 Halil İbrahim Yıldırım daha 15 yaşındaydı.


Halil Kantarcı 28 Şubat zulmüne maruz kalmıştı.


Hasan Kaya inşaat ustasıydı.  Hüseyin Güntekin kasaptı, adaşı Hüseyin Kısa esnaf, Lokman Oktay elektrikçiydi. Hasan Yılmaz 16 yaşındaki kızıyla koşmuştu.


Polis memuru Hüseyin Kalkan, darbecilerin tanklarına kalkan olmuştu.


İbrahim Ateş, eşinin gitme demesine aldırmadan, kapıları kırarak gitti savunmaya.


İbrahim Yılmaz, kendisi gibi hafızlar yetiştiriyordu.


İlhan Varank profesördü.


Yirmi sekiz senelik polis memuru Kemal Tosun, Cumhurbaşkanı’na eskortluk yapan ekipteydi.

Polis Köksal Kaşaltı’yı Beştepe’yi koruyordu, Komiser Yardımcısı Kübra Doğanay mühimmat almaya gidiyordu.


Erzurumlu Lokman Biçinci, bir gün önce vefat eden kız kardeşinin defin işleriyle meşguldü.


Mahir Ayabak, Mustafa Karasakal, Mutlucan Kılıç ... Hepsi de 17 yaşındaydı ve güzel günler görmeyi hayal ediyorlardı.


***


Başkomiser Bülent Yurteven’in ikizleri vardı. Mahmut Coşkunsu’nun bebeği beş aylık, Seyit Ahmet Çakır’ın 15 günlüktü.


Polis Mehmet Akif Sancar, Cizre’den Ankara’ya izne gelmişti.


Mehmet Güder “Bu akşam vatana sahip çıkmazsak ne zaman sahip çıkacağız” diyor, Mehmet Gülşen “İnsanın ölümü de şerefli olmalı, geride kalanlar gurur duymalı” diye vasiyet ediyordu.


Mehmet Karaaslan, umreye giden arkadaşına “Kâbe’de şehit olmam için dua et” diye tembihte bulunmuştu.


Mehmet Karacatilki, Mehmet Kocakaya, Mehmet Şefkatlioğlu, Mehmet Şengül, Mehmet Şevket Uzun, Mehmet Yılmaz... “Can veren Mehmetler“ arasına karışıyordu.


 Mesut Acu ayakkabıcı, Mesut Yağan şoför, Muhammet Ambar esnaftı.


Metin Arslan memleketine şehit olarak döndü.


Muhammed Oğuz Kılınç, şark görevi bekliyordu.


Kimliği DNA testi sonucu belirlenen Mustafa Arslan’ın cenazenin üçte birine erişebildiler.


***


Batı Trakya Türklerinden gazeteci Mustafa Cambaz “Yunan ordusuna asker olmam” diye gelmişti İstanbul’a...


Son sözü “Çocuklarıma iyi bakın” olan Muzaffer Aydoğdu’nun dört evladı bulunuyordu.
İnşaat mühendisi Necati Sayın Ağrı’da bir cami yaptırıyordu.


Necip Cengiz Eker, “Arkamda ağlayan olmasın” diye evlenmemişti. Polis Niyazi Ergüven, yuva kurmayı planlıyordu. Polis Ozan Özen evlilik hazırlığı yapıyordu. Onur Ensar Ayanoğlu ve Yunus Uğur iki ay önce nişanlanmıştı. Resul Kaptancı bir gün sonra kız istemeye gidecekti.

Tolga Ecebalın iki ay sonra düğün yapacaktı.

***


Özel Harekât Dairesinin iki sevgili polisi Halit Gülser ve Seher Yaşar, o gece nişan yüzüklerini yeni takmıştı. Polis Sevda Güngör, ailesine evlenmeye karar verdiğini yeni söylemişti.


Osman Evsahibioğlu Çocuk Esirgeme Kurumunda annesiz ve babasız büyümüştü.
Ömer Can Açıkgöz ve Yasin Naci Ağaroğlu hukuk okuyordu. Ömer İpek’in sekiz yıl sonra ikizleri olmuştu.


Başçavuş Ömer Halisdemir, darbeci generali alnının çatından vurduğunda, direnişin sembolü olacağını bilmiyordu.


Özel Harekât Daire Başkan Yardımcısı Önder Güzel, şehit olma arzusuyla biliniyordu.


Özgür Gencer’i vurduklarında sabah namazını yeni kılmıştı. Recep Büyük, son nefesini verdiğinde sabah ezanı okunuyordu.


Özkan Özendi’nin yeni torunu olmuştu.


Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk, İstanbul’da 66. Tugay’ını cana pahasına koruyup hainlere teslim etmemişti.


Salih Alışkan, köprüdeki ilk şehit olacaktı.


“Sokaklara davet” geldiğinde Selim Cansız’ın ayağı alçıdaydı.


Yedi polisin hayatını kurtarıp kendi can veren Şirin Diril, servis şoförüydü.


Yusuf Çelik, Almanya’dan bayram tatili için gelmişti.


***


Murat, Muhammet, Kerem, Servet, Ferhat, Şükrü, Vedat, Suat, Serhat...


Ve daha niceleri...


Tam 249 kişiydiler...


Tereddüt etmeden şehadete koştular.


Ve vatan uğruna can verdiler.

Tereddüt etmeden şehadete koştular