Tuğberk Sev: "Şiir yazmak bir ruhu serbest bırakmaktır"

Tuğberk Sev, psikoloji ve şiirin alaşımıyla yaşayan genç bir yazar. Onun için şiir yazmak, bir ruhu serbest bırakmak anlamına geliyor. Sev, son kitabı “Kendini Gerçekleştiren Kehanet”i anlattı.

Tuğberk Sev: "Şiir yazmak bir ruhu serbest bırakmaktır"
Akşam'dan Ali Mert Alan'ın röportajı...

Üniversite okumak için İstanbul’a yerleşmenizle birlikte hayatınızda pek çok şey değişmiş…


Tekirdağ’da doğdum, hayatımın 18 yılı orada geçti. Ardından Yeditepe Üniversitesi’nde psikoloji bölümü okumak için İstanbul’a taşındım. Doğal bir süreç ki düş ve düşüncelerim farklılaşmaya, gelişmeye ya da bazısına göre yozlaşmaya başladı. Hikâyenin on yedinci, on dokuzuncu, yirmi birinci ve yirmi üçüncü yıllarında birer şiir kitabı çıkardım. Şiirlerim de doğal sürece tabi olarak evrildi. Son kitabım olan “Kendini Gerçekleştiren Kehanet”te de görüleceği üzere nihilizm ve varoluşçuluğun çarpışmasından doğan kıvılcımlarla hayatımı sürdürüyorum.

“Düşüncelerim farklılaşmaya, gelişmeye bazısına göre yozlaşmaya başladı” diyorsunuz ya hayatınızda kendi adınıza gelişim olarak gördüğünüz ama başkasının gözünde yozlaşma olarak tanımlanan şeyler nelerdi?

Bu konuda alelade örnekler var, temel tartışmaları düşünebiliriz. Kutuplu bir kutuda yaşadığımız için herhangi bir görüş doğrudan alternatifiyle yahut zıddıyla karşılaşıyor, bunlardan birisini zihnimizde canlandırabiliriz. Mühim olan kendi adıma bir gelişmeden söz edebiliyor olmam, yatağa yattığım zaman diğerlerinin algımı nasıl değerlendirdiğine değil, kendi algımı ertesi gün nasıl aşabileceğime odaklanıyorum.

GÜN İÇİNDE AYNI KİŞİ KALMAK OLDUKÇA ZOR!

“Herkes hayatının bir döneminde ahmaklıklar yapar mühim olan bunun farkına varmış olmak” diyorsunuz. Hayatınızda yaptığınız en büyük ahmaklık nedir?


Sanırım ahmaklık sayılacak bir şey yapmadım, belki de farkına varmamışımdır, aslına bakarsanız bu daha kötü.

Bir şiirinizde “Hakikat nerede” diye soruyorsunuz. Size göre hakikat nerede ?

Bu soruya yanıt veremeyeceğimi biliyorum fakat bunu sormaktan vazgeçmeyeceğimi de biliyorum. Bu noktada önemli olanın soru işaretlerini canlı tutmak olduğunu düşünüyorum, soruya cevap verme gafletinde bulunamam.

Sosyal medyada paylaştığınız vine’ları izlemiştim, eğlenceli işlerdi. Ama kaleme aldığınız şiirlere baktığımızda sert satırlarla karşılaşıyoruz. Şiir yazarken sizi motive eden şeyler neler?

Eğlenceli sayılırdı evet. Daha sonradan kendimi tarafsızca değerlendirebilecek tecrübeyi kazandım ve bunları saçmalık olarak gördüm. Ardından kendimi tarafsızca değerlendirebilecek deneyime ulaşmadığımı anladım. O yaşta ve o varoluştaki birisi için, içinde bulunulan atmosferin de etkisiyle tutarlılık konusunda sorumlu olmadığıma inandım. Yaşadığımız metropolde gün içinde aynı kişi kalmak oldukça zor, kendimize çekildiğimiz ve gerçek düşüncelerimize ulaşabildiğimiz anlar da oluyor, yazdıklarımsa bu anların birikimi.

OKUDUM, YAZDIM, DİNLEDİM

Psikoloji okuyor, şiir kitapları yazıyorsunuz, bir yandan da oyunculukla uğraşıyorsunuz. Peki, hangisi sizin hayatınızın merkezinde ya da hangisini hayatınızın merkezine oturtmayı istiyorsunuz?


Dürüst olmak gerekirse psikoloji ve şiirin bir alaşımı ile yaşıyorum, kelimelerin içinde hapsolmuş ritimler var. Bir şiir yazmak bir ruhu serbest bırakmak gibi. Ruh bilimiyle bu yönden bir benzerliğinin olmasının dışında şiir, şuur altında barınan ham materyali ortaya çıkarmanın, işlemenin işlevsel bir metodu da sayılabilir.

Bir ara okulu dondurdunuz o sürede neler yaptınız?

Kendimle vakit geçirmeyi severim, kendimle vakit geçirdim. Çok erken yaşta kendimizi bir arbedenin içinde buluyoruz, kendimizle vakit geçirmenin bir ihtiyaç olduğunu unutuyoruz. Kendinden uzak birisinin gerek doğa bilimlerinde gerekse sosyal bilimlerde insan odaklı bir yaklaşım sergileyeceğini düşünmüyorum. Kısacası okudum, yazdım, dinledim.
Konular Röportaj