YANAN VÜCUDU DÖRT YILDA TERZİ GİBİ DİKTİ

Elektrik çarpması sonucu Hülya'nın vücudunun yüzde 85'i yandı. "Ümit yok" deniyordu. Ancak doktoru pes etmedi, derisini bir terzi gibi yeniden dikti. Ve vaat edilen terfiyi aldı..

YANAN VÜCUDU DÖRT YILDA TERZİ GİBİ DİKTİ

Ümit yok deniyordu
Hülya Karacihan'ın hayatı, 10 yıl önce yaşadığı korkunç bir kaza ile tamamen alt üst oldu. Henüz 22 yaşındaydı. İşportacı eşi Gürsoy ve 3 yaşındaki kızı Rüya ile İstanbul Esenyurt'ta iki katlı bir evin üst katında kiracı olarak yaşıyordu. Oturdukları evin tam üzerinden İstanbul'u besleyen yüksek gerilim hatlarından biri geçiyordu. Genç kadın, televizyon antenini düzeltmek için çatıya çıktığı bir gün, bir metrelik mesafeden binlerce voltluk elektriğe kapıldı. Boynundan aşağısı yanan, akımın şiddetinden karnı patlayan genç kadın, eşi tarafından hemen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne kaldırıldı. Ancak vücudunun yüzde 85'i üçüncü derece yanık olan Karacihan'ın yaşaması için doktorları hiç de iyimser konuşmuyordu.

YEŞİL KART ÇIKARTILDI
Hülya'nın asıl sorunu yanan derisiydi. Derisi yerine konabilirse, yaşama şansı olabilirdi. Hastayı ele alan Prof. Dr. Oğuz Çetinkale tam da bu noktada asistanı Dr. Tamer Taş'a ilginç bir teklif yaptı: "Bu hastayı yaşat, seni klinik şefi yapayım." Yıllarca süren geceli gündüzlü bir çalışmanın ardından genç kadını hayata döndüren ve vaat edilen terfiye hak kazanan Dr. Tamer Taş 10 yıl önce karşılaştığı durumu şöyle anlatıyor: "En ağır yanık tanısı ile karşı karşıyaydık. Asıl büyük sorun Hülya'nın sağlık güvencesinin olmamasıydı. Önce kendi gayretlerimizle Hülya'ya yeşil kart çıkarttık. Günlük tedavi masrafı 2 bin YTL'yi geçiyordu." Hastanede geçen 4 yıl zarfında Hülya yaklaşık 20 ameliyat geçirdi. Doktorları terzi gibi Hülya'ya kadavralardan deri nakilleri ile yamalar yaptı. Ama bu deriler zamanla çürüyor ve dökülüyordu.

32 KİLOYA DÜŞTÜ
Tek yanmayan yeri kafa derisiydi. Ve oradan alınan deriler, hayati tehlike arz eden bölgelere dikildi. Ancak bu arada genç kadın 32 kiloya kadar düştü. Dr. Tamer Taş, Hülya'nın durumunu tüm dünya ile paylaşarak çare arıyordu. Ancak Hülya'nın psikolojisi bozulmuş tedaviye cevap vermiyordu. Genç kadına sürekli olarak, dayanması ve çocuğu için yaşaması gerektiğini söyleyen Dr. Taş'ın çabaları en sonunda olumlu sonuç verdi. Hastanedeki 4 yıllık mücadelenin ardından son 6 yıldır da tedavisi dışarıda devam eden Hülya, eve döndükten sonra 2'nci çocuğunu dahi dünyaya getirdi.

'Derisi terlemiyor ve darbelere dayanıksız'

Prof. Dr. Oğuz Çetinkale, Hülya'nın ve kendilerinin yaşadığı süreci şöyle özetliyor: "Hülya'nın ölüm riski çok yüksekti. Sabah geldiğimizde arkadaşlarıma ilk 'Hülya yaşıyor mu?' diye sorardım. Hülya ömür boyu yanıkla ilgili devamlı problem yaşayacak. Derisi ince ve terlemiyor. Darbelere karşı savunmasız. Kendini yağlamıyor. Normal giysilerden bile etkilenir. Bu yüzden de Hülya'nın bu hastalıkla mücadelesi hiç bitmeyecek." Hülya Karacihan da duygularını şöyle anlatıyor: "İlk yürüdüğümde kız kardeşime hemen doktor Tamer Bey'i çağırmasını söyledim. Ama o yürüdüğüme inanmamış. Ben de bunun üzerine sinirlendim, yürüyerek odasına kadar gittim. Beni ayakta görünce hızla bana doğru koşarak bana sarılmıştı."

Hakkını AİHM'de arıyor
Dört yıllık tedavinin ardından 6 yıl önce evine dönen Hülya Karacihan'ın eşi bir süre sonra evi terk etti. İki çocuğuyla ortada kalan Hülya, Esenyurt Belediyesi'nin yardımlarıyla geçiniyor. İçişleri Bakanlığı, TEDAŞ ve Esenyurt Belediyesi'ne açtığı birer buçuk milyon YTL'lik tazminat davaları ise, olayla ilgili jandarma tutanağı kaybolduğu için yürümüyor. Genç kadın da son çare olarak 27 Mart'ta AİHM'ye başvurdu ve başvurusu kabul edildi.

Sabah