Yeşim Ceren Bozoğlu: 'Romantizm varoluş biçimi'

Yeşim Ceren Bozoğlu, bir yandan Atölye 1314’te oyuncu yetiştirirken bir yandan da "O Hayat Benim"de "Nuran" karakterine hayat veriyor.

Yeşim Ceren Bozoğlu: 'Romantizm varoluş biçimi'
Akşam'dan Aysun Yıldız'ın röportajı..

Bu sıralar neler yapıyorsunuz?
Hayatım, O Hayat Benim setinde ve Atölye 1314’te geçiyor. Yani neredeyse uyanık olduğum her an ya oynuyorum ya da oyunculuk öğretiyorum. Ve bu durumdan müthiş mutluyum. İnsanın âşık olduğu bir işe sahip olması büyük şans.

O Hayat Benim’de Nuran karakterini canlandırıyorsunuz. Üstelik bu karakter için 20 kilo almışsınız. Nasıl hissediyorsunuz?
Müthiş mutluyum. Nuran’ın gerçekten Gelincik Yokuşu'nda yaşadığına inanıyor seyirci. Yurt dışından turlarla bizi görmeye geliyorlar. 0 Makyaj, elde gerçek kınalar ve o kilolar, Nuran 'ı gerçek yapıyor. İnanılmaz bir övgü ve sevgi seline mazhar olduk. Şükürler olsun, verdiğimiz emeği görüp çok güzel takdir eden izleyicimiz var... Hepsine çok ama çok teşekkür ediyorum, gerçekten müteşekkirim. 

Bayanlar kilo almaktan korkarken siz bilerek kilo aldınız. Korkularınız var mı?
Hayır, düzgün bir beslenme programı ve sporla istediğim zaman kilo verebiliyorum. Burada kızlarımı oynayan Ceren ve Ezgi'yle aramızda 10 yaş fark var, dolayısıyla inandırıcı olması için yaşlı görünmem şarttı. Senaryoya âşık olduktan sonra rol gerektirirse dünya güzeli, rol gerektirirse Nuran olurum. 

Nuran karakteri kötü olmasına rağmen bir yandan çok seviliyor. Sokakta izleyicilerin sizi gördüğünde tepkileri nasıl?
Nuran’da herkes çok acayip bir damar yakaladı. Nuran’ın sevdikleri için her şeyi yapabileceğini biliyoruz. Ailesi ve çocuğu için her türlü fedakârlığı yapabilen bir kadın. O açıdan anne olarak tam tipik Türk kadını. Çocuğu için dünyaları yakar. Entrika çeviriyor aklınca ama bir yandan da o kadar naif ki, bisküvisinin yarısını kendisi yemeyip peçeteye sarıp ahretliğine götürüyor. Seyirci büyük bir aşk nefret ilişkisi yaşıyor Nuran’la. Sokakta normal halimi görünce inanamayıp 
çığlık atan oldu. Sarılanlar, öpenler... Allah eksikliğini göstermesin.

Dizide, sinirlenince burnunuza kolonya çekiyor ve yüzünüze döküyorsunuz. 
Galiba anneannenizin uyguladığı bir şeydi bu… Hayata geçirmek nasıl oldu?

O hareket anneannemin hareketiydi evet. Savaş görmüş bir nesil, o yüzden çok tutumluydu, israfı hiç sevmezdi. Nuran’ın hayatı hep bir tansiyonla geçtiği için doğaçlamalarda çıktı o kolonya mizansenleri. Nuran’ın paltosu, bisküvisi  gibi kolonyası da pek meşhur oldu.

ORTAK NOKTAMIZ YOK

Dizideki Nuran’da kendinizden bir şeyler bulduğunuz oluyor mu?
Aileye düşkünlük dışında hiçbir ortak noktamız yok.  

Peki, aile demişken; ailenizin kökleri Sadrazam Ali Paşa’ya dayanıyormuş. Soylu bir aileden gelmek insanın karakterine, kişiliğine, hayata bakış açısına bir farklılık katıyor mu?
Abilerimle sokakta ağaçlara tırmanarak büyüdüm. Asla ayrıcalıklı veya şımartılarak büyütülmedim. Ailemdeki insanlar da şükürler olsun soylarıyla değil, ürettikleriyle saygınlık kazanan bireyler oldu. Ben de onları örnek alıyorum.

Soyluluk aileden mi gelir yoksa içten mi?
Gerçek asalet; ruhtan ve onun iyilik gücünden kaynaklanır. Bana göre soyluluk kanda değil, davranışlardadır. 

Nasıl bir ailede yetiştiniz? Görgü kuralları önemli miydi? Osmanlı kuralları yaşanır mıydı evinizde? 
Son derece birbirine bağlı, hayat mücadelesini birlikte veren ve pederşahi kuralların geçerli olduğu bir aile bizimki... Görgü kuralları elbette önemliydi. Baba tarafım Çorlulu Ali Paşa'dan da önce Padişah II. Mustafa'ya dayanıyor. Anne tarafım da yine Saray eşrafındanmış. Haliyle aile içinde insanların terbiyesinde ve zarafetine bir başkalık oldu her zaman. Ancak bunlar benim çekirdek ailem için temel mesele değildi hiçbir zaman. Soyunuz veya soyluluğunuz, tıpkı göz renginiz gibi; seçemediğiniz ancak birlikte yaşadığınız bir şey.

O dönem dedenizden kalan bir şeyiniz var mı? 
Aileden yadigâr antikalar var evet.  Bir o kadar da kıymetli 2 bin kitaplık bir aile kütüphanemiz var.

ŞÜKÜRLER OLSUN

Dedeniz devrim arabalarını üreten mühendis gurubunun başkanı Emin Bozoğlu, Türkiye’nin en idealist insanlarından. Siz idealizim konusunda ne düşünüyorsunuz?
Aynı şekilde diğer dedem Celal Yetkin de İzmir'de 20 yıl boyunca bilâ ücret soyut resim dersleri verdi. Karşıyaka açık hava tiyatrosunun altındaki resim atölyesine ismi verilerek taltif edildi. Bunlar benim için ruhumu ve yaşama bakışımı yönlendiren önemli hikâyeler. Bilgi ve kavram üretmek, bulunduğun sektörde devrim yapmak ve bu bilgi ve yeniliği yaymak benim hayattaki temel misyonum. Atölye 1314'ü kurmamın temel  sebebi de bu. Şükürler olsun ki biz de Atölye 1314’te yeni oyunculuk teknikleri üzerinden, sektörde bir devrim gerçekleştiriyoruz. Ve Atölye 1314’te sektöre hazırlanan burslu öğrencilerimiz benim için hayatımdaki idealizm kavramının gerçeklikteki vücut buluşu. 

Sizin için idealist olmak gereksiz bir romantizm mi, yoksa gerekli mi?
İdealizim sonraki çağın ahlakı, insan olan insanın hayatında; parayla satın alınamayan gerçek değerler aslen hayatı anlamlı kılan. Romantizm de bence şahane bir varoluş biçimi.

Oyuncu olmak konusunda da bayağı diretmişsiniz ailenize. Peki; “Keşke ailemi dinleseymişim!” dediğiniz oldu mu?
Asla, asla, asla… Oyunculuk benim en büyük aşkım. Benim için nefes alma biçimi. Binlerce cefasını çeksem de hiçbir zaman mesleğimden şüphe etmedim. Oyunculukta çok büyük sınavlardan, çok büyük acılardan geçtim ama yine de ah etmedim ve asla vazgeçmedim. 

Şu an ailenizin size karşı yaklaşımı nasıl. Özellikle babanızın, artık destek oluyorlar mı?
Müthiş gurur duyuyorlar ve destekliyorlar. Babama bir söz vermiştim onu asla üzmeyeceğime dair; sözümü tuttum...
Konular Röportaj