Türk futbolu uzun zamandır bir tiyatro sahnesine dönmüş durumda. Perde her açıldığında, sahnenin ortasında Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın parıltılı kostümleriyle arz-ı endam ettiğini; geri kalan 15 takımın ise, replik bile verilmeyen figüran misali beklediğini görüyoruz. Bu bir futbol müsabakası değil! önceden yazılmış bir senaryo! Hakem hataları belirli yönlere akıyor, VAR ise yalnızca gerektiğinde “uyuyor” ya da “uyanıyor”
Hakemler, bu üç büyük kulübe karşı adalet terazisini tutmaktan korkar hale gelmiş. Cesaret denen şey düdüklerine uğramıyor. Avrupa’da hakemlik bir meslek onuru ve prensip meselesi iken, bizde “yanlış düdük” olağan, “adalet” ise tesadüf haline gelmiş. VAR odaları ise birer tiyatro kulisi gibi: Orada alınan kararlar, sahneye konmuş oyunu korumaya hizmet etmekle mükellef!
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve Merkez Hakem Kurulu (MHK) bu çarpık düzenin mimarları. Futbolun rekabet ruhunu öldürüp, üç büyüklerin hükümranlığını garanti altına alan bir sistem inşa etmişler sanki. Sadece bugünü değil, geleceği de ipotek altına alıyorlar. Çünkü oyunun kuralları değil, “kuralsızlığın kuralları” hüküm sürüyor.
Türk futbolunun tümüne ihanet ediyorlar. Taraftarların tutkusu, küçük şehirlerin büyük umutları, hakem hatalarının gölgesinde eriyip yok ediliyor. Şampiyonlukları sahadaki futbolcular değil de, kulislerdeki ilişkiler belirliyorsa, bu futbol olmaktan çıkıp karikatüre dönüşmüştür.
Bir güç çıkıp bu yozlaşmış düzeni en sert şekilde silkelemesi gerekiyor.
Hakemlik müessesesi bağımsızlaştırılmalı, VAR sistemi şeffaflaştırılmalı, TFF ve MHK ise hesap verir hale getirilmeli. Aksi takdirde, Süper Lig adı büyük ama ruhu küçük olmaya mahkûmdur.
Sacit ASLAN