”Sokakta yürüyemez oldum!!"
"Yaprak Dökümü" dizisinin kötü kadını Ferhunde'yi canlandıran Deniz Çakır: "Siz Ferhunde'nin son bölümlerdeki melek hallerine aldanmayın. İki-üç bölüm sonra yine gelecekler ona." diyor. Neler olacak peki?
Yaprak Dökümü" dizisinin kötü kadını Ferhunde'yi canlandıran Deniz Çakır: "Siz Ferhunde'nin son bölümlerdeki melek hallerine aldanmayın. İki-üç bölüm sonra yine gelecekler ona. Ne zaman kuyruğuna basılsa direkt pençelerini çıkarıyor. Karakterlerimi çalışırken hep hayvanlarla özdeşleştiririm. Ferhunde kimi zaman kediye kimi zaman da kaplana benziyor"
Henüz 25 yaşında. Yüz yüze konuşmaya başlayınca görüyorum ki gerçek yaşından daha "büyük" laflar ediyor. Zaten kendinden yaşça büyüklerle sohbet etmeyi sevdiğini söylüyor: "Kendimi 20 yıl kadar geç doğmuş gibi hissediyorum." O ne istediğini bilen ve bunun peşinde giden bir kadın. Bu yanı "Yaprak Dökümü"nde canlandırdığı Ferhunde'ye benziyor. Deniz Çakır oynadığı karakter gibi cüretkar olduğunu ve lafını esirgemediğini söylüyor. Tabii onun da Ferhunde'ye kızdığı zamanlar oluyor: "Bazen söyledikleri karşısında utanıyorum 'Bu ne cüret?' diyorum."
Önce "Kadın İsterse"nin kötü kadın Alev'i sonra "Yaprak Dökümü"nün kötü gelini Ferhunde... "Kötü kadın" imajı yapıştı kaldı üzerinize.
Bir rol teklifi aldığımda ilk baktığım karakterin iyi, kötü, güzel, çirkin oluşu değil dizi içindeki yeri, benim ona katabileceklerim ve onun bana katabilecekleri... Ferhunde çok oynama isteği doğuran bir karakterdi. Dizideki tüm karakterler çok derinlikli ama bana tüm karakterler arasından seçme şansı verilseydi yine Ferhunde'yi seçerdim.
Bir roman uyarlaması "Yaprak Dökümü", çizgileri belli bir hikaye var ortada. Ancak ben her hafta gelen senaryoda bir sürprizle karşılaşıyorum. "Ferhunde gene yapmış yapacağını" diyorum. O heyecan, kendinden çok uzak birini oynamak benim oyunculuk serüvenimde çok önemli.
Dizi için teklif almadan önce "Yaprak Dökümü" romanını okumuş
muydunuz?
Lisede okumuştum. Teklif gelince tekrar okudum. Ara sıra göz
atıyorum. Romanda Ferhunde altı çok çizilen bir karakter değil. Biz
romandaki Ferhunde'den epey uzaklaştık, onu bir aksiyon elemanı
olarak kullandık.
Ferhunde karakterine siz kendinizden bir şeyler kattınız mı?
Yoksa yazılanlara sıkı sıkıya bağlı mı kaldınız?
Ben Ferhunde'nin kötülüğünü biraz muzırlık katarak kırmak
istiyorum. Bu yüzden matrak bir taraf katmaya çalıştım.
Senaristlerin de hoşuna gitti bu.
"Ferhunde'nin söyledikleri için 'Bu ne cüret?' diyorum"
Ferhunde'nin ne kadarı Deniz Çakır? Hangi yanları size yakın?
Cüretkarlığı, lafını esirgememesi ve matrak yanı. Seyirci hep
dramatik roller oynadığım için bunun farkında değil. Prodüktör
olsaydım bana komedi oynatırdım. Benim malzemem mizaha daha uygun.
Fakat Türkiye'de benim istediğim tarzda mizah yapılmıyor. Altına
gülme efekti konuyor, adı komedi oluyor. Son zamanlardaki
oyuncuların içlerinde komedi oyuncusu yok. Komedi tiplemeleri
yaratan insanlar var.
Ferhunde'nin bazı lafları "İnsan bu kadar kötü kalpli olamaz"
dedirtecek cinsten. Ferhunde'nin size de pes dedirten replikleri
var mı?
Senaryoyu okuyunca bazen Ferhunde'ye kızıyorum. Ferhunde çok
geleneksel bir aileye gelin gelmiş. Ailede kimsenin babaya sesi
çıkmazken o bazen öyle bir şey söylüyor ki "Bu ne cüret?"
diyorum.
Dizide aile olarak borç içindeler. Ali Rıza bey eline geçen ilk
parayla borcu ödemeye karar veriyor. Ferhunde ise "Bana verin
parayı. Geçen ay cilt bakımı yaptıramadım. Bu ay yaptırayım bari"
diyor. İnanın o sahneyi oynarken utandım.
"Sokakta beni görenler 'İnsaf be!' diyorlar"
Dizi için 25 yaşında genç bir kadından evli, 30'larına yaklaşan bir
kadına dönüşüyorsunuz. Ferhunde'ye geçişte ne gibi değişiklikler
yapıyorsunuz?
Seyirciyi bir illüzyona inandırdık. Onu bozmamak için Ferhunde'nin
giyim ve makyaj tarzına sadık kalıyoruz. Makyajım daha ağır
yapılıyor. Daha frapan giyiniyorum. Pantolon yerine elbise
giyiyorum.
İllüzyon demişken... Bu illüzyona kendini çok kaptıran
seyirciler oluyor mu?
Sokakta bazen kötü bakışlara maruz kalıyorum. "İnsaf be" diyenler
çıkıyor. Yaşlı teyzeler beni görünce "Sen yok musun sen!"
diyorlar.
Ferhunde dizinin son bölümlerinde iyice duruldu. İzleyici alışık
değil bu duruma. Bir kötülük bekliyor ondan.
Siz Ferhunde'nin bu melek hallerine aldanmayın. İki-üç bölüm sonra
yine gelecekler ona. Ne zaman kuyruğuna basılsa direkt pençelerini
çıkarıyor. Ben karakterlerimi çalışırken hep hayvanlarla
özdeşleştiririm.
Ferhunde hangi hayvana benziyor?
Kimi zaman kedi kimi zaman da kaplan. Ben de kendimi kedilerle
özdeşleştiririm. Hatta sırtımda bir kedi dövmesi var.
Dizide kocanız Şevket komşu kızı Sedef'e yakınlaşmaya başladı.
Bizim bildiğimiz Ferhunde ikisinin de canına okur. Yanılıyor
muyum?
Şevket Sedef'e meyillenmeye başladı. Ferhunde Şevket'i seviyor.
Kocasının ona ters bir şey yapması onu harekete geçirecek. Parayla
ilgili olarak Şevket'in başının etini yemeye devam edecek.
"Standartımızı yükselt" lafları Şevket'i yoldan çıkarabilir.
"Ben onun yerinde olsam basıp giderdim"
Siz de Ferhunde gibi sevdiğiniz erkek için, onun ailesiyle
birlikte mutlu olmadığınız bir evde yaşamaya devam eder
miydiniz?
Eğer hoşnut değilsem tahammül etmezdim. Sevdiğim bir erkek için
olsa bile. Basıp giderdim ben.
Ferhunde kocası Şevket'i çok kıskanıyor. Kocasına ilgisi olan
Sedef'e gözdağı vermeyi ihmal etmiyor. Siz ilişkilerinizi nasıl
yaşıyorsunuz?
İlişkilerimde iki şeye, dürüstlüğe ve güvene çok önem veriyorum.
Erkek arkadaşıma güveniyorsam onu kıskanmam için sebep yoktur
aslında. Ama insanız sonuçta, kıskanıyoruz istemeden de olsa. Aşkın
olduğu yerde kıskançlık da vardır.
Ben erkek arkadaşımı kıskanırsam ona bunu direkt söylemem. Biraz
tatlılıkla biraz muzırlıkla belli ederim. Kıskançlık yüzünden
dırdır etmem.
"İnsanları koltuğa mıhlamak için oyuncu oldum"
Neden oyuncu olmayı istediniz? Size çekici gelen tarafı
neydi?
Küçükken taklit yapmayı severdim. En çok Emel Sayın'ı taklit
ederdim. Kendimi gösterme, alkış isteme merakım vardı. Ortaokulda
ve lise yıllarında fark ettim ki tiyatro oyunlarını resmen
büyülenerek izliyorum. Ankara Devlet Tiyatrosu'nda izlediğim
oyunculardan Zeynep Eronat bu mesleği seçmeme neden olan önemli
isimlerden biri. Onu izlerken çok etkilenmiştim, koltuğa
mıhlanmıştım. Ben de onun gibi izleyiciyi koltuğa mıhlamak istedim
ve koltukta oturmak yerine sahne tarafına geçmeye karar verdim.
"Ankara'da Hacettepe Konservatuvarı'nı bitirmiş, İstanbul'a
tiyatro yapmak için gelen idealist bir kızdım" diyorsunuz.
Fikrinizi değiştiren neydi?
İlk dizim "Kadın İsterse"de rol almama konservatuvardan hocam Cihan
Ünal aracı oldu. Karşıma çıkan teklifler çok iyiydi. Hep iyi
oyuncularla çalıştım. Büyük konuşmamak lazımmış. Televizyona karşı
önyargılıydım.
Oysa sayesinde çok şey öğrendim.
Teklif gelse de oynasam dediğiniz bir proje var mı?
İçinde sadece popüler olduğu için seçilen bazı isimlerin
bulunmadığı bir filmde oynamak istiyorum. Ama en büyük hayalimi
sorarsanız cevabım bir müzikalde rol almak olur.
Dansın, müziğin, tiyatronun harmanlandığı yetkin bir gösteride yer
almayı istiyorum.
Olur da teklif gelir diye flamenko dersi alıyorum.
Geçtiğimiz sezon arka arkaya müzikaller sahnelendi. Nasıl buldunuz
onları?
Okul müsameresi tadındaydılar. Ben onlara müzikal diyemiyorum,
üzgünüm.
"Ankara'yı çabuk sattım. İstanbul yaşadığımı hissettiriyor"
Ankaralılar İstanbul'a ait hissetmezler kendilerini. En azından
bir süre. Sizde de öyle mi oldu?
Şehri keşfetmeye devam ediyorum. İstanbul çok güzel bir açık hava
müzesi. Artık Ankara'ya gittiğimde kendimi çok iyi hissetmiyorum.
Belki Ankara'yı çok çabuk sattım ama ne yapayım? İstanbul bana
yaşadığımı hissettiriyor. Arnavutköy'de oturuyorum. Boğaz'da
dolaşmayı, Bebek'te Milagro'ya gitmeyi seviyorum. Balık yemeyi bana
İstanbul sevdirdi. İstanbul'a geldiğimden beri haftada iki-üç gün
balık yiyorum.
ELİF BERKÖZ ÜNYAY / MİLLİYET PAZAR