Anne bebek iletişimi

Anne bebek iletişimi

Anne bebek iletişimi

Gebelik ana rahmine “zigot” denilen döllenmiş yumurtanın oturması ile başlar. O an itibariyle hızla hücre bolünmeleri, organ oluşumları tetiklenir. Uzun bir süreç sonunda ellerimizin arasına aldığımız bu küçük eller ve şaşkın bakışlarla insan yavrusu dünyaya gelir. Peki, ellerinize alıp dokunarak, konuşarak iletişim kurduğunuz bebeğiniz ilk ne zaman sizinle ilişki kurdu, ilk ne zaman hissetti sizi? Siz karnınızda onun hareketlerini hissederek varlığına müteşekkir olduğunuz anlarda bu durumdan bihaber miydi? Ve ellerinizle karnınızı okşayarak ona söylediğiniz ilk şarkıları duydu mu?


“Sizi duyuyorum”

Doktorunuz size hamileliğinizi müjdelediğinde insan vücudunun en önemli hücresel yapılarının büyük kısmı oluşmuştur. Hücreler hızla bölünmekte ve sinir sisteminin çeşitli bölümleri oluşmaktadır. Bunu takip eden organ gelişimleri insanı varetme sürecinde hızla yol alınmasını sağlamaktadır. İnsanın beş duyusu arasında karmaşık organizasyonuna rağmen duyma duyusu anatomik kompakt yapısı sayesinde oluşumunu diğer duyulardan daha önce tamamlamaktadır. Öncelikle beynin her iki yanındaki beyin loblarına giren sinir lifleri oluşmaktadır. Bunu salyangoza benzetilen iç kulak kemiklerinin oluşumu takip ederken, bir yandan da dış kulak yolu ve sesi toparlayıp odaklamaya yarayan kulak kepçesi oluşmaya başlar. Daha 11 haftalık embriyoda dış kulak delikleri izlense de, kulak yapısının sinir iletimi tamamlaması için çok zaman vardır. Henüz sizi duyamamaktadır, ancak oluşum hızı yine de büyüleyicidir. 5 hafta kadar sonra iç ve orta kulak bağlantılari tamamlanmış olacaktır. Yine de ilk ses dalgalarının beyine ulaşması için daha zaman vardır, ancak ana rahminde “amnion” denilen sıvı içerisinde ağırlıksızca duran fetus, bu sıvının dalgalar şeklinde ileteceği sesi dış kulak yolundan beynine iletip onu “duymak” için 17. haftayı bekleyecektir. 17 haftalık olan fetus, titreşimlerle ana rahmine iletilen sesin yine rahim içerisindeki sıvıda yaptıkları titreşimleri kulak ve iç kulakta hissedecek ve “duyma”ya başlayacaktır. Öncelikle annenin bağırsak sesleri ve kalp seslerini duyacak, daha sonra annesi konuşurken titreşen ses tellerinin oluşturduğu vibrasyonun, akciğerler ve karın yoluyla dağılıp kendine gelmesi ile annesinin sesi ile tanışacaktır. Bir süre sonra dış dünya ile tek ilişkisi olan bu duyma fonksiyonunun önemini kavrayacak ve bu duyduğu sesin kendi yaşamının bağımlı olduğu kişinin, kendini var edenin sesi olduğunu hissedecektir. Bu an itibariyla anne kalp atışlarının sesi ve anne sesini duyduğu sürece kendi yaşamına dair bir tehdit olmadığına inanacak ve huzur duyacaktır.

19. haftadan itibaren dış sesleri algılayabiliyor

19-20. haftalar civarında dışarıdaki sesler bebeğinizin kulaklarına bir miktar filtre edildikten sonra ulaşmaya başlayacak ve “ikinci ses” denilen sizin de duymadığınız, ancak başkaları ile konuşurken duyulan sesinizi de duymaya başlayacaktır. Sizin sesiniz yanında yaşadığınız evdeki, sokaktaki yüksek sesleri de duyacaktır. Babalara gelince, onlar seslerini duyurmak için 20-21 hafta civarini beklemek zorunda kalacaklardır. Bu haftalar itibariyla dış dünyayla tek iletişim yolu olan duyma duyusunun bütün gücünden faydalanacak ve sizinle, dünyayla iletişimini sürekli kılmaya çalışacaktır.

Neleri duymak ister?

Psikanalitik yaklaşımın insan bilinçaltına inme çalışmaları çocukluk dönemiyle böylesine anlam kazanmışken, bilimsel çalışmalar bilinçaltı oluşma sürecinin daha da erken, hatta anne karnında başladığı hipotezini ortaya attı. Duyan, dolayısıyla sesi bir iletişim şekli olarak kullanan bu küçük insan modeli, yaşamına dair nelerin destek, nelerin tehlike olduğunu anlama savaşında, elbette en çok sesten faydalanacaktır. Bu da bebekle iletişimde sesin belki de ilk yol olmasını gerekli kılmaktadır. Nitekim bebekler doğum sonrası, annelerinin sesini duydukları anda derin bir huzur duyarak kendilerini annelerinin güvenli kollarına bırakmaktadırlar. Bunun üzerine bir grup İngiliz bilim adamı daha ileri gitmiş, gebelerin bir grubuna belli bir şarkıyı gebelik boyunca defalarca dinletmiş ve aynı melodiyle doğumdan sonrada onları karşılaştırmıştır. Bebekler aynı şarkılarda ağlamayı bırakmış, hem daha kolay hem daha uzun uyumuşlardır. “Yaşamımızın en huzurlu dönemi” diye sunulan anne karnındaki fetal döneme ait olduğuna inandıkları bu müzikle aynı huzuru yaşamaları şaşırtıcı değildir. Bu bulgu bizi onlarla ses ve müzikle iletişim kurmaya yöneltmiştir.

Anne karnındaki bebek en çok klasik müzikten keyif alıyor

Öncelikle bebekler kendi beyin dalgalarını hoyratça yormayan ses dalgalarından keyif alırlar. Bu nedenle klasik müzik en çok keyif aldıkları müzik türüdür. Özellikle Barok müzik, tekrarlayan yapısı ile bebeklerin en huzur duydukları müziktir. Dışarıdan gelen ses, dalgalar şeklinde anne karnına ulaştığından bulunduğunuz odada müzik çalıyor olması yeterlidir. Bu sesleri uzun süre dinlemek, hem bebeğe huzur vermektedir hem de beyin gelişimi için önemlidir.

Bütün bu bilgiler neticesinde, anne adayları için belki de en çok akılda kalması gereken iki şey; öncelikle bebeklerinizle konuşmaya, sesinizin tınısının onlar üzerindeki etkisini onlara hissettirmeye anne karnında başlamanız gerekliliği ve sonrasında müziğin iyileştiriciliğinden yine anne karnında faydalanmaya başlamanın keyfidir.