Asena'dan 'o taktik hataydı' itirafı!..
Planı halk oylamasında Tefik’le karşı karşıya gelip onu elemekti. Ancak hesaplar tutmadı, halk oyunu Tefik’ten yana kullanınca kendisi elendi.
Ben arkadaşlarım için bir fedakârlık yaptım. Bu fedakârlığı
bizim için önce Pascal yapacaktı. Pascal bir gün gelip bize dedi
ki; “Siz beni yazacaksınız, ben de Tefik’le halk oylamasına
çıkacağım ve onu göndereceğim.” Ama o hafta daha kötü şeyler oldu
ve Pascal adadan ayrıldı. Sonrasında Derya’ya kaldı durum. Derya
dokunulmazlık almazsa, o yazacaktı Tefik’i. Ama Derya dokunulmazlık
aldı, kızlar da dönüp bana “En güçlümüz sensin, sen yazmalısın”
dedi. Hepimiz baştan söz verdiğimiz için ben de “Tamam”
dedim.
YAPMAMAMIZ
GEREKİRDİ
Şurada bir hata yaptığımıza inanıyorum; biz Pascal’ın fikrini
Derya’ya da sunmak istedik. Hiçbir zaman Derya’ya “Böyle bir şey
düşünüyoruz, sen ne dersin?” diye sormadık. Sonrasında bana sunuldu
bu. Aslında yapmamamız gerekirdi böyle bir şeyi. Ben arkadaşlarıma
çok bağlıydım. Onları hiçbir zaman satmadım. “Survivor mı,
arkadaşların mı?” Ben arkadaşlarımı tercih ettim. Biri Survivor’ı
normal şekilde düşünse, bunu yapmazdı. Bu benim en büyük hatamdı.
Ben aslında şunu da yapabilirdim; “Beni yazmayın, istemiyorum.
Tefik’i yazalım, o hangimizle halk oylamasında karşı karşıya gelmek
istiyorsa, onu alsın” diyebilirdim. Bizde şu zihniyet vardı;
“Nihat’la Tefik bizi elemesin, biz birbirimizi eleyelim.” Ve ben
tabi arrivederçi oldum.
BİREYSELLİĞE DÖNEMEDİK
Adadaki arkadaşlarımı tabii ki destekleyeceğim. Onlar benim
arkadaşım. Biz İstanbul’da ne yapacağımızı bile planladık. “Siz çok
strateji yapıyordunuz” diyorlar ama bizim en büyük hatamız,
bireyselliğe dönemememiz oldu. Pascal’ın bıraktığı şeyi devam
ettirmek istedik. Buna gerek yoktu. Herkes kendinden fedakârlık
yapacaktı. Mesela kızlar bana “Sen survivor’sın, sen bunu hak
ediyorsun. Biz nereye kadar götürebiliriz? Ama sen götürürsün”
dedi. Ama o noktada ben “Tefik’i yazalım sadece, o bizi alsın”
dedim. O zaman da biri dedi ki “Aa ben çok güçsüzüm, o zaman beni
alacak.” Diğeri dedi ki “Beni de eler, senin SMS’in güçlü. Hani söz
vermiştik, hani dönmek yoktu?”
NİHAT’LA FİNALDE ÇARPIŞMALIYDIM
Ben Nihat’ı hiçbir zaman yazmazdım, çünkü finalde Nihat’la
karşılaşmak istedim. O zevki yaşamak istedim, onu da yaşayamadım.
“Durun daha hesabım var” diyordum. Pişelim, pişelim, pişelim iki
yumurta finalde çarpışalım istedim, olmadı. “Survivor” bittikten
sonra Nihat’la yan yana gelmem söz konusu değil. Onca sene boyunca
iki kere karşılaştım onunla, biri belediye başkanımızın yemeğiydi,
diğeri de bir programdı.
KIZLAR ÇATIR ÇATIR GİDECEK
Bizim kızlara çok şans lazım. Derya’nın sürekli dokunulmazlık alıp
onlara takması lazım ki, öbürleri elemesin. Derya dokunulmazlık
alamazsa, kızlar çatır çatır gidecek. Sonra Derya’yı göndermek
isteyecekler. O üç erkek, kendilerinin eleneceğini hiç
düşünmüyorlar. Hatta ben onların maddiyatı bile bölüştüklerini
düşünüyorum.
3 SURVIVOR: TANER, TEFİK, BEN
“Survivor”ı Taner’in kazanmasından yanayım. Derya çok
yakın arkadaşım, çok iyi bir sporcu, güçlü ama survivor değil. Ama
adayı yaşamakta, hayatı ti’ye almakta, ağaçlara çıkıp, ormanlara
girip, balıklar tutmakta kesinlikle Taner olmalı. Survivor bu
çünkü. Taner survivor. Duygusal açıdan da Taçmin’in kazanmasını çok
isterim. Çünkü bu yıl üniversiteye başlayacak, ihtiyaçları var.
Aslında bütün kişisel meseleleri bir kenara koyarsam, Tefik’in de
kazanabileceğini söyleyebilirim. Bence bu yarışmada üç tane
survivor vardı; biri Tefik, biri Taner, biri de bendim. Çünkü biz
adayı yaşıyorduk.
BİZİM KAFAMIZ BASMADI
Nihat ve Tefik sorunlarını sadece konseyde dile getiriyorlardı.
Çünkü onlar öyle yaptıkça biz hep çemkiren, kötü taraf gibi
görünüyorduk. Ben ayrıldıktan sonra her şeyi görmeye başladım.
Onlar daha kurnazdı, bizim öyle kafamız basmadı. Zaten kafamız
bassaydı, o hatayı yapmazdık...
O LAFIM İTİCİ GELDİ
Pascal’dan sonra çok değişti her şey. Başka bir savaşa
girdi olay. “Sen kadınsın, seni susturmayı biz biliriz” dedi
erkekler. Ben bu yüzden elendim... Ben Tefik’in davranışlarından
hiç hoşlanmıyordum. Saygısızdı, agresifti ve insanları aşağılayan
tavırları vardı. Bana son konseyde iki kere ‘dansöz’ dedi, Ebru’ya
‘lan’ dedi. Artık rahatsız oldum. Bana bu kadar kişisel saldırıda
bulunan adamı elemek istedim. Bu konudaki hatam şu olabilir; “Benim
onu artık göndermem lazım” lafı insanlara itici gelmiş olabilir, o
da bana negatif dönmüş olabilir.
NİHAT’I ADAM EDECEKMİŞ
Nihat’la Tefik arasında menfaat ilişkisi var. Tefik adada Nihat’a
neler söylemiş. İnternetten seyrediyorum. “Ona reçetesini yazdım,
onu adam edeceğim. Taner’i de adam ettim” demiş. Bunları söyle
söyle, ondan sonra gel kanka ol, dünya meselelerini konuş! Bizde
hiçbir zaman öyle bir şey olmadı. Biz hiç kızların hakkında
konuşmadık. Bizde arkadan konuşmak yoktu. Ben olsam sorardım,
“Kardeşim bana reçete yazmışsın, beni eğitecekmişsin, nedir senin
derdin?” diye...
AKILLANDIM
Geçmişe dönsem, konseyde yeniden kendi adımı yazdırmazdım.
Akıllandım. Ama arkadaşlarımı da ikna ederdim, neden öyle olması
gerektiğini anlatırdım. Aklıma gelmedi, diyorum ya kafam fazla
basmaz benim... Halk oylamasında Tefik’ten daha az oy aldım. Çünkü
olay “erkekler ve kadınlar”a döndü. Ne yazık ki ülkemizin belli bir
kesimi güçlü, sivri, hakkını savunan, konuşan kadını çok sevmez.
Ben Türkiye’deki erkeklerin oyuna kurban gittiğimi düşünüyorum.
NİHAT’IN BENİ BİTİREN CÜMLESİ
Nihat’ın “Ben Nihat Doğan’ım” demesi, beni bitiren cümledir. Yarışı
kaybettiğimiz günkü tavırlarıyla bende bitti o. Çünkü hepimiz bir
şeyiz. Ben bakkal olabilirim, Özge manav olabilir, mesleklerimiz
bunlar olabilir ama biz bir bireyiz, kimse kimseden üstün değildir.
Onun sürekli “Ben şuyum, buyum” demesi bitirdi. Ben hayatımda
kimseye bir şey yapmadım. Hayatım boyunca birçok dansçı arkadaş
geldi yanıma, hiçbir zaman “Ben iyi dansçıyım” demedim, başkaları
dedi bana bunu. Ama adaya geldik “Ben Nihat Doğan’ım, ben varsam
yarış kazanılır” dedi. Bu nedir ya!
TANER’İN İNCE İŞLERE KAFASI BASMIYOR
Taner’in ablasıyla tanıştım, çok iyi anlaştık. İşin garibi,
Tefik’in babasıyla kanka oldum! Ben Taner’i ilk günden bu yana
seviyorum. Biz bir yarışta kavga ettik, birbirimize bağırdık.
Adalar birleştikten sonra bir muhabbetimiz oldu. Bana “Sen çok
güçlüsün. İstanbul’da tek mi yaşıyorsun?” diye sordu. “Evet” dedim.
“Annen-baban yanında yok mu?” dedi, “Hayır” deyince hemen sarıldı
bana... Ben Taner’i gerçekten seviyorum. Ona da söyledim, “Taner
sen istediğin kadar soytarılık yap, ben seni yine seviyorum” dedim.
İçi dışı bir geliyor bana. Ne yapıyorsa aleni yapıyor, ne
yapacağını anlıyorsun. Hesap-kitap, ince işlere kafası
basmıyor.