AŞK İÇİN SAVAŞA HAZIRIZ
Cenk Eren: "Hiçbir kadınla ilişkim basına yansımadığı için bir takım iddialar ortaya atıyorlar. Pişmanlığım yok, ilk kez seviyorum..."
- İlk nerede tanıştınız?
Cenk Eren: Bir mücevhercide alışveriş yaparken karşılaştık ilk kez.
Hatta Nükhet ile (Duru) beraber Rumelihisarı konserimiz vardı,
Sadıka'yı da davet etmiştim.
- Niye davet ettiniz durup dururken?
C.E: Orada ortak bir arkadaşımız tanıştırdı. Konseri sordu, ben de
ikisine birden "Arzu ederseniz buyurun," dedim.
Sadıka Sabancı: Hemen 'geliriz' dedim ben de, on kişi!
C.E: Bir hafta sonra konserde karşılaştık, sonra da bir daha
görmedim Sadıka'yı. Ta ki geçen kışa kadar... Yine bir
arkadaşımızın restoranında karşılaştık. Sadıka bir hafta sonra bana
aşure gönderdi! (gülüyor)
- Ne alaka?
S.S: Aşure ayı gelince aşure yaptırırım ben! Programdan çıkıp
gelmiş; üzerinde inanılmaz şık bir kaban, inanılmaz şık botlar, biz
de hanımlar oturuyoruz: "Aaa, botlar yıkılıyor," dedim. Aşure
muhabbeti başladı, oradan döndü dedi ki "Ne aşuresi?" Ben de "Bizim
evde çok güzel aşure yapılır, size de göndereyim" dedim. Yolladım
ama sonra hiç görüşmedik yaz başına kadar.
- Böyle dost ortamlarında karşılaşmanız ne kadar sürdü?
S.S: Haziranda aradım ben Cenk'i. Kız kardeşim Emine yeni evine
taşınmış, bir davet verecekler ve Cenk'in sahne almasını
istiyorlar. Kabul etti, kız kardeşimin evine gittik, tekneyle
dönerken de "Gel sana Arnavutköy'de rakı-balık ısmarlayayım," dedi.
Hatırladın mı?
C.E: Tabii ki hatırlıyorum.
S.S: Yalan söyleme Cenk! (gülüyorlar) Benimse arkadaşlarıma sözüm
var...
C.E: Ekti o gün beni! Sonra Bodrum'da çalışmaya başladım.
Telefonlaştık, "Ben de Bodrum'a gidiyorum," dedi bir gün, 'birlikte
gidelim,' dedik. O da çok komikti tabii...
- Neden?
C.E: Sadıka genelde kendi şirketleri Pegasus'la uçuyor. Fakat
Atatürk Havalimanı bana daha yakın, o da benimle geldi. X-ray'dan
bir şeyler geçiriyor; dedim ki "Bunlar ne?" Dondurulmuş mantı!
S.S: Kayseri mantısı ve içli köfte! Çünkü arkadaşlarımın evinde
yemek vereceğim.
Cenk de hiç hoşlanmadı durumdan tabii, böyle domestik şeyleri pek
sevmiyor. Neyse, baktım ne bilet alıyoruz, ne kuyruğa giriyoruz, ne
bir şey, tık tık geçiyoruz...
C.E: Yanlış anlaşılacak şimdi! Benim asistanlarım önceden organize
etmiş her şeyi, biniş kartlarımızı almışlardı çünkü.
S.S: Ben bunu makaraya vurdum tabii "Vaay nasıl işmiş bu falan,"
diyorum. O bana sürekli "Kimliğini çantaya koy kaybedeceksin,
biletini kaldır," falan diyor.
- Ve birinin sizi sahiplenmesi ve düşünmesi hoşunuza mı gidiyor
o an?
S.S: Evet çok!
C.E: O arada şey başladı... Sanki ben de birisiyle ilgilenmek
istiyormuşum artık, o devrem, o yaşım gelmiş gibi, hoşuma gitmeye
başladı. Sonra Bodrum'da bir akşam programdan sonra geç vakit bir
yere gittik. Bunu Sadıka ilk defa duyacak... Ship a Hoy'un
oralardayız, Sadıka'nın elini tutup belinden sarıldım insanların
arasından geçirmek için. O an bir-iki tane bakış gördüm, çok hoşuma
gitti.
- Neydi hoşunuza giden?
C.E: O bakışlarda güzel bir şey gördüm, bize güzel bakıyorlardı.
Ondan etkilendim.
Sonra telefonlar başladı, mesajlar başladı.
Sadıka'nın bir önceki evinde verdiği davette yine sahneye
çıkacaktım, "Orada herkese söylemek istiyorum!" dedim, "Hayır"
dedi.
S.S: Neden 'hayır' dedim anlatayım. O ara Cenk'in albüm çalışmaları
başlamış. "Şu anda bunu söylersen insanlar bunu reklam sanır,"
dedim. Bu ince bir nokta bence...
C.E: Bence babasından korktu. (gülüyor) Ben söylemedim ama ertesi
gün herkes telefon açıp tebrik etmeye başladı bizi.
- Nasıl anladılar peki?
C.E: Güzel gözlerine bakarak güzel şarkı söyledim çünkü!
S.S: Hayır, öyle bir hareket yaptı ki kim olsa anlardı.
- Merak ettim ne yaptığını!
S.S: Dansa kaldırdı beni, dans bitince de alnımdan öptü! Çok özel
bir şey bu. İnsanlar da anlamış haliyle. O an gelip bize bir şey
söylemediler ama arkadan dedikodu yaptılar tabii ki. Bizde böyle
bir şey var, insanlar gelip tebrik edeceklerine ya da 'ne hoş, ne
güzel bir şey yakalamışsınız, Allah mutlu etsin' diyeceklerine
konuşup dururlar.
- Neler geldi kulağınıza?
C.E: Bugüne kadar basına yansıyan bir ilişkim olmadığı için
inanmadılar. Dedik ki zor bir şey yaşayacağız belli, çünkü ilkti
sanırım bu Türkiye'de. Ben bir şarkıcıyım, diğer tarafta ünlü bir
işadamının, ailenin kızı var. Oturduk ve birbirimize söz verdik,
üstesinden geleceğimize dair...
- İlişkinizin adını nasıl koydunuz, itiraflar nasıl başladı?
C.E: Mesela 'neredesin' mesajları atmaya başladık birbirimize ve
bundan çok zevk almaya başladım ben.
- Siz de Cenk Eren'in sizi sahiplenmesinden mi etkilendiniz?
S.S: Bu da var ama beni gerçek manada etkileyen ne biliyor musun?
Cenk'in yaptığı işle kafa yapısı çok zıt.
Ailesi onun için çok kıymetli! Annesini her gün araması lazım,
doktorları takip etmesi lazım, 27 yaşındaki yeğenini bile gece 3'te
'eve döndün mü' diye takip etmesi lazım. Cenk'le berabersen Cenk'e
söylersin nereye gideceğini mesela. İki kere sahneden ikaz aldığımı
biliyorum! Oynayayım, göbek atayım çok severim, sahneye çıktığı
mekanlarda her masa tanıdık, muhabbet ederim. İlk gece 'yerine geç'
işareti yaptı kafasıyla. Bunlar çok hoşuma gidiyor. Bu devirde
böyle erkek yok!
- Kıskanç bir erkek misiniz?
C.E: Bir hanımın gece kulübünde ya da herhangi bir yerde bir
masadan bir masaya gitmesini çok hoş karşılamam. Bu kıskançlıksa,
evet kıskançlıktır.
S.S: Bir arkadaşımın cenazesi oluyor, orada otuz kişi var ama Cenk
çıkıyor, 'dua okunması lazım' diyor, organize ediyor herkesi.
Arkadaşım hasta oluyor, doktor, randevu her şey tamam; Cenk
başrolde. O anda 'İnanamıyorum, benim beraber olduğum erkek bunu
yapıyor' diyorum, havalara giriyorum. 'Kanişin falan gibi
hissediyorum kendimi' diyorum ona.
- İlişkinizi ailenize anlatırken zorluk yaşadınız mı peki?
C.E: Ben cevap vereyim önce; banka hortumlamadım, vergi kaçırmadım,
dolandırıcılık, uyuşturucu kaçakçılığı yapmadım, askerliğimi yaptım
ve hayatımda daha karakolda ifade bile vermedim. Bir kızım olsaydı,
beraber olduğu erkek arkadaşında benim arayacağım meziyetler bunlar
olurdu. O zaman? Şarkıcılık, Sabancı Ailesi'nden biriyle olmak için
kötü bir şey mi?
S.S: Ben sevgi peşinde koşan bir insanım, Cenk'le konuştuk,
herkesle savaşmaya hazırız.
C.E: Aile onaylamadı diyorlar. Bunu söyleyen Şevket Bey mi, Hayırlı
Hanım mı? Kimle konuştular? Ayrıca öncelikli olan Sadıka'nın
çocuklarının onayıdır.
- Birbirinizi sahiplenmekten çok hoşlanmışsınız bunu anladım ama
Cenk Eren'in farklı tercihleri olduğu söylendi hep. Bu konuda hiç
tereddüt yaşamadınız mı?
S.S: Hayır! Cenk bana doğduğu günden itibaren bütün hayatını oturup
anlattı. Çok açık ve netti.
C.E: Benim ilişkilerim hiçbir zaman basına yansımadı, farklı
algılanmış olabilirim o yüzden. Ama bir kadının 10 erkekle çıkması
benim için çok makbul değilse, benim için de aynı şey geçerlidir.
10 kadınla gazetelere çıkmaktan utanırım ben! Herkes hakkında her
şey söyleniyor.
Bir iddiada bulunuyorsanız delilini de sunacaksınız.
Herhangi biri, yer, herhangi bir şey çıkarsa 'var' demektir, o
zaman da Sadıka çeker gider! Şimdi, hayatımda ilk kez birini çok
seviyorum, lütfen müsaade etsinler, 'seviyorsun ama...' diyerek
gelmesinler...
- Yani 'değiştim' mi diyorsunuz, söylenenler şehir efsanesi mi? C.E: Şehir efsanesi! Bundan önceki hayatım da, kafalardaki neyse, o soru işareti olarak kalsın.
- Sadıka Hanım sizin kafanızda hiç soru işareti olmadı mı bu
anlamda?
S.S: Hayır, sormadım bile!
- Kadınlarla görülmüyor diye 'gay' yakıştırması yapılabilir mi
birine?
C.E: Yapılıyor işte! Türkiye burası.
S.S: Ben beraber olduğu, hayatına giren kadınlarla da tanıştım,
tanıştırıldım. Bu kadar, noktayı koyayım.
- Yaşadığınız nasıl bir şey; çok iyi arkadaşlık mı, çok derin bir
aşk mı, nasıl geliyor size?
S.S: Kelime bulamıyoruz!
- Özellikle siz Sadıka Hanım, çok aşıkmışsınız...
S.S: Evet doğru.
- İlk göz koyan sizmişsiniz, sahnesini en ön sıralardan
izlermişsiniz. Doğru mu?
S.S: Doğru. Şunu da söyleyeyim; şu anda Cenk'i kaybetmekten
korktuğum kadar hiçbir şeyden korkmuyorum. Bak çok özele giriyorum
ve sen olduğun için söylüyorum; şu sıra albüm çalışması olduğu için
Cenk sabah beşlerde falan eve geliyor, yatıyor, ertesi gün
dörtlerde uyanıyor. O bana 'günaydın aşkım' diye mesaj yollayana
kadar sinir krizleri geçiriyorum, gözyaşı döküyorum.
- Bir mucize olarak görüyor musunuz bu yaşadığınız şeyi, böyle
bir aşk yakalamayı?
C.E: Ben mucizelere inanırım. Ama şuna inanıyorum; en önemli şey
hayat boyunca beraber nefes alabileceğiniz, el ele
tutuşabileceğiniz, gözünün içine baktığınız zaman sevgiyi
görebileceğiniz insanı bulmak.
Bunu yakaladım, bunu gördüm.
Bakın; herhalde her aile kızının ya da oğlunun iyi bir evlilik
yapmasını ister. Ben anneme ilişkimden bahsettiğimde ilk sorduğu
Sabancı soyadı değildi; "Akşam yemeğini hazırlıyor mu?" diye sordu.
"Sabah seni yolcu ediyor mu?" dedi.
Yardımcılarımız olmasına rağmen akşam benim yemeğimi hazırlıyor
Sadıka, beni uğurluyor, karşılıyor. Bunlar çok zor şeyler.
- Birlikte mi yaşıyorsunuz?
S.S: Ayrı yaşıyoruz ama akşamları geliyor Cenk, ben yemeği
yapıyorum, birlikte masayı topluyoruz. O çiçekleri sularken, ben
bulaşıkları makineye koyuyorum. Ben normalde oturmayan, gezen tozan
bir insanım ama ben de böyle bir şeyi özlemişim.
- Siz 45, Cenk Eren 42 yaşında. İkinci bahar gibi geliyor mu bu
yaşadığınız?
S.S: Ötesi! Ben kelime bulamıyorum yaşadığım şeyi anlatırken.
- Peki, çocuk istiyor musunuz?
C.E: Ben kendi adıma konuşayım; ilk kez evleniyorum, tabii ki kendi
çocuğumu sevmek isterim. Allah nasip ederse... Olmazsa ayrılacak
mıyız yani? Asla!
- Peki...
C.E: Tıp çok ilerledi, ben yardımcı olayım size. (Kahkahalar)
- Cinsellik belli bir yaştan sonra ikinci planda kalıyor mu diye
soracaktım! S.S: Bence kalır. Saygı, paylaşım önemli.
C.E: Çok ayırmamak lazım. Yani, bir şeyleri sıfırlayıp bitirmek
için de çok erken yaşlardayız. Her aşkın altında cinsellik yok
mudur!
S.S: Bir kadeh şarabı ben Cenk'le saatlerce içip, sohbet
edebiliyorsam, bu da artısıdır işin.
Ballı börek kısmıdır bana göre..
Sadıka Sabancı, Şevket-Hayırlı Sabancı'nın kızları. Yani Hacı
Ömer Sabancı'nın torunlarından biri...
Cenk Eren ise ünlü bir sanatçı, gece kulüplerinde sahne alıyor,
eğlence dünyasının tam göbeğinde yaşıyor.
İşte bu ikili yaz sonunda gündeme bomba gibi düşen ilişkileriyle
herkesin ağzının bir karış açılmasına sebep oldu; 2008'in en çok
konuşturan çifti olmayı başardı.
Haklarında çok şey söylendi...
Sabancı Ailesi'nin bu aşka onay vermediği, ikilinin ailelerini
karşılarına alarak nişanlandıkları, hatta aralıkta evlenecekleri,
nikah şahitlerine varana kadar yazıldı. En çok üzüldükleri de
ailelerinin haberlere karıştırılması zaten...
"Hakkımızda haberler yazıldıkça biz birbirimize daha çok bağlandık
ama ailemizin haberi yokken evleneceğimizi yazmaları şık değildi.
Tepki koymazlar mı o zaman? Atı alan Üsküdar'ı geçmiş, biz neciyiz
demezler mi? Benim çocuklarımın internetten annelerinin
evleneceğini okumaları hoş bir şey mi" diyorlar. Dolayısıyla da bu
röportajı vermek için bile uzun süre beklediler...
Çünkü önce aileleri dinleyecekti onları, tanışacaktı birbirleriyle,
sonra onlar aşklarını anlatacaklardı; böyle konuşmuştuk.
İşte o gün geldi...
Cenk Eren ve Sadıka Sabancı ilişkilerini ilk kez SABAH'a
anlattı.
Ufak bir anektod: Şehrazat, Cenk Eren'in yeni albümü için bir şarkı
vermiş, ilişkisini hiç bilmeden, duymadan.
"İyi ki varsın, dönüm noktamsın" diye sözleri olan...
"Bu kadar mı olur, bu kadar mı yaşadığım şeyi anlatır bir şarkı"
diyor Eren
- İki kez evlenmişsiniz...
S.S: Evet. Zaten babamın akrabasıydı. O Hacı Mehmet Sabancı'nın,
ben Hacı Ömer Sabancı'nın torunuydum. Dolayısıyla çocuklarımın
babasının annesiyle benim babam amca çocukları. 13 yıl sürdü.
- İkinci evliliğiniz peki? Ailenizi karşınıza almışsınız, doğru
mu?
S.S: Aldık da ne oldu; ondan sonra kıymetlileri oldu! Ama üç yıl
sürdü o da.
- Neden bitti?
S.S: Doğru insan değildi. Bir de, hazmetmiş bir insan değildi.
C.E: Başka bir röportaj konusu yapabilirsiniz bunları...
S.S: Şunu söyleyip bitireyim; Cenk'e desem ki, 'gel benim evimde
yaşayalım', öldürsen Cenk o evde yaşamaz, kabul etmez. Evi bir oda
bile olsa 'gelip benimle yaşarsan yaşarsın, yaşamıyorsan sen
bilirsin' der. Fark bu!
- Böyle erkeklerden pek kalmadı sanırım!
S.S: Aslında erkeklerde suç yok biliyor musun, kadınların
beklentileri çok yüksek. Kadınlar mutluluğu, huzuru
aramıyorlar.
- Siz ne arıyorsunuz tam olarak?
S.S: Burada otursun, gözümün önünde olsun istiyorum!
- İlişkiniz çok yeni. Neden hemen evlenme kararı aldınız?
C.E: Biz istersek evlenmeden de bir hayat sürdürebilirdik fakat
Sadıka'nın iki tane oğlu var, bu resmiyete dökülmeliydi. Ben
Sadıka'nın çocuklarıyla bir gün bir yerde karşılaştığımda onun,
nikahlı eşim olmasını istedim.
Artık 20'li yaşlarda değiliz ayrıca, hafta sonları sinemaya
gidelim, birbirimizi tanıyalım durumunu çoktan geçmişiz.
- Sadıka Hanım'ın ailesinin de onayı alındı sanırım?
C.E: Herkesin merak ettiği bir şeyse bu, hemen söyleyeyim; hem
benim hem Sadıka'nın ailesinin onayı alındı. Şevket Bey'in da lafı
şudur: Her ikiniz de aklı başında insanlarsınız, doğru kararı
verirsiniz.
- Evlilik tarihi nedir?
S.S: Çocuklar da gelsin, yılbaşından sonra.
- Nikâh şahitlerinizi bile okuduk. Sadıka Hanım'ınki İzel,
sizinki Murathan Mungan'mış. Doğru mu bu?
C.E: Sadıka'nınki tamamen asparagas! Bense Murathan Mungan'ı çok
severim, çok eski dostumdur, çok önemsediğim bir yazardır ama onu
görmeyeli 15 sene falan olmuştur neredeyse, bunu nereden
çıkardılarsa...
- İlk kez evleneceğiniz için aileniz heyecanlı mı?
C.E: Evet, çok heyecanlılar. Onlardan daha çok ben
heyecanlıyım.
Büyük olasılıkla da aile arasında yapacağız düğünü.
İlk defa evleneceğim için mutlaka evlilik cüzdanını da bana
verecekler falan diyorum...
S.S: Yok öyle bir şey!
C.E: (gülüyor) Yani bunlar beni çok heyecanlandırıyor. Mesela biz
blujean'lerimizi giyip evlenebilirdik. Ama ben ne istedim biliyor
musunuz, aslında bunu bir erkeğin istemesi belki tuhaf ama ben ilk
defa evleneceğim; smokinimi giymek, eşimi, annemin babamın elini
öpmek istiyorum, bütün ritüelleri yerine getirmek istiyorum.
- Soy isminizi değiştirmek hoşunuza gidecek mi Sadıka Hanım?
S.S: Tabii ki!
- Siz Sabancı soyismini almak istemez miydiniz?
C.E: Sadıka'nın soyadı Sabancı olmasaydı ve benden böyle bir şey
isteseydi kabul edebilirdim. Ama Sabancı soyadı olduğu için kabul
etmem.
- Hayaliniz hep şarkı söylemek miydi?
C.E: Hayır, ben hep söylerim, şayet elimde başka bir mesleğim
olsaydı bu işi yapma taraftarı bir insan değildim. Çünkü şarkı
uğruna, konser uğruna herkes ahlaksızca rekabet yapıyor. Aileme
bakmak durumundaydım, bunu yaptım.
- Peki bundan sonra hayaliniz ne?
C.E: Eski yapıları alıp dekore etmek istiyorum. İnsanlar eğer çok
merak ediyorlarsa söyleyeyim, herhalde benim hayatımda adım
atmayacağım tek yer Sabancı Holding'tir!
- Peki, Sabancılar gibi köklü ve zengin bir aileye damat olmak
nasıl?
C.E: Değer yargılarımız aynı, bu da beni mutlu etti. Sabancı
olduklarının çok önemli olmadığını düşünen insanlar onlar.
Yani o büyüklük, o imparatorluk çok fazla umurlarında değil. Her
insan gibi onlar da sadece mutlu olmayı istiyorlar.
- Sabancı soyadı sizi hiç etkilemedi mi sahiden?
C.E: Sadıka'yı tanımadan önce korkuttu, korktum. Ama Sadıka'yı
tanıdıktan sonra, ailesinin yaşadıklarını dinledikten sonra korkmak
yerine birtakım şeylerin öğrenilebileceği bir soyadı olduğunu
düşündüm.
S.S: Babaannem hep 'Erkek erkektir, erkek reistir yani kadın erkek
eşit değildir," derdi. Ben de buna inanıyorum.
Bence kadınla erkek eşit değildir.
- Holdingte bir hisseniz, geliriniz vardır mutlaka ama hiçbir iş
yapmadan oturmak size ağır gelmiyor mu?
S.S: Buna cevap vermek istemiyorum çünkü verirsem ortalık karışır.
Çünkü 'şöyle bir çevrene bak Şirin' derim. Bugün babadan kalma
işlere dön bir bak...
- Asıl isminiz Yüksel Venedik mi?
C.E: Evet, kimlikteki ismim budur, değişmedi ve bundan sonraki
hayatımda da Cenk Eren adını yavaş yavaş asimile etmek
istiyorum.
- Bu ismi size Murathan Mungan'ın verdiği doğru mu peki?
C.E: Doğru. Ama ben kendi adımdan ve soyadımdan çok memnunum.
Şartlar öyle gerektirdiği için Cenk Eren kaldı. Bu yaşanması
gereken bir şeydi. Bundan sonra Yüksel Venedik olacağım. Bana
ailemde hiç kimse Cenk demez.
S.S: Evet, benim haricimde hiç kimse söylemiyor.
- Sadıka Venedik olmaya hazır mısınız peki?
S.S: İnşallah, son dakika golü olmazsa! (gülüyor) Ben ona Yüksel ya
da Cenk demiyorum ki, 'Paşam' diyorum. Annesi de en çok bunu
seviyor.
- Gelin ailenin gözüne girmiş çoktan!
S:S: Ama annesinin beni bir karşılayışı var, görmelisin. Bana
'Sadıkam' diyor.
- 'Sabancı soyismine damat oluyor' diyenlere cevabınız var
mı?
C.E: Var. Sadıka Venedik'lere gelin oluyor!
Şirin Sever /Sabah