ÇETİN ALTAN: OSMANLI'DA ŞİİRLER OĞLANLARA YAZILIRDI
Burada eşcinsellikle ilgili bir saklama hikayesi vardır. Ulan kelimesi nereden gelir biliyor musun? Oğlan kelimesinden...
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Hürriyet’e verdiği bir röportajda, “Eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum” dedi. Milliyet Cadde'den Miraç Zeynep Özkartal, Çetin Altan ile Osmanlı’dan bu yana eşcinselliği konuştu.
Bu haftanın gündem maddelerinden biri de eşcinsellik. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı eşcinselliği hastalık olarak tanımladı durup dururken...
BABA NE HALT ETTİN SEN
25-30 sene önce Sabah
gazetesi eşcinsellikle ilgili bir soru sormuştu, ben de “Cinsel
lezzet tavanına varmak için herkes kendi merdivenini kullanmakta
özgürdür” dedim, manşet attılar. Ahmet’le Mehmet kapıya dayandı.
“Baba ne halt ettin sen?” gibilerden. “Baba senin için her şey
söylendi, bir de bu çıkacak başımıza” dediler. Burada eşcinsellikle
ilgili bir saklama hikayesi vardır. Ulan kelimesi nereden gelir
biliyor musun? Oğlan kelimesinden...
HAMAM OĞLANI İÇ OĞLANI..
Osmanlı tarihinde eşcinselliğin yeri var!
Osmanlı şiirleri acaba kime yazılmıştır? Nedim mesela. Ya da
Hayali: “Şuh-u güzeşte var ki nice nevcivan değer/ Geçmiş zaman
olur ki hayali cihan değer”. Nevcivan ne demek? Genç oğlan!
Oğlanlar üstüne yazılıyor şiirler burada.
Neden?
Hangi kadını, nerede tanıyor ki kadınlar üzerine yazacak? Sonra
milli edebiyatla beraber de muazzam bir yalnızlık şiiri başlar.
Kadın yok ise ve libido engellenemezse ortaya oğlanlar çıkıyor.
Doğanın yasası libido; bayraklar, marşlar değil. İnsanda böyle bir
düzenin çıkmasının nedenleri, bir çeşit ekonomik meselelerden
kaynaklanmıştır. Köleler ne yapacaklar? Açık denizlere giden
gemiciler ne yapacaklar? Yeniçeriler gidiyor sefere, civelek
taburları var bu amaçla.
Bunları bugün konuşmuyoruz ama!
Türkiye bunları kapatmaya dönüktür, çünkü burada kadın-erkek
dengesi yok. Öyle bir denge olsa, “Ananı, avradını, kızını,
kısrağını...” diye başlayan küfürler de edilmez. Analara en çok
sövülen memleketlerden biri burası. Küfürlerimizin büyük bir kısmı
da şöyledir: “Bilmem kimin oğlanı, puştun teki...” Bunların
kökenine bakmak lazım. Sosyolojik bir sonuç elde edilir.
Homofobi mi var küfürlerin kökeninde?
Tabii, başka türlü neden küfür olsun ki erkek erkeğe ilişki?
Kadınlara da küfrediliyor, pasifist olanlara da? Gulam ne demek?
Genç, delikanlı... Gulampare vardır bir de. Demek ki etimolojik
olarak karşılıkları var ama dildeki yerlerinin tespiti gerekir. Ama
bu hiçbir zaman ortaya çıkmaz burada.
Hem homofobik toplum, hem de -biraz klişe olacak ama- Zeki Müren ile Bülent Ersoy’u baş tacı ediyor. Şekerim, o küfrü kızdığı adam için kullanıyor. Onlara kızmıyorsa, “O tarafı beni ilgilendirmez” der çıkar işin içinden.
Aliye Kavaf’ın sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu doğrudan doğruya bilimsel bir konudur, siyasi bir konu değildir.
Bakanın tanımlamasına gerek yoktur bu nedenle. Bilimsel bakarsak,
eşcinselliğin çeşitli nedenleri olabilir. Çaresizlikten olabilir
bir kere, biraz önce sözünü ettiğim seferler gibi. Kimisi de böyle
doğmuştur. Bir de gövdesel anlaşmaların yanında beyinsel
anlaşmaların ağır bastığı bir dünya da vardır. Mesela Arthur
Rimbaud ile Paul Verlaine. Bunlar beyinsel olarak öyle bir
anlaşıyorlar ki, beyinsel libidoları gövdesel libidolarının üstüne
çıkıyor.
Bundan 50 yıl önce eşcinselliğini açıkça yaşayan tandıdıklarınız
var mıydı?
Olur mu canım? Söylüyorum, bu bir küfür meselesi. “Dinsiz imansız”
demek de küfür. Cenaze namazlarında, hayatlarında dua etmemiş
adamlar ellerini havaya kaldırmıyor mu? Bir sahte dünyası var
buranın. Ama artık kendi kimliğini saklamaktan usandı insanlar.
Yeryüzü ölçüsünde bir dayanışma olmaya başladı eşcinsellerin
arasında. Başka türlü ortaya çıkacağı yok. Artık siyasi ya da dini
baskının aşıldığı bir dönemdeyiz yeryüzünde.