'Çizmenin çamuru, şereftir hepimize'

"Nefes alamıyorum... Soma’da yerin altında yüzlerce ‘cansız can’ varken ben yukarıda oksijensizim. 3-5 kişi ya da Enerji Bakanı Yıldız’ın tabiriyle ‘adet’, ‘tane’ olduğunda bu kadar acıtmıyor muydu acaba beni? Bu ilk facia değil ki..."

'Çizmenin çamuru, şereftir hepimize'
Milliyet'ten İpek Durkal'ın yazısı...

Aslında bugün burada bambaşka bir yazı olacaktı... 
Bir anda, bir saattte, bir günde tüm dünyası değişiyor insanın... Yazarken, yaşarken, yaparken keyif aldığım her şey; bir gece yerin altında yüzlerce can’la birlikte kaldı... 
Nefes alamıyorum... Soma’da yerin altında yüzlerce ‘cansız can’ varken ben yukarıda oksijensizim. 3-5 kişi ya da Enerji Bakanı Yıldız’ın tabiriyle ‘adet’, ‘tane’ olduğunda bu kadar acıtmıyor muydu acaba beni? Bu ilk facia değil ki... Ben de mi acıyı sayıya vuranlardanım bilemedim ki...
17 Ağustos depreminde de böyle olmuştum. Bir de en yakınlarımın kaybında.
Acı, insanda değişik travmalar yaratıyor. Bir psikiyatr söylemişti, “Panik atak acıyla birlikte ortaya çıkar. Bazılarında geçicidir bazılarında kalıcı” diye. Ne zaman nefessiz kalsam, elim ayağım uyuşsa aklıma yaşadığım acıyı ve bunun tamamen psikolojik olduğunu getirip, kendimi sakinleştiriyorum ama bu kez olmuyor. 
Gözümü kapatıyorum anne oluyorum, kapatıyorum baba oluyorum, kapatıyorum çocuk oluyorum, kapatıyorum yerin altındaki sen oluyorum ama en çok vatandaş olduğumda kızıyorum kendime.
Çünkü hiçbir bir halta yaramıyorum şu memlekette. 
Herkes “Dua edelim” diyor. Edelim tabii; ediyoruz da duanın gücü çok büyük ama kader demeyin lütfen! Peygamber Efendimiz devesini dışarı bıraktığını söyleyen bir sahabeye, “Önce deveni bağla, sonra tevekkül et” buyurmuştu.
Tedbir almadan tevekkül olmaz ki...
Bak, defalarca Meclis’e getirilmiş maden işçilerinin sorunları, çalışma şartları... Görüşülmeye bile gerek görülmemiş...
Sosyal medyada Orhan Kural’ın “Karbonmonoksit ölümü tatlı bir ölümdür” lafı topa tutuluyor. ‘Tatlı ölüm’ dediği için kızıyor insanlar... Oysa bilir misiniz, yakınlarınız tatlı ölsün istersiniz. Hissetmeden... Acı çekmeden...
Herkes kızsa da ben bir parça rahatlıyorum Kural’ın sözleriyle. Kendi kaybımda doktora sorduğum geliyor aklıma, “Yani kalp kriziyse anında öldü değil mi, beklemedi ölümü değil mi, acı çekmedi, hissetmedi değil mi?” Ağzından “Evet” çıksın diye yalvararak içimden...
İçim yanıyor...
Hele de ölümden dönen genç madencilerden birinin ambulansa alındığında “Çizmemi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin” sözleriyle, hemşirenin şefkatiyle...
Dayanacak gücüm kalmadı...
Çıkarma çizmeni zarif kardeşim. Çıkarma, bırak kirlensin sedye... Hepimiz kirlenmişken bu kadar, bil ki senin çizmenin çamuru onurdur, şereftir, haysiyettir her birimize... 
Kurban oluruz hepimiz senin o çizmenin çamurundaki temizliğe...