Issız kadınlara…

Issız kadınlara…

Issız kadınlara…

Otuzlu yaşlarındalar ve hepsi kariyer sahibi… İstediklerini alabiliyor, istedikleriyle gezebiliyorlar.

Her daim şık bu kadınlar; güzeller, eğlenceliler ve kesinlikle yalnızlar… Peki, iyi hoş da neden “ıssız” bu kadınlar?

Cevabı zor değildir; hatta cevabı sorusudur. Şöyle ki, aslında bu kadınlar, “kadın” oldukları için ıssızdırlar. Ancak bu “ıssızlık” imaj değil de, daha ziyade bir zorunluluktur.

Aslında bu ülkede kadın olmakla ilgili birkaç kare geçse gözünüzün önünden ne demek istediğimi anlayacaksınızdır.

Şöyle özetleyeyim. Erkek egemen bir toplumda kadın olarak tutunabilmek –bugün bile zor- zordu işte… En sonunda, kadınlar da oyunu erkek gibi oynamaya karar verdiler.
*
“Elinizin hamuruyla erkek işine karışmayın” dediler bize; bizde elimizi evde yıkadık öyle gittik işe. Saçlar topuz yapıldı, takımlar giyildi… Yeri geldi en sert erkekten daha sert olduk, en önemli işleri bağladık, en yüksek mevkilere geldik birer birer. Kadınlar tuvaletinde ağladığımız da oldu; ancak maskemizi takıp oyuna dönmeyi de bildik. Bir tek şeyden kaçtık, aşktan! Çünkü o bizim içimizdeki kadına aitti. Oydu sevecen olan, evde yemek pişiren sonra kanepede sarılarak film izleyen. O, gardımızı indirmemize sebep olan tek şeydi…

Konular Kariyer