Koyun seçer gibi kız seçiyorlar!..
Manken Ece Sükan mesleği ile ilgili yaşadıklarını anlattı. İşte o açıklamalar..
Ece Sükan, yurtdışında model olmanın zorluklarına dikkat çekti: Oralara çok küçük gitmek gerekiyor; erken gidip burnunu sürtüyorsun. Yurtdışında koyun seçer gibi kız seçiyorlar!..
Mankenlik ve moda editörlüğünün yanı sıra geçtiğimiz yıl Nişantaşı'nda 'Ece Sükan Vintage' isimli bir mağaza açan 'stil ikonu' Ece Sükan; şimdi de NTV için moda programı hazırlıyor. Aynı anda birkaç işi birlikte yürüten Sükan, yurtdışında mankenliğin çok zor olduğunu söyledi.
* 'Moda Evi' adlı program için gittiğiniz Milano ve Paris Moda
Haftaları'nda çok ilgi görmüşsünüz...
Öyle oldu. Ben bir mekana girince bütün fotoğrafçılar beni çekmeye
başlıyordu. Bazı defilelerde röportaj yapmak için beklerken,
tasarımcılar beni podyuma çıkacak manken sanıp, 'Haydi hazırlan'
diye zorla kulise sokmaya çalışıyordu.
HAYATIM ESKİSİ GİBİ
* Yurtdışında çalışmayı hiç düşünmediniz mi?
Çok istiyordum ama çok geç kalmıştım. Mankenliğe üniversiteden
sonra başladığım için neredeyse Türkiye için bile geçti. Burada
kaldım, burada ilerledim.
* Bizim mankenlerimiz neden yurtdışına açılmak istemiyor
sizce?
Çünkü burada rahata alışıyorlar. Oralara çok küçük yaşta gitmek
gerekiyor; küçük yaşta gidip burnunu sürtüyorsun. Yurtdışında koyun
seçer gibi kız seçiyorlar. Burada öyle bir şey yok.
* Yabancı defileler, podyumlar ve mankenlerle aramızda ne fark
var?
Tarzlar çok farklı. Orada bir defile 15 dakika sürüyor. Biz de ise
1.5 saat sürdüğü oluyor. Biz de 'Aman elbiseyi çok gösterelim. İki
kere yürüyelim' gibi bir kuş kondurma durumu var açıkcası.
* Gösterişi çok sevdiğimiz için mi böyle oluyor?
Bizim ülkemizde koreografi çok seviliyor. Almanya'da da
koreografili defileler yapılıyor ama Paris, Milano, New York ve
Londra'da böyle bir şey yok. Prova diye bir şey yok ki! Herkes
çıkıp yürüyor.
* Yabancı mankenlerle bizimkilerin farkları?
Oradaki manken başına kasketini, kulağına iPod'unu takıyor ve
bisikletine binip gidiyor. Hayat tarzı olarak da çok değişiğiz.
Bizim mankenlerimizde assolist havası, biraz şaşaa var.
* Bizde cipi ve şoförü olan mankenler var...
Türkiye şartlarında gerçekten şöför gerekiyor aslında. Türkiye
şartlarında magazin mankene çok ilgi gösterdiği için, belki siyah
camlı araba bile gerekiyor. Çok meşhur mankenlerimizden
bahsediyorum.
KOPYACILIK VAR
* Siz de meşhursunuz...
Evet ama ben çok küçük yaşta şöhret olmadığım için daha önceki
hayatımı hiç değiştirmedim. Ünlü olmadan önceki hayatım hala devam
ediyor. Küçük yaşta ünlü olan insanlar başka yaşıyor. Cipi, şoförü
olanı yargılamamak lazım çünkü burada öyle bir yaşam var.
Türkiye'de magazin, trafik, hayat çok zor. Yurtdışındakilerin
bizimle ilgisi yok.
* Peki modacılar arasında fark var mı?
En büyük fark bütçede! Oradaki moda evi tasarımcıları çok büyük
paralar ve engin yaratıcılıkla kreasyon çıkartabiliyor. Bir
koleksiyonda para ve parasızlık çok fark ediyor. Yurtdışında çok
yetenekli tasarımcılar var. Bizde ise vizyonsuzluk ve kopyacılık
var. 'Esinlenme' deniyor buna ama o sınır kaçabiliyor bazen!
* Dergilerden resim kopartıp diktiren isimler var...
Türkiye'de her zaman böyleydi. Gerçek anlamda moda tasarımcısı çok
az. Biz modada çok gelişmiş bir ülke değiliz. Ne Paris, ne Milano,
ne de New York'uz. Hâlâ markalara doyamadık. Bizde herkesin aynı
çantayı kullanması statü sembolü.
* Peki siz bir çantaya 25 bin dolar verir misiniz?
Asla vermem. Zaten öyle bir param da yok ama olsa da yapmam.
Sabah