Nilgün Çolak 'Sert ilişki'yi kaleme aldı

Nilgün Çolak, şu sıralar manşetlerden düşmeyen İvana ve Yurdal Sert ilişkisini kaleme aldı...

Nilgün Çolak 'Sert ilişki'yi kaleme aldı

İvana, kocası ve ortağı... Çevreyi daha fazla kirletmeyin...

Yine yeniden merhaba,

Güzel bir Pazartesi sabahı ile birlikte sizlere yeniden merhaba demenin heyecanını yaşıyorum. Evet size her zaman olduğu gibi yine pozitif yaklaşımlarımla geldim. Ancak bu pozitif yaklaşımım ve görünümüm sakın size hiç sorunu olmayan bir kadınmışım izlenimi vermesin. Tabii ki benim de en az sizin kadar hatta belki de sizden daha çok sorunum var ama bunu kendi içimde yenmeyi ve halletmeyi öğrendiğim için asla dışarı yansıtmıyorum. Çünkü inanıyorum ki; sorununuzu ne kadar paylaşırsanız o kadar çoğalıyor, eksilmiyor. En azından hayat bana bunu böyle öğretti. O yüzden herkesin zararı da kendisine faydası da deyip burada kendimle ilgili bu konuyu kapatıyorum.

Geliyorum günlerdir medyada zorla da olsa görüp okumadan geçemeyeceğimiz Yurdal- Ivana Sert çifti ile üçüncü sahıs olarak Hatem Yavuz üçlemesine. Gerçekten manşetlere girdiği için ister istemez okuyoruz. Ancak bu konuyla ilgili söylenen hiçbir şey artık bana doğru gelmiyor. Ne bu ilişki biter ne de çözülür bence, çünkü her tarafı cıvık çarşısı olmuş, tamamen menfaate dayalı (kısacası duygusal:))) bir ilişkiler düğümü…

Kimin eli kimin cebinde belli değil. O onunla yatmış, o onunla kalkmış kardeşim. Bize ne, ne yaptıysanız yapmışsınız, sağ olun, bütün çirkin ve kirli çamaşırlarınızı  ortaya serdiniz. Serdiniz de ne oldu?

Ne aile kavramı adına kurtarılacak bir değer kaldı, ne haysiyet, şeref, ne de gurur. Öfkeyle kalan zararla oturur derler, gerçekten de çok doğru. Herkes herkese bir şeyler söyledi ama kimse temize çıkmadığı gibi, herkes battıkça battı. Şimdi soruyorum sizlere bu üçlüde kim temiz? Bence hiçbiri. Çünkü hepsi birbirinden berbat durumda. Alın vurun üçünü de bir duvara cinsinden hani.

Bence burada tertemiz olan tek kişi, o zavallı minicik çocuk… Yazıklar olsun böyle ebeveynlere! Sizler çocuğu sadece garanti ve hayat kurtarıcı olduğu için yapanlardansınız. Çünkü böyle olmasanız bu durumları  çocuğunuza yaşatmazsınız. Kol kırılır, yen içinde kalır. Yaşanan her ne olursa olsun (ki sizin yaşadıklarınız gördüğümüz kadarıyla zaten içinden çıkılmaz, aile kavramından çok uzakta bir fecaat durum) bu kadar açığa serilmemeli. Tamam hepiniz yurt dışında büyümüş olabilirsiniz, hepiniz bize göre çok daha modern de (burada modern kavramı bu tip insanlar için dejenerasyonun örtülü adı bence) olabilirsiniz. Ancak bu ülkede yaşıyorsunuz. Yani aile kavramının her şeye rağmen çok değerli ve güçlü olduğu, ne olursa olsun korunmaya çalışıldığı, bu değerler konusunda muhafazakâr bir toplumda yaşıyorsunuz…

Altını çizmek istiyorum: Bu ülke Türkiye. Her ne kadar modern yapılara ayak uyduruyor gibi gözüksek de her ne kadar yeni teknolojiyi hemen kabul etsek de hala ahlak değerlerimiz ve aile kavramlarımız aynı. Sonuçta her ne olursa olsun, her kim olursa olsun kadın kadın gibi erkek de erkek gibi davranmalı diye düşünüyorum. Bu ülkede adamı göklere çıkaran millet bir gecede yok eder vallahi. Ben size söyleyeyim. Bu halk böyle bir halk. Kimse aptal değil.

Üstelik madem çok modern yetiştirildiniz, madem bu kadar mideleriniz geniş, o zaman neyin kavgasını yapıyorsunuz? Susun oturun da sizi adam sansınlar. Ya da çekin gidin ülkelerinize. Yazık bu kadar sorunun içinde bir de siz çevreyi kirletmeyin. Yeteri kadar sorun var bu ülkede bence hatta sizden daha önemli sorunlar var. Siz gidin saçma sapan şişmiş ego problemlerinizi aileniz içinde çözün. Tabii aile adına bir şeyleriniz kaldıysa...

Neyse bu konu beni ya da eminim Türk halkını çok fazla ilgilendirmiyor. Sadece bir zamanlar B.B.G. evi vardı hatırlar mısınız, orada kavgalar olurdu, seyrederdik, biraz kafa dağıtırdık. Aynen şimdi de onun gibi insanlar bu konuyla kafa buluyor. O kadar.

Ama ben tekrar tekrar söylüyorum yazık o küçücük çocuğa, yazık ki; sizin gibi egoist ve aile nedir bilmeyen iki gözü dönmüş anne babaya sahip bir evlat. Henüz kendiniz bile ne yapacağınızı bilmeden oraya buraya saldırırken, o çocuğa nasıl sahip çıkacaksınız acaba?

Bu kadar çirkinliklerin ardından bu kadar aşağılayıcı laftan sonra kadın hala soyadının derdinde. Farkında mısınız hanımefendi? Adam size, “Beni o adamla aldattın” diyor. Daha ne demesini bekliyorsunuz acaba? Siz kalkmışsınız hala soyadımla iş yaptım, bu ismi tescil ettirdim diyorsunuz. İyi de bu işi Türkiye’de yaparken, bu soyadını nasıl gururla taşıyıp da işinize devam edeceksiniz? Bunu hiç düşündünüz mü?  Ya da pardon bunların hiçbiri yaşanmamış gibi, sıcak (!) aile ortamına geri mi döneceksiniz?

Neyse bu da mümkündür tabii... Büyük konuşmamak lazım...

Zaman neler gösterir bilinmez...

Ancak benim amacım asla bir ailenin yıkılması ya da bir çiftin boşanmasını yargılamak değil, zaten onların yaşadığı da medyaya düştüğü kadarıyla sadece bizim için çevre kirliliği. Bu onların hayatı, sadece onları ilgilendirir. İşte bu noktada medyadaki kısmıyla diyorum ki; keşke bunlar hiç yaşanmasaydı da bir aile daha yıkılmasaydı. Keşke biz bunları okumasaydık da o kadına hala “Vay be ne güzel ve başarılı bir kadın, üstelik iyi bir anne, iyi bir eş” demeye devam edebilseydik. Keşke bu çirkinlikleri öğrenmeyip örnek aile gibi görebilseydik. İnanın o kişilerin hiçbirini yakinen tanımam ancak benim tek üzüldüğüm kişi, fotoğraftaki o minicik çocuk. Nasıl masum, bütün çirkinliklerin uzağında, alvereden dalavereden habersiz…

Tekrar ediyorum herkesin hayatı  kendine, kimseyi ilgilendirmez ama söz konusu ufacık bir çocuksa bence bu herkesi ilgilendirir. Ben bu yüzden bu konuya değiniyorum.

Sonuç ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın, o çocuk için annesi de babası da iyi ve her zaman iyi olarak kalmalı. Yarın öbür gün büyüdüğünde, bunları okuduğunda, anne ve babası için neler düşünecek acaba? Bunları hak eden acaba o küçücük çocuk mu ki bunun cezasını o çekecek?

Buradan sesleniyorum:

Bir anne olarak; Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği bir evlat olarak; bir iş kadını olarak; bir yazar (ya da siz ne derseniz deyin) olarak şunu söylüyorum: Evet para+güç= günümüzde her şey ama gururu, şerefi ve haysiyeti bir kenara bırakmadan. Yarın tek başına bırakılmış, korkunç bir servet hiçbir işe yaramayacaktır. Eğer o servetin içinde haysiyetinizin, şerefinizin, kişiliğinizin adı da düzgün geçiyorsa ancak o zaman o soyadını taşımak size güç verecektir.

Güç kazanmak uğruna her şeyini kaybetmek hiçbir Türk evladına yakışmaz. Yok eğer ben zaten Türk değilim diyorsanız gidin o zaman kendi ülkenize. Bizim ülkemizi ve bizim halkımız kullanmayın bu anlamda. Türk örf ve adetleri hala aile kavramını koruyan ve aile değerlerine saygı gösteren gelenekleri yaşatıyor. Çocuk, eş, koca, kadın… Her ne kadar günümüzde birileri tarafından kirletilmeye çalışılsa da bence evlilik kurumu en iyi korunan kurum. Ben bu konuda şu anki hükümetimizin ve Sayın Tayyip Erdoğan’ın da ne kadar hassas olduğunu bildiğim için (aile kavramları konusunda) gönül rahatlığı ile çevreyi kirleten anlayışların da temizleneceğini düşünüyorum.

Aileden Sorumlu Devlet Bakanımıza da bu konuda yapılabilecek her ne varsa, şahsım adına sonuna kadar tüm varlığımla onlarla birlikte olduğumu buradan bir kez daha söylüyorum. Söz konusu çocuk ve aile olan her yerde sonuna kadar varım ve yaşadığım sürece olacağım. Yeter ki benden bir şey istenilsin, elimden geleni yapmaya hazırım.

Tertemiz, kirlenmemiş bir Türkiye için; sağlıklı aileler ve temeli sağlam, iyi yetiştirilmiş gelecek nesiller görmek umuduyla...

Kalın sağlıcakla...

Nilgün Çolak