Öncel Öziçer yazdı: 'Siz çayı koyun ben döneceğim'

"... Valize konulacaklar: Sonar tarayıcı, paratoner, barometre, basınç odası..."

Öncel Öziçer yazdı: 'Siz çayı koyun ben döneceğim'

Siz bu satırları okurken ben teee Balkanlar'da olacağım.
Eş dost akraba toplandık ata topraklarına gidiyoruz.
Bizimkilere "Bu sıcakta ne işimiz var Bosna'da" dedim ama dinletemedim.
Annem, ablam Yücel, kuzenlerim, en birinci arkadaşım Lucie ve eşi.
Toplam 12 kişi...
Size yedek yazılar yazıp bırakayım dedim ama 13 senedir köşe yazarıyım, bu zamana kadar böyle bir olay vuku bulmadı, bulamadı.
Yumurta kapıya yazarıyım çünkü ben.
Yedekli çalışamıyorum.

Bir de aklım çıkacağımız yolculukta.
Açıkçası pek gönlüm yok... Hem hava sıcak hem orada olacağımız süre boyunca Bosna yağmurlu görünüyor.
Yağış demek nem demek... Nem demek benim mutsuz olmam, migrenimin tutması ve huysuzlaşmam demek.
Zaten ekipteki herkes ayrı bir rahatsız!
Lucie dedi ki "Bana bakın yağmur fazla yağarsa otelden dışarı adımımı atmam. Çünkü geçen sel felaketinde bir sürü kara mayını yerinden çıkıp şehirlere sürüklenmiş. Kolumu bacağımı orada bırakıp gelemem!
Sonra Ablam Yücel "Ben de yağmurda çıkmam, yıldırım çarpmasından çok korkuyorum biliyorsunuz"
dedi.
Evet doğru var onun öyle fobiye yakın bir yıldırım korkusu...

Küçük kuzen altta kalmadı "İnşallah çok basınçlı bir hava olmaz benim tansiyonum fırlar" deyince büyük kuzen isyan etti:
"Daha yola çıkmadan abuk sabuk şeyler düşünmeyin. Ne yapayım yani şimdi sizi rahatlatmak için yanıma sonar tarayıcı,  paratoner, barometre, basınç odası mı alayım? Gideceğimiz altı üstü 2 gün... Huysuzluk etmeyin. Uçağa binmeden antidepresanlarınızı dağıtacağım zaten sıkıntı yapmayın" deyince sustuk.
Başımıza neler gelecek bilmiyorum ama normal bir yolculuk olmayacağı kesin.
Çünkü biz hiçbir zaman normale yakın bir aile bile olamadık.
Neyse perşembe buradayım, dönünce anlatırım...

Öncel ÖZİÇER