Sacit Aslan: 'Beni hangi sebeple mahkemeye vereceksin?'

Sacit Aslan: "Hakaret etmedim, itham etmedim, sadece soru sordum ve aynı soruyu sormaya devam edeceğim, taaaaa ki, sen doğru ve inandırıcı bir cevap verene kadar..."

Sacit Aslan: 'Beni hangi sebeple mahkemeye vereceksin?'

Az önce "Magazin D" de benimle ilgili yayınlanan haberi izledim...

Program güzel bir program da Berrin Aktuğ ismindeki sunucunun ses tonunu, sunumunu; ezelden beri beğenmiyorum.

Benimle ilgili haberi sunarken de promterdan akan habere olmadık bir yorum kattı...

Kızımız benimle ilgili haberi sunarken bile kızarıyormuş...

Yahu kızım bu haberde yüz kızartacak ne var?

Biri bir soru soruyor; karşıdaki cevap veriyor...

Küfür yok... Ahlaka aykırı bir konuşma yok...

Yüzün neden kızardı anlamadım?

Belki stüdyodaki klimalardan fazla etkilendin... Belki de makyözün allığını fazla kaçırdı...

Yüzünün neden kızardığını ben bilemem ama bu haberle ilgili kızarmadığı kesin...

Herneyse...

Gelelim Atilla Kalpakaslan’a...

Yok efendim ben bir kere olsun Yusuf Azuz’u hastanede ziyaret etmiş miyim?...

Haberde de söylediğim gibi ziyaret edip etmemek benim tasarrufumda. Ancak yardım kampanyasında toplanan paraları, kendi hesabında toplamak senin tasarrufunda değil!..

Soruduğum soruyla bu cevabın ne alakası var?...

Ayrıca bir sürü basın meslek kuruluşları varken, bir sürü büyük gazeteler varken rahmetli Evrim Çalışkan’a benim neden sahip çıkmadığımı sormuş...

Ben gazeteci değilim, rahmetliyi de tanımam ve ona benden önce sahip çıkması gereken bir çok meslek kuruluşları, büyük gazeteler varken...

Şimdi bırak bu laf kalabalıklığını da sadede gelelim...

Nedendir bilmiyorum bazı insanlara, bir soru sorduğum zaman çok bozuluyorlar!

Sorulan sorunun, mantıklı gerekçelere dayanan cevabını vereceği yerde "seni mahkemeye vereceğim" demek daha kolaylarına geliyor anlaşılan..

Buyur ver beni mahkemeye...

Hangi gerekçeyle vereceksin?

Hakaret etmedim, itham etmedim, sadece soru sordum ve aynı soruyu sormaya devam edeceğim, taaaaa ki, sen doğru ve inandırıcı bir cevap verene kadar..

Ben, yardım için yapılan organizasyonu baltalıyacak veya eleştirecek kadar aklımı kaybetmedim...

Aksine, yardım için yapılan bu organizasyonu memnuniyetle karşıladığımı belirttim.

Ancak, yapılan veya yapılacak olan yardımların "neden senin hesabına yatıyor da hala hayatta olan Yusuf Azuz’un veya annesinin hesabına yatmıyor" diye sordum...

Sende Petek Dinçöz’ün programında "Yusuf Azuz’un banka borçları olduğunu, dolayısıyla kendisi adına hesap açıldığı takdirde, toplanan paralara bankanın el koyacağını ama şuanda borçların ödendiği ve hiç bir sorunun kalmadığını" söyledin ve bazı evrakları uçankuş internet sitesine gönderek yayınlattın ve bende o haberi alıp eksiksiz yayınladım.

Benim üstüne basa basa itiraz ettiğim konu, gördüğüm bir yanlışla ilgiliydi...

Neydi o yanlış?..

Boçlarının bittiğini söylediğin Yusuf Azuz adına yeni bir hesap açılmıştı, açılmasına ama yayınlanan evraklarda hala senin ve "Vizyon ajans" adına banka hesapları da mevcuttu!...

Neden?..

Madem, Yusuf Azuz’un boçları bittiyse ki, boçların kapandığı senin beyanın..

O halde neden hala Yusuf’un banka hesap numarasının yanında senin banka hesap numaralarında yer alıyordu?..

Bazı gerçekleri unutup, birilerini gaza getirip ekranlarda konuşturuyorsun ancak, Ben, onlarla birlikte mankenlik yarışmalarında Erkan Özerman’ın rahle-i tetrisinden geçmedim bu bir!...

Ben, senin bazı arkadaşlarınla, Vakkoroma’nın kafesinde bir bardak çay ile, sabahtan-akşama kadar bir saatliğine 100 dolar almak için iş beklemedim!.. (sen ne demek istediğimi iyi bilirsin...) bu iki..

Beni, üçüncüsünü ve devamını yazmak mecburiyetinde bırakma...

Bu memlekette seni de, beni de iyi tanırlar! bana maydonoz tarlasını yoldurma..

Sana, hakaret etmedim...

Seni hiç bir şekilde itham etmedim...

Sadece sana efendice bir soru sordum, sende efendice cevap ver ama vereceğin cevabın mantık dahilinde olmasına dikkat et..

"İşkilli b.... gibi dingilleyip", Olayları başka yerlere çekmeye çalışma!..

Başka mecralara çekmeye çalıştığın bu olay sonra, başta sen olmak üzere bu konuyla yakınen alakası olan veya olmayan bir çok insanı üzecek... Demedi deme!

Haaa. Unutmadan, "Avrupa Göz Hastanesi" sahibi Ramazan bey fellik-fellik seni arıyor(!)... Bilgine.

Bu arada, Hangi taşı kaldırsam, yapılan bazı büyük yardım kampanlarının altından hep sen çıkıyorsun onu da anlamış değilim?

Sen ne ulu(!), ne gönüllü, ne yüce kalpli(!) insanmışsın da... haberimiz yok

Sacit Aslan