Sanem Çelik'in ihtişamlı dönüşü!...

Kasım ayında Behzat Ç. Ankara Yanıyor filmi ve Kanal D'de yayınlanacak 'Tut Ki Gecedir' dizisiyle geri dönüş yapacak olan Çelik, uzun yıllardır Los Angeles'ta sürdürüyor yaşamını. 2006'da ‘melekler şehri'ne yerleştikten sonra (birkaç bölüm süren Güldünya dizisi hariç) bir projede yer almayan deneyimli oyuncu doğru projeyi beklediği için sessiz kaldığını söylüyor.

 

"Kimse beni yanlış anlamasın, kendimi yok etmeye, geri çekmeye, ‘Küstüm, kızdım,' diye tepki göstermeye çalışmıyorum. Doğru olmayan bir projede ne seyirci beni seyretmekten mutlu olur, ne de ben oynamaktan mutlu olurum. Kameranın etkisi o anlamda çok güçlü olduğu için durumumuzu anlıyor seyirci. Mümkün olduğu kadar sağlıklı düşünüp içgüdülerime güvenip karşıma çıkan en doğru şeyi yapmaya çalışıyorum. Bizim memleketimize de bir mesaj olsun istiyorum. Bir cümlesi olsun, yenilik getirsin, bir şeylerin taklidi olmasın. Çok şey isteyince de hepsi pat diye olmuyor" derken bu yılın başında Derviş Zaim'in filmi Balık'ın çekimleri için İstanbul'a geldiğinde Behzat Ç. Ankara Yanıyor için de teklif aldığını ve çok heyecanlandığını anlatıyor. 

 

 

Filmde Almanya'dan gelen Ulrike adında disiplinli bir polisi canlandıran Çelik, "Serdar Akar'la çalışmak size nasıl bir dünyanın kapılarını açıyor?" sorusuna, "Hızlı bir dünyanın" yanıtını veriyor ve devam ediyor, "Çekimler çok keyifliydi. Güzel bir ritmin içerisindeydik. Ne istediğini bilen bir yönetmen Serdar Akar. Bu da hızına hız katıyor. Ekip de çok keyifliydi, aralarında hiç yabancılık hissetmedim." Behzat Ç. Ankara Yanıyor'un yanı sıra bu ay Tut Ki Gecedir'de Oktay Kaynarca ve Murat Ünalmış ile birlikte rol alacak Çelik, yeni dizisiyle ilgili, "Farklı bir hikâye. Biraz değişik konuların peşine düşmemiz gerektiğine inanıyordum. Böyle bir hikaye gelince olabileceğini düşündüm. Seyirciyle beraber yeni bir yolun içinde yürüyeceğiz diye umuyorum" diyor.

 

 

Ünlü oyuncu ABD'de geçirdiği zamanı hobilerini geliştirmek için kullanmış. Bu arada hobi deyip geçmeyin, uzun bir bale eğitimine de sahip olan Çelik, küçüklüğünden beri pinpondan biniciliğe, okçuluktan bilardoya kadar onlarca farklı konuya el atmış. "Yeni şeyler öğrenmek bildiklerimin üstüne bir şeyler katmamı sağlıyor. Olmadık zamanlarda tahmin etmediğim bir şeyden faydalanabiliyorum. O yüzden ne kadar çok şey öğrenirsem o kadar sürprizli oluyor. Küçüklüğümden beri böyleydim. Çok keyif alarak meraklarımın peşinden gidiyordum çünkü öğrendiklerim yanıma kar kalıyordu. Zamanı gelince hepsinden faydalandım, renkli bir durum oluştu benim için. Ne yapacağımı bilemediğimden böyle değildim. Her şeye burnumu sokmak istedim" derken konu Amerika'da kaldığı yıllar içerisinde yoğun bir şekilde yöneldiği resme geliyor. "Resme yöneldim çünkü kendi başıma yapabileceğim bir şeydi. İçinde olduğum bütün sanatlar hep bir ekip işi gerektirdi; dans da, oyunculuk da. Birileri olmadan varlık gösteremediğim şeylerdi. Kendime yeni bir oyuncak geliştirdim ki, üretmeye, yaratmaya, sözümü söylemeye devam edebileyim. Bambaşka bir alanda varlık gösterebilmek bana yaşama sevinci verdi. Şimdi bunu paylaşabilmeye, sunmaya yakın bir yerdeyim. Yavaş yavaş bir sergi boyutuna yaklaştığımı düşünüyorum" diyor.

 

 

Uzun yıllar kaldığı Amerika'nın ona ne kattığını sorusuna Çelik, "İnsan hakları anlayışı benim için daha da önemli hale geldi. İnsana verilen bir değer ve yasalar var. Bunu seversin sevmezsin, tartışırsın ama hayatta yürümek adına sana olanaklar sağlıyor, ilerleyebilmen ve gelişebilmen için," diyor.