Suna Akyıldız yazdı; ’’Güle Güle Selma Abla’’

Bir kadın geçti hayatımdan... Gülüşüyle ve gücüyle hayatıma renk katan. Yaşadığı onca acıya göz yaşına rağmen son dakikaya kadar hayatta dimdik duran. Ölüme çelme atmaya çalışan. Kimi onu gülüşüyle hatırlayacak, kimi ise gözyaşıyla. Çok şey paylaştık o kü

Suna Akyıldız yazdı; ’’Güle Güle Selma Abla’’

Dostum oldu, ablam oldu, sırdaşım oldu. Hayrandım ona. Adı; Selma Ann Desmond’du. Benden bir parçayı uğurladım dün. Sessiz sessiz usulca gitti. Meğer 23 Kasım’da Levent’teki evine gidip odasına girdiğim o an bir veda anıymış. Rahat nefes alabilmesi için oksijen tüpüne bağlanmıştı. Ölümüne birkaç saat varmış meğer. Ama yüzü melekler gibi güzel, sakin ve huzurluydu. Fazla dayanamadım çıktım. Asansörden aşağı inerken her an kötü bir haber alacağım endişesini aklımdan ve kalbimden atmaya çalışıyordum. Arabaya bindim, evimin kapısından girerken telefon geldi: "Selma’yı kaybettik." "Hayır doğru değil. Biraz evvel gördüm uyuyordu" diye bağırdığımı hatırlıyorum. Kuzey’i aradım, "Annemi kaybettik" diyebildi. Kaybetmek ya da kaybolmak? Bunlar Selma Abla’ya yakışacak en son kelimelerdi.
 
Hülya Avşar’la son kez telefonlaştılar
Artık telefonum ’Selmoşum’ diye çalmayacak. O kahkahalarını duymayacak mıyım ben? O kadar o olmuşum ki, gazeteciliğim bir yere savrulmuş. Onun üzüntüleri benim kızgınlığım olmuş. Sevinçleri mutluluğum. O her güldüğünde ölüme bir çelme daha attığını düşünürmüşüm meğer. Aramızdaki dostluk aslında Hülya Avşar sayesinde başladı desem hani yalan olmaz. Hani şu Hülya Avşar’ın eşi Ali Taran’la el ele çıkan fotoğrafla. Üzgün ve kırgındı. O çok sevdiği, hastalığını hissettirmemek için büyük çaba verdiği Ali’sinin ilgisi bitmişti. Oysa ki Acun Ilıcalı’dan gelen teklifi eşinin kabul etmesi için o diretmişti. Bana bunu anlatırken ’Benimle birlikte o hayatı yaşamamasını biraz da ben istedim. Onu bu hastalığın esiri yapmaya hakkım yoktu’ diye açıklıyordu Ali Taran’ın programda jüri olma macerasını. Sonradan öğrendim ki, Hülya Avşar bu haberlerden sonra Selma Abla’ya arayıp söylentilerin doğru olmadığını, kendisinin de çok kötü kullanıldığını söylemiş.

Ali Taran’ın evleneceğini ilk benden duydu
Evdeki huzursuzluk git gide büyüyüp Ali Taran evi terk ettiğinde hayatında büyük bir değişim başladı. Önce oturduğu evi taşıdı. Zaman içersinde aramızda öyle bir bağ oluştu ki gün aşırı konuşur olduk. Sesini duymasam içim rahat etmiyordu. Acı çekiyor ama belli etmemek kimseyi üzmemek için direniyordu. Sevdiği adamın o artık hayatında yokmuş gibi yaşaması onun canını yakıyordu. Dayanamadı ve tek celsede boşandı. Ali Taran ve Ayşe Özyılmazel’in evleneceğini ilk benden duydu. O sözler hala kulağımda çınlar "Umarım Ayşe kızım hiç hasta olmaz" demişti. O anne yüreğiyle nikah günü İzmir’de Kuzey’in üzülmemesi, yıpranmaması için arkadaşlarını çağırıp parti vermişti. Yaşadığı duyguyu aslında o iki kelimeyle o kadar güzel özetlemişti ki. Bu sözleri içime işlemişti.

Internetten her şeyi takip ediyor ve çok üzülüyordu
Ondan sonra çıkan haberleri onunla konuşmamaya ne kadar özen göstersem de internetten okuyor "Sen söylemiyorsun ama ben görüyorum" diyordu. O dönem Ayşe Arman’ın ve Sacit Aslan’ın yazdığı yazılar ona güç vermişti. Hatta bir sabah kemoterapiye gittiğimizde "Sacit Bey’i tanıyorsan arar mısın? Kendisine teşekkür etmek istiyorum. Durumu o kadar güzel özetlemiş ki" dedi. Uzun uzun dertleşirdik. Kimi zaman ağlar, kimi zaman gülerdik. En büyük keyfi beni aksiyon filmine sokup benim kıvranmamı ellerimle kulağımı tıkayıp gözlerimi kapatmamı seyretmekti. Çok gülerdi o halime. Sırf gülmesi, kendini daha iyi hissetmesi için dayanamasam da o filmlere girerdim gülmesine bir parça katkım olsun diye. Dünyada gördüğüm en güzel gülüşüne sahip kadınlardan biriydi. Kitap gibiydi, o anlatır ben meraklı meraklı sorardım. İşte kitap fikri de o dönemlerden çıktı. "Hadi gel bunları bir kitapta toplayalım" dediğimde çok heyecanlanmıştı. Hatta birkaç yayınevi ile o dönemde toplantılar yaptık. O bir şeyler yazmaya başladı ve yarım bıraktı. "Şu anda bunlarla yüzleşmeye daha hazır değilim galiba. Çok kötü oluyorum" dedi. Sonrasında Vogue dergisinin içindeki ’Yüşleşme’ bölümüne yazı yazması için teklif aldı. Günlerce konuştuk. Güzel fotoğraflar çektirecek olması onu çok heyecanlandırdı. Yapmasını çok istedim. Çünkü hastalığa rağmen hala çok güzeldi. Arada İstinyepark’a gider makyaj malzemesi alırdık. Son ana kadar kendini hiç bırakmadı. Vogue dergisindeki fotoğraflarını görünce çocuklar gibi sevindi. Çok beğendi. Güzelliği bile yaşadığı acıyı kapatmaya yetmedi.

’Ölmekten korkmuyorum’ demişti
Bir keresinde İlk kez ölümden bahsetti. Ona ’Ölmekten korkuyor musun?’ dediğimde "Ölmekten değil Kuzey’le daha fazla vakit geçirememek beni korkutuyor. Öldükten sonra da bir yaşamın varolduğuna sadece bedenin yok olacağına inanıyorum" demişti. Ali Taran’la tanışmaları, evlilikleri o kadar ilginiçtir ki ondan bahsederken "Ben Ali ile çok güzel şeyler yaşadım bunu inkar edemem. Yıllarca birbirimizi tamamladık. Ama şimdi bana bunları niye yapıyor anlamıyorum?" derdi. En son İzmir’den dönüşünde konuştuklarımız içimi ürpertti. Anladım gideceğini telefonda... "Kuzey’i çağırdım. Onunla konuşmam lazım. Hiç iyi değilim Sunacığım. Okulu dondursun gelsin. Ben oğlumu çok özledim" dedi. O da farkındaydı her şeyin. Ama son ana kadar dimdik ayaktaydı. Arabası havaalanındaydı. "Sen araba kullanma, ben gelip seni alır eve bırakırım" dediğimde "Bana yaşlı kadın muamelesi mi yapıyorsun?" deyip patlattı o güzel kahkahayı... Severdi hızlı araba kullanmayı. O çok sevdiği Porsche’si bozulduğunda Acun Ilıcalı’yı aramış "Acun arabam bozuldu ne yapacağım ben şimdi?" deyip nazlanmıştı. Acun Ilıcalı’dan değiştirme nasıl yapılabilir veya yenisini nasıl alınır diye araştırma yapmasını istemişti. Acun Ilıcalı’nın Ali Taran ve Ayşe Özyılmazel’in düğününe gitmemesi ve gösterdiği tavırdan dolayı "Acun evime gelip giden biriydi. Farklı davransaydı çok üzülürdüm" demişti. Şimdi Ali Taran "Acun benim dostum değil" diyor ya, varsın dostu olma be Acun! Selma Abla’nın gönlünde tahtın var ya bu ömrünün sonuna kadar yeter. Çok güzel zamanlarımız oldu. Ani gelişlerini "Kapıdayım, kapıyı aç basıldın" sözlerini özleyeceğim. Korku filmlerinin o olmadan tadı olmayacak. Onsuz içilen bir kadeh şarabın tadı kaçacak. Güle güle Selma Abla...

Suna AKYILDIZ