Sunay Akın'ın da müzesi var ama!..
Altı yıl önce Göztepe'deki evini Oyuncak Müzesi'ne çevirerek müzecilik alanında önemli başarılara imza atan Sunay Akın'dan enteresan sözler..
İstanbul'a kazandırdığı 'Oyuncak Müzesi'yle genç, yaşlı herkesin
sevgilisi olan şair Sunay Akın, geçtiğimiz günlerde Sapphire
Çarşı'da müzesinin tanıtımını yaptı. Müzeden getirilen oyuncakların
sergilendiği tanıtımda Akın, halkın yoğun ilgisiyle karşılaştı.
Kitaplarını imzalamaya gelenlerle sohbet eden ve onların sorularını
yanıtlayan Akın, oyuncak ve müzeyle ilgili deneyimlerini aktarırken
ilginç açıklamalarda bulundu. Müzelere gereken önemin verilmediğini
ve zor şartlarda müzecilik yapmaya çalıştığını söyleyen Akın,
"Türkiye'de müzesi olan dört kişiden biriyim. Sabancı, Koç,
Eczacıbaşı ve Sunay Akın... Dördünün de müzesi var ama birinin
holdingi yok" derken, dünyada devlete vergi veren tek müze olmanın
gururunu yaşadığını belirtti. İşte Sunay Akın'ın
anlattıkları...
SPONSOR BULAMIYORUM
Müzeye giriş; öğretmen-öğrenci 5, tam 8 lira. Bu
ücretin yarısı devlete vergi olarak gidiyor. Dünyada devlete vergi
veren tek müze benimki. Gönül ister ki, kültür sponsorluğu olsun.
Caddebostan'da yaz aylarında plaj voleybolu turnuvası düzenlesem,
inanılmaz sponsor bulurum. Ama müzeye sponsor bulmakta
zorlanıyorum. "Müzeye giriş neden paralı?" diye soran insanlar
oluyor. Ben de onlara, "750 metrekareyi ısıtıyoruz, dokuz personel
çalıştırıyoruz. Parası olmayıp da gezmek isteyenleri de kapıdan
çevirmiyoruz" diyorum.
IŞIK TAKMAKLA OLMAZ
Güzel dolaplar yapıp üstüne ışık takmakla müzecilik
olmaz. Objenin değerli olduğunu ziyaretçiye hissettirmek bir
tasarım işidir. Dünyadaki bütün oyuncak müzelerini gezdim. Hepsi
klasik müzecilik anlayışıyla, dokundurtmadan sergileniyor. Bu çok
kötü bir duygu... Ama biz bunu yapmadık. Trenleri sergilemek için
Adapazarı Devlet Demiryolları'ndan bir tren vagonu satın aldık.
Koca treni söküp, müzede bir odaya aynen kurduk. Oyuncak trenleri,
gerçek trenin penceresinde sergiledik.
ABD'DE 17 BİN MÜZE VAR
Amerika'nın 17 bin 500 müzesi var. Fransa'da sadece
Paris'teki Louvre Müzesi'nin koridorlarının uzunluğu 12 kilometre.
Paris'teki Eyfel Kulesi'ni dördüncü gidişimde gördüm. Müzeleri
gezmekten fırsat bulamadım. Müzeler varken, Eyfel'i ne yapayım?
Müzede geçen bir saat, bin kitaba bedel. Finladiya'nın Tampere
kentinin nüfusu 250 bin ama 160 müzesi var. Müzesi olmayan bir
toplum, Alzheimer hastalığına yakalanmış bir insan gibidir. Müzeler
toplumların hafızasıdır, belleğidir.
SAVARONA MÜZE OLMALI
Atatürk Dolmabahçe'de ölmemiş olsaydı, biz orayı müze
değil otel yapmıştık. Savarona'da ölseydi, orası müze olurdu;
Dolmabahçe ise otel. Neyse ki; Dolmabahçe'de ölmüş de güzel bir
müzemiz olmuş. Koskoca bir devlet Savarona'ya sahip çıkamıyor;
Savarona'da insanlar göbek atıyorlar. Böyle bir şey olmaz, bu
insanlık ayıbıdır. Onun müze olması lazım. Kız Kulesi müze olsun
diye 1992'de bas bas bağırdım. Ama olmadı maalesef. Sirkeci'deki
Büyük Postane, Radyoevi müze olmalı. Haydarpaşa Garı da Anadolu
müzesi olmalı ama orası büyük bir rant alanı.
OYUNCAK ÇOCUK SUSSUN DİYE ALINIYOR
Her oyuncak, müzelik değil maalesef! 'Oyuncak
Müzesi'ne giremeyen oyuncaklar üzülüyor. Bu yüzden, ben onlara
oyuncak huzurevi düşünüyorum. Türkiye'den müze değeri olan oyuncak
çıkmıyor. Çünkü bizim için oyuncak, çocuğu oyalayan bir şey. Biz de
oyuncak çocuk sussun diye alınır. 'Çocukluk yapma', 'Senin o
dediğin çocuk oyuncağı', 'Bana masal anlatma' diyerek çocuğun
dünyasının aşağılandığı bir ortamda yaşıyoruz. Çocukluk yapmak kötü
mü? Uzay temalı ilk oyuncağı 1920'lerde Amerikalılar yaptı. 1969'da
uzaya giden, yine Amerikalılardı. Çünkü bunu hayal etmişlerdi.
ÇOCUK KAVRAMI YOKTU
Günümüzde çocukların varlığını doktorlara borçluyuz.
Koruyucu aşıları buldular. Koruyucu aşılar bulunmadan önce çocuk
diye bir kavram yoktu. Bebek ve yetişkin vardı.
1850 SONRASI...
Koruyucu aşıların olmadığı dönemde çocuk, ne yazık ki
yaşayıp yaşayamayacağı belli olmayan bir varlıktı. Ne zamanki tıp
koruyucu aşıları buldu, çocukluk denilen süreç varoldu. İşte o
zamandan itibaren çocuklara yönelik kıyafetler, eşyalar ve
oyuncaklar doğdu. Bu dönem 1850'lerden sonra başlayan bir
dönemdir.
İLK BİLDİRİ BURADA OKUNDU
Türkiye, çocuk ve çocuk hakları konusunda her alanda
öncü bir ülke. Dünyanın ilk Çocuk Hakları Mitingi ve ilk Çocuk
Hakları Bildirisi, Nakiye öğretmen tarafından Taksim'de okunmuştur.
Ama ne yazık ki Türkiye'nin bundan haberi yok. İnternete girin, bu
konuyla ilgili bir araştırma yapın, karşınıza '1989 Unesco' diye
yazılar çıkar. Ne acı...