DJ Berna Öztürk sessizliğini bozdu!..

DJ Berna Öztürk, son zamanlarda Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerinde sergilediği performansıyla, elektronik müzik dünyasının önde gelen isimlerinden biri oldu.

DJ Berna Öztürk sessizliğini bozdu!..
16 yaşından beri müzikle uğraşıyorsunuz. Keyfiniz olmadığı anlarda çalmak zor olmuyor mu?
Şov dünyasının kuralı bu, devam edeceksin. Bir DJ için moral bozukken sahneye çıkmak kolay oluyor. Hep neşeli şeyler çalmayı seviyorum. İnsanların enerjisini aldığınızda beş dakika öncesinde ne yaşadığınızı unutuyorsunuz. Sahne işte öyle bir büyü benim için. Müzik her zaman ve her koşulda iyileştirici bir güce sahip.

Şarkı söylemeye nasıl karar verdiniz?
12 yıldır performans DJ’liği yapıyorum son zamanlarda prodüksiyon yapmaya başladım. Çünkü bateri çalıyordum ve yakın zamanda da gitar çalmaya başladım. Bir sürü birikimim vardı bunları paylaşmam gerektiğini düşündüm. DJ olarak biliniyorum, daha yumuşak bir geçiş yapmak istedim. Şarkıyı söyledim ama aslında müziğini ve altyapısını da ben yaptım.

Neden ‘Son Verdim’ adlı şarkıyı seçtiniz?
Biz üç kardeş oturmuş planlar kuruyorduk, “Ne yapalım, ne edelim?” diye. Ablam Belda bir anda ‘Son Verdim’i önerdi. Bilge, Belda ve ben üçümüz birbirimize baktık, “Heey” diye bağırdık. Sevindik ve o şekilde karar verdim.

Korkularınız var mıydı, nasıl tepkiler aldınız?
Çok şükür güzel. Çünkü çekiniyordum, utanıyordum. İlk defa profesyonel olarak şarkı söyledim. Bir de insanın kendi sesini duyması çok garip geliyor. Klip de çok güzel oldu. Murat Küçük çekti, enerjimi yansıtabildi, sağ olsun.

Kardeşleriniz de eşlik eder mi çalarken size?
Belda, basgitar çalar, kendi besteleri vardır. Bilge vokalisttir aynı zamanda gitar çalar. En son istediğim şey kandırabilirsem onları Bilge, Belda ve ben hep birlikte aynı sahneyi paylaşmak.

DJ’lik ne değiştirdi hayatınızda?
Açıkçası hiçbir şey. Ünlü gibi de yaşayan biri değilim. Normalde beni sokakta görseniz, erkek çocuğu gibiyimdir. Diğer kadınlar gibi makyaj yapmam, topuklu ayakkabı giymem...

Geleceğe dair plan yapar mısınız?
Yapmam. Hani bir laf vardır ya ‘Hayat biz plan yaparken aslında o sırada olup bitenlerdir’. Aslında bir sürü şey oluyor, önümüze bir sürü fırsat da çıkıyor ama başka şeylere bakmaktan onları yakalayamıyoruz. Onun için günü yaşamak peşindeyim. Hayat bana ne getirirse, en iyi şekilde ona odaklanmak ve yapmak istiyorum.

İstanbul’da yaşamamanızın özel bir nedeni var mı?
Doğadan ilham alan bir insan olduğum için şehir hayatı beni beslemiyor. Müzik çalışırken sıkılıp ara vermek istediğimde, bahçemde portakal ağacım var onları kesip, denize bakarak yediğimde şarj oluyorum. Bu da bana yetiyor.

Nasıl bir âşıksınız peki? Kendinizi tarif eder misiniz?
Şimdi hepsinden fazla konuşacağım. (Kahkahalar) Aşkı bireysel bir kişiye duyulan aşk olarak görmüyorum. Hayata karşı aşkla tutunmak olarak bakıyorum. Bence aşk kısa ömürlü, siz onun için çabaladığınızda karşınızdaki beklediğiniz çabayı göstermezse aptal yerine konulmuş hissediyorsunuz, ilk karşınızdan görürseniz bu çabayı bu sefer de sizin gönlünüz geçer.

Haklısınız, dengeyi tutturmak çok zor oluyor…
Tabii, hep öyle olmaz mı? Karşınızdaki önce size âşık olursa sizin gönlünüz geçer. O dengeyi tutturmak çok zor. Aşkın içindeki diğer öğeleri hayatımdaki başka şeylerle doldurabiliyorum. Kendiyle barışık, kendine yetebilen biriyim. Hayatımda biri olmak zorunda değil.

Eğer olursa nasıl birini istersiniz hayatınızda?
Bana bir şeyler katsın, beraber büyüyelim isterim. Onu da bulmak çok zor. İçindeki çocuğu öldürmemek gerekiyor ama içindeki çocukla da en fazla evcilik oynayabiliyorsun.

Hiç büyük bir aşk yaşadınız mı? Aşk acısı çektiniz mi?
Evet, yaşadım. Acı çekmek; beklentilerimin karşılanmaması durumunda oluyor. Hayatı tutkuyla yaşamaya çalışan biriyim. Siz çaba gösterdikçe karşı taraf çaba göstermeyi bırakıyor. O zaman da o iş yürümüyor. Büyük jestler yapmak çok kolay, önemli olan küçük şeyleri başarmak. O küçük şeyler için de insanın biraz mesai harcaması lazım ama kimse kendine mesai harcamıyor ki bana harcasın…

HER KOYUN KENDİ BACAĞINDAN ASILIR

Karşınıza kendiniz gibi başarılı bulup da yardım ederim dediğiniz genç bir yetenek çıktı mı?

Her koyun kendi bacağından asılır diye düşünüyorum. Ettiğiniz yardımda iyi niyetli olabiliyorsunuz ama sonra o gelip sizi poponuzdan ısırabiliyor. (Gülüyor) Yine bir atasözü söyleyeceğim; “Attığın taş, ürküttüğün kurbağaya değse bari!” Bence değmesi lazım. Kurbağaları öpüyorum ama hiçbiri prens olmuyor (Kahkahalar).

AYSUN YILDIZ / AKŞAM İNTERNET SİTESİ



Konular Röportaj