Enis Güray: 'Beren Saat ile gurur duyarız'
Kuruluşu hazin bir olaya dayanan ve Ankara'da faaliyet gösteren 'Efe Güray Eğitim ve Spor Vakfı' hayırlı işlere imza atıyor. 2004 yılında bir trafik kazasında vefat eden ve Beren Saat'in çocukluk aşkı olan Efe'nin babası Enis Güray konuştu..
Tesadüfler, insanı ummadığı mecralara sürüklüyor... Beren Saat ile alakalı bir araştırma yapmak için hakkında çıkan yazıları okurken, çocukluk arkadaşı Efe Güray’ın adına rastladım. Hemen ardından da Efe Güray Eğitim ve Spor Vakfı ile karşılaştım. Beren Saat’in çocukluk arkadaşı ve ilk aşkı olan Efe Güray, Saat’in ünlenmesine vesile olan yarışma sırasında kendisini hiç yalnız bırakmamış ve desteklemişti. Elim bir trafik kazası sonucu 2004 yılında vefat ettiğinde 19 yaşındaydı. Oyunculuk kariyerinde hızlı bir yükselişe geçen Beren Saat, o dönem verdiği röportajlarda, Efe’yi hiç unutmadığını ve hayatında bambaşka bir sayfanın o acının ardından açıldığını söylemişti. Efe Güray’ın babası Ortodonti Uzmanı Enis Güray ile spor yapma imkanı bulamayan çocuklara sonsuz fırsatlar tanıyan vakfın amacını ve işleyişini, elbette Efe’yi yad ederek konuştuk... Baba Güray, ’Buradaki her çocuk bizim için Efe’dir’ derken gözyaşlarını tutamıyordu...
- Efe’nin vefatının ardından, vakfın kurulmasına kadar
giden süreci biraz anlatabilir misiniz?
17 Temmuz 2004 tarihinde hayatımızın en büyük acısını yaşadık.
Sevgili oğlumuz Efe’ciğimizi daha 19 yaşındayken, trafik
canavarı, yaşamdan ve bizlerden kopartıp aldı. Acının büyüklüğü
içinde kavruluyorduk. Çaresizdik. En önemli varlığım elimden uçmuş
gitmişti. Oğlumu kaybetmiştim. Ama onun bu dünyadaki izinin silinip
yok olmasına izin veremezdim. Adı yaşamalıydı. Vakıf fikri işte tam
o acının ortasında içime düştü.
KISACIK ÖMRÜ BAŞARILARLA DOLUYDU
- Efe nasıl bir evlattı?
Efe’ciğim her zaman gurur duyduğum son derece iyi kalpli,
yumuşacık, yakışıklı, sevgi dolu bir gençti. Kısacık ömrü, hem
teniste hem de derslerinde başarılarla doluydu. Çok çalışkan ve
sorumluluk sahibiydi. Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi’nde okuyordu. Fakültede okuduğu iki yılda spordaki ve
derslerindeki başarılarıyla öğrenimini burslu olarak sürdürüyordu.
Üçüncü sınıfa da sınıf birincisi olarak geçmişti. En büyük ideali
iyi bir diş hekimi olmak, sonra da ortodontist olmaktı. İleride
beraber çalışmayı hayal ediyorduk. Olmadı. Bizim için olmadı ama
belki de başka gençlere destek olarak teselli olabilir, acımızı ve
özlemimizi bir nebze azaltabilirdik. Böylece diş hekimliği eğitimi
alan, ancak imkanları kısıtlı gençlere olanak sağlamak amacıyla
eğitime yönelik bir vakfın temellerini oluşturmaya başladık. Hem
onu yaşatacak hem de bu gençlerin yaşamları boyunca onu hayırla
anmalarını sağlayacaktık.
- Vakfı kurmaya karar verdiniz ve ardından neler
yaptınız?
Vakfımızın amaçları ve işleyişi kafamızda olgunlaştıktan sonra
arkadaşlarımızla birlikte önce sadece ’Efe Güray Eğitim Vakfı’
olarak işlemleri başlattık. Bu arada yakın arkadaşım Nizameddin
İren devreye girdi. Kendi gayretleriyle Mamak’ta tenisçi
yetiştirmek üzere kortlar yaptırmış, antrenörler istihdam etmiş,
maddi ve manevi gücüyle o bölgede yaşayan çocukları spora ve
topluma kazandırmaya çalışmaktaydı. Efe’nin kaybından sonra,
Mamak’taki bu çalışmalarını vakıf çatısı altında gerçekleştirmeyi
uygun gördü ve vakfımızın aynı zamanda spora yönelik de bir vakıf
olmasını sağladı. Böylece Efe’nin kaybından tam bir yıl sonra ’Efe
Güray Eğitim ve Spor Vakfı’ resmen kurulmuş oldu. Bu bölgede
yaşayan ailelerimizin ekonomik durumları ve çocuklarına
sunabilecekleri imkanlar gerçekten çok kısıtlı. Vakıf olarak
bölgedeki bu boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Çocuklarımıza ve
gençlerimize başta tenis olmak üzere basketbol ve satranç öğrenme
şansını sunuyoruz. Bünyemizde yetişen milli tenisçilerimizin yanı
sıra dünya şampiyonu satranç sporcularımızla da gurur duyuyoruz.
Vakfımızın hayatlarını etkilediği her öğrenci, tesisimizde yetişen
her sporcu bizler için çok kıymetlidir. Onların her biri bizim
’Efe’mizdir.
- Ankaralıların ilgisi nedir, destek alıyor
musunuz?
Bizim en önemli kaynağımız gönüllüler ordusu. Yaptığımız işin
doğruluğuna inanarak bir kaynak oluşturdular. Bunun yanı sıra
konserler, tiyatrolar, yemekler, kermesler ve bilimsel kurslar
düzenleyerek gelir sağlamaya çalışıyoruz. Vakfın eğitim kısmı büyük
özveri ve zorluklarla yürüyor. 3 senedir mezun veriyoruz. Şu ana
kadar 200 civarında diş hekimliği öğrencisine katkımız oldu. Son
iki yıldır ekonomik kriz bizi de vurdu. Gönüllü sayımız önemli
oranda düştü. Umarım krizi başarıyla atlatıp gönüllü ve öğrenci
sayımızı giderek artırırız. Dileğimiz buradan dünya çapında
sporcular çıkması. Daha doğrusu ’rüyamız’ diyelim. Çünkü teniste
dünya sıralamasına girmek gerçekten bir rüya, çok büyük emek ve
ciddi sponsorluklar gerektiriyor. Profesyonel tenisçi yetiştirecek
her türlü bilgi birikimine ve alt yapıya sahip olmamıza rağmen, ne
yazık ki sponsorlarımız henüz yok. Şimdilik Robin Hood misali
zenginden alıp fakire vererek çarkı döndürüyoruz. Sponsorluk
anlamında hiç destek alamadık. Hemşerilerimiz kort kullanarak veya
erişkin ve çocuk tenis okullarına katılarak hem kendilerine, hem
Türk tenisine hem de burada yetişen gençlerimize katkıda bulunmuş
olacaktır. Tesisimiz üyelik gerektirmiyor, herkese açık. Yeter ki
gelin, kullanın diyoruz. Üstelik Ankara’nın en güzel kapalı
kortları da bizde.
İŞTE BEREN SAAT’İN YILLAR ÖNCE KAYBETTİĞİ AŞKI (VİDEO)
ÖĞRENCİLERLE AİLE GİBİYİZ
- Vakıfta nasıl bir göreviniz var?
Kağıt üstünde vakfın
başkanı olarak görünüyorum. Ancak gerçekte yönetim kurulumuzun
diğer fertleri gibi vakfın gönüllü bir neferiyim. Burslu
öğrencilerimizle artık aile gibi olduk. Her ay burslarını doğrudan
benden alırlar. Bazen hocalarını çekiştirip dedikodu yaparız, bazen
sorunlarından bahsederler, çözmeye çalışırız. Bazen de derslerinde
bilemediklerini sorarlar, oturup anlatırız. Kendi çocuklarımızla da
böyle yapmıyor muyuz? Mezun olduktan sonra da işimiz bitmez.
Uzmanlaşmak isteyenler için de koşturup dururuz. Onların başarıları
bu işe gönül vermiş tüm vakıf ailemizin en büyük arzusudur.
- Efe’ye duyduğunuz özlemin asla bitmediğini biliyorum
ancak vakıfta çocuklarla ilgilenmek, onlara madden-manen destek
olmak içinizi bir miktar soğutuyor mu?
Tabii ki bu
önemli bir teselli kaynağı. Efe’mizi kaybettik, kızlı erkekli
yüzlerce Efe’miz oldu. Hiçbir şeyin nedensiz olacağına inanmıyorum.
Belki de oğlumun yokluğuna kurduğumuz bu vakıf anlam
kazandırmıştır. Kim bilir?
Beren ile gurur duyarız
- Eşiniz Nil Hanım sizinle çalışıyor mu vakıfta?
Elbette çalışıyor. Onun yanı sıra birçok yakın arkadaşımız büyük
bir şevk ve özveriyle bu gönüllü hizmeti yerine getiriyorlar.
- Beren Saat, verdiği bir röportajda, hanımefendiden
’Hayatımdaki en önemli kadınlardan biri’ diyerek bahsetmişti. Sizce
neden böyle bir açıklama yapmıştı?
Bu övgüyü hak edecek bir hanım olduğundandır.
- Beren Saat’in bu kadar popüler bir oyuncu olması ve
sürekli gündemde olması sizi nasıl
etkiliyor?
Hayatımızın bir döneminin onunla kesişmiş
olması bizim için mutluluk kaynağı oldu. Onu kızımız gibi
benimsemiştik. Hala da öyle görüyoruz. Başarıları tabii ki bizi
mutlu ediyor. Ancak ben, Beren’in dizilerini seyredemiyorum. İçim
acıyor. Yapamıyorum. Beren çok çalışkan bir kız. Çok da doğal.
Mesleğini daha da geliştireceğine ve uzun yıllar başarıyla
sürdüreceğine eminim.
Elif Aktuğ