Görkem Yeltan: "Gizemli hikâyeleri severim"

Hem oyuncu hem yazar hem de yönetmen Görkem Yeltan, geçtiğimiz hafta vizyona giren “Durak” filminde 'Feride' karakterini oynuyor.

Görkem Yeltan: "Gizemli hikâyeleri severim"
Akşam'dan Sibel Ateş Yengin'in röportajı...

Filmin konusunu anlatır mısınız?


Film hiçbir zaman aynı yerde olamayacak yolcuların bir durakta birleşmesi gibi sanki. Tıpkı hayatımızdaki tren garları ya da otobüs durakları gibi düşünebiliriz bu durağı ve son durakta indirilen karakterler olarak tanımlayabiliriz yolcuları. İndikleri yerin ne adını biliyorlar ne de oranın nasıl bir yer olduğunu. Durağın adını belki kendileri telaffuz edememişler ama yaşam biçimleriyle, geçmişlerinden sürükleye sürükleye getirdikleri yükleri bu kez zorunlu olarak onları  o durağa sürüklüyor. Araflar, köprüler, diğer tarafa geçme istekleri, istemelerine rağmen geçememeleri, hayatta kalma mücadeleleri, sırları, sakladıkları, yüzleşmek istemelerine rağmen onlarla yüzleşememeleri… Çok güçlü bir yapıyla karşı karşıya olduklarını anladıkları anda  oradan çıkmak için her şeyi göze  alır hale dönüşmeleri ve bu dönüşümle insanlıktan uzaklaşıp hayvani güdülere kapılarını açmaları biçiminde açıklanacak bir ruh haline hemencecik bürünüvermeleri…

Oynadığınız karakterin nasıl bir hikâyesi var?

Sırları var diğer karakterlerle ortak bir nokta olarak. Üstelik geçmişinde yapmaması gerekeni de yapmaktan geri durmamış tıpkı diğerleri gibi. Çocukluğuna baktığımızda yaşadıkları onu bu insan olmaya sürüklemiş olsa da Feride’nin fıtratında bu insan olmak, bu Feride’yi seçme yolunda kararsız da olsa adımlar atmak olduğunu düşündüm ben karakteri yorumlamaya gayret gösterirken. Yönetmenlerimden Serdar Gözelekli’nin bana bu rolü şekillendirmemde çok büyük desteği olduğunu söylemeliyim. İstediği saç modeli  ve rengini bana tarif ettiğinde başlamıştı Feride’ye ilişkin çalışmalarım. Benim düşünmediğim noktaları birlikte çizmemiz ve tabii bir de hakim olduğu bu hikâyenin karakterime ilişkin tüm detaylarını paylaştı benimle. Çekimler sırasında berrak bir bakışım oluşmuştu sahip çıkmam gereken karaktere. Böyle  bir role onunla çalışmak bir hayli avantajlıydı benim için.

GİZEMLİ HİKÂYELERİ SEVERİM

Gerçek hayatta kaderinizi değiştirebilecek bir seçim  sunulsa kabul eder miydiniz?  O gizemli yoldan gitmeyi  tercih eder miydiniz?


Gizemli hikâyeleri sevsem de hayatımda gizemli şeylere pek yer vermem ben. Kaderini değiştirmek denildiğinde de tuhaf geliyor bana. Acaba kaderin hangisi ve kader ne kadar iplerini oynatabiliyor bizim üzerimizde? “Olması gerekenin zaten bu olmadığını nereden biliyoruz?” sorusu da bizi tam bu noktada yakalayabilir elbette. Benim çok da fazla ilgi alanıma girmiyor sanırım kadere ilişkin konular. Feride içinse sık sık düşünmüşümdür, neden böyle bir yolculuğa çıktığını, onun yerinde sahiden ben olsam ne yapacağımı. Bu nedenle de kendimden uzak tutup onun yolundan gitmeyi tercih etmek en doğrusu gibi göründü bana. Kim bilir belki bu da benim kaderimdi ve onu değiştirmeyi hiç düşünmedim.  O nedenle de benden uzak sanırım Feride.

Filmin konusundan yola çıkarak sormak istiyorum. Size bir davetiye gelse ve içinde "Yeni bir hayata başlamak ister misiniz?" diye sorulsa yaşamak isteyeceğiniz yeni hayatınız nasıl olurdu?

Davette yeni hayatın tanımını benim yapabileceğim söylenmemiş o nedenle bu tufaya gelmem. Hele böyle bir filmde oynadıktan sonra. Tekrar kumlarda koşup kafa göz parçalamaya hiç niyetim yok.

Siz geçmişte yaptığınız hatalarla yüzleşebilme cesareti gösterebilenlerden misiniz? Hatalarla yüzleşmeyi becermek insana ne katar sizce?

Hatalarını düşünmeli insan. Sahiden hata olup olmadıklarını da. Bir de saplanıp kalmamalı. Ben, “Keşke şöyle olsaydı, böyle olmasaydı,” diyen birinden çok şimdi şunları yapmalıyım diyen olarak tanımlayabilirim sanırım kendimi.

ÇOCUKLARDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM

Çocuk kitapları yazmak size neler öğretti?


Bana çocuklar ve okurlarım çok şey öğretti. Yalansızdır çocukların hayatı. Açık, dürüst. Gizlemek istedikleri olsa bile bu isteklerini anlamak hoşuma gider bir de. Çocuk kitaplarının da belli bir tuvali var. Tuvale resim yapmak öğrenilecek bir şeyken bambaşka yerlere seyahat etme imkânı sağlar çocuk kitapları. Ben çocuk kitaplarımı okurken gittiğim yerlerden öğreniyorum sanırım en çok. Mutlu olmayı, yaşamın önemini, değerini, insanlığın güzelliklerini unutmamayı ve daha pek çok şeyi.

Yeni projelerinizden  bahsedersek...

Çocuk kitaplarına devam. Mehmet Güreli’nin yönettiği Dört Köşeli Üçgen filminin post prodüksiyon dönemindeyiz. Bu filmde ben senaryo ve yapımcı ayağındayım. Benim yönetmenliğini yaptığım ikinci uzun metraj film “Bağcık” da kurgu aşamasında. Bu yıl uygun bir projeyle karşılaşırsam bir dizide oyuncu olarak yer almayı da düşünüyorum.

ÜRETİM BENİM İÇİN YAŞAM BİÇİMİ

Oyunculuk, yönetmenlik, senaryo ve çocuk kitabı yazarlığı... Birini diğerine değişir misiniz ve birini diğerinden değerli kılan nedir sizin için?

Bunlar hepsi birbirinin içinde giden işler. Böyle bir seçim yapamam. Hepsinin birbirine katkısı, hepsinin birbirinden beslendiği yerler var.

Hikâyeler yazarken yarattığınız hayali dünyalarda kaybolmayı seviyor musunuz?

Üretim benim için bir yaşam biçimi. Üretim alanlarının içinde gezinmeyi, yeni yaratılan dünyaları çok seviyorum. Onlarla vakit geçirmek, onların üzerinde çalışmak, düşünmek… Kaybolmamayı tercih ederim ama kaybolursanız çıkamazsınız. Bir şeyler yanlış gitmiş demektir. Avucunuzun içinden daha iyi bildiğiniz bir yerde kaybolmak da pek mümkün görünmüyor bana. Hep çalışmak ve havai davranmamak önemlidir  çünkü bir şey yazarken, çizerken, yaratırken. Disiplinli bir  çalışmaya inanırım ben.

Yazarken yaşadığınız duygu  nedir? Eğlenir misiniz  mesela yazarken?

Bazen eğlenirim. Karakterlerim eğleniyorsa. Bazen üzülürüm, bazen sevinirim. Kurduğunuz yapının özelliklerine göre ilerliyor çoğunlukla duygularınız da. Yazma disiplinini çok küçük yaşlarımda kurabildiğim için kendimi şanslı hissederim. Okumayı, izlemeyi, dinlemeyi de en az üretim alanlarım kadar hayatımın merkezinde tutarım ve hepsiyle birlikte yaşamak dediğiniz gibi eğlendirir ve mutlu eder beni.
Konular Röportaj