Musa Uzunlar: 'En büyük kötülük kalp kırmaktır'

Kötü rollerin adamı olarak nam salan Musa Uzunlar’a bir insanın yapabileceği en büyük kötülüğün ne olduğunu sordum. “En büyük kötülük kalp kırmaktır” dedi.

Musa Uzunlar: 'En büyük kötülük kalp kırmaktır'
Akşam'dan Sibel Ateş Yengin'in röportajı...

Sert ve acımasız birini oynuyorsunuz. Bu karakterin hangi özelliğini sevdiniz? Nasıl biri Bahri Umman? 
Bahri Umman, daha 15 yaşındayken babasının katilini öldürerek ilk cinayetini işliyor. Islahevi yılları ve orada yaşadığı insanlık dışı olaylar geleceğini yönlendiriyor. Sonrası da hayata tutunamamak ve kirli işler. Ama uyuşturucu işi hariç. Bütün bunlarla beraber, kendince bir ahlak sahibi, saygıdeğer, sözüne güvenilir olmasıyla âlemde nam salmış. Mert ve dürüst biri. Acımasızlığının yanı sıra vicdan sahibi, gözyaşı dökebilecek kadar duyarlı ve hobileri olan ve benzerlerinden farklı bir efsane kişilik. Trajik geçmişinin bütün hayatını esir aldığı yalnız bir adam.

“Poyraz Karayel”i izlemeyenler için konusunu anlatır mısınız? 
İşlemediği bir suç yüzünden görevden uzaklaştırılan eski bir polistir Poyraz Karayel. Emniyet amiriyle yaptığı anlaşma sonucu, oğlunu kayınpederinden almak için mafyanın içine girmeyi kabul eder. Bu arada tanışıp âşık olduğu Ayşegül’ün, yanına girdiği mafya babası Bahri Umman’ın kızı olduğundan habersizdir. 

Bahri Umman bir mafya lideri, daha önce de karanlık işlerin adamı İskender’i oynamıştınız. Benzer rollerin teklif edilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence oyunculuk oynadığınız karakterle empati kurmaktır. Yargılamak ya da eleştirmek değil. Benzer rollerin teklif edilmesi çok doğal. Çünkü en son yaptığınız işle hafızalarda kalıyorsunuz, bu da çağrışım yapıyor.

HİÇ KİMSE AYNI DEĞİL

Hep güçlü adamları oynamak oyunculuk açısından risk olabilir mi?
Birbirine benzemeyen rolleri seçmeye çalışıyorum. İskender Büyük siyasi kanatta etkiliydi, Bahri mafya kanadında güçlü. Benzer karakterleri farklı oynadığınızda bu sorun ortadan kalkıyor. Sonuçta hiçbir insan birbirinin aynı değil. Belki de kötülük unutulmuyor ve daha fazla hafızalarda yer alıyor. 
Poyraz Karayel ilk bölümüyle reytinglerde beklenenin altında kalmıştı. Reytinglerin gerçek izleyici potansiyelini yansıttığını düşünmüyorum. O günkü gündem reyting oranlarında çok etkili. Seyirci biraz sabrederse çekilen yeni bölümlerden çok keyif alacağını düşünüyorum. Bomba gibi bölümlerimiz var çünkü.

Televizyonda birçok yeni dizi var. Sizin diziniz hangi yönüyle diğerlerinden ayrılır?
Her projenin rengi çok farklı olacak mutlaka. Ama Poyraz Karayel rengârenk; Aşk, aksiyon, aile, evlat sevgisi, pişmanlıklar, ihanet, yalan ve aralara serpilmiş esprilerle beğeni kazanacağını umuyorum.

Televizyondan kazandığını tiyatroda değerlendiren oyunculardansınız. Bu çaba niye?
Tiyatro meslek olarak seçtiğim ve eğitimini aldığım bir alan. Ülkemizde çok zor şartlarda tiyatro yapılıyor. Elimden geldiğince birikimlerimi özel tiyatromuzdaki oyunlarla hayata geçirmeye çalışıyorum. Bu sezon “Medea Kali” adlı oyunla seyirciyle buluşacağız. Bu beni çok heyecanlandırıyor.

Peki, televizyon sizi mutlu ediyor mu? 
Yaptığım işin hakkını verebildiğimde çok mutlu oluyorum. Televizyon ya da tiyatroya aynı özeni gösteriyorum. Emeğimin takdir görmesi doğru yolda olduğumu gösteriyor. Bu da bana huzur veriyor. Bazen de her şey yolunda gidemeyebiliyor.

BİLEREK KİMSEYİ ÜZMEM 

Kötü rollerin adamını oynuyorsunuz. Peki, size göre bir insanın yapabileceği en büyük kötülük nedir ve bugüne kadar sizin yaptığınız en büyük kötülük neydi? 
En büyük kötülük kalp kırmaktır, incitmektir birilerini. Yaşamım boyunca mutlaka istemeden de olsa üzmüşümdür yakınlarımı. 

Peki, kadınları üzen adamlardan mısınız? 
Bilerek asla üzmem. Özen gösteririm. Üzdüklerimden de sizin kanalınızla özür diliyorum. 

Hayatınıza giren kadınlardan ne öğrendiniz hayata dair? 
En temel duyguları onlarla yaşayıp onlardan öğrendim. Sevgi, aşk, şefkat, özveri ve ve... Onlarsız bir hayat mümkün değil ki zaten... 

Hayatınızda her şey yolunda gider mi? 
Her şeyin yolunda olması çok sıkıcı olurdu. Hep inişler çıkışlar olacaktır mutlaka. Oluyor da... 

Peki, işler yolunda gitmediğinde, sarpa sardığında bunu nasıl karşılarsınız? 
Mevsimlerin döngüsüne benzetirim hayatı. En kötü gittiği zamanlar, bahar vardır gelecekte. Her şey yolunda olduğu zaman da kışı fırtınayı göz ardı etmem. 

YÜZ VERMEYİN ŞIMARIR

Mutsuzlukla nasıl baş edersiniz? 
Onunla baş etmeye çalışmam. İlgisizlikten nefret eder mutsuzluk, uzaklaşır hemen yanınızdan. Tavsiyem yüz vermeyin ona. Şımarıverir (gülüyor). 

Bize mutlu olmak için birkaç sebep söylesenize... 
Yaşıyor olmak, sevdiklerimizin yanımızda olması, doğa... O kadar çok ki... 

Sizi en çok ne mutlu eder?
O kadar çok şey ki… Bazen bir gülüş bazen bir bakış bazen doğa, seyahat etmek, yeni güzel insanlarla tanışmak, saygın ilişkiler, emeğinizin ziyan olmadığı anlar, bazen bir köpeğin benimle yüzmesi…

Bu ara sizi neler üzüyor?
Özellikle bu mevsimde mülteci olarak gelenlerin içler acısı durumu, sadece bizlerin yardımıyla yaşayabilecek hayvanların acizliği, gittikçe yok olan yeşillikler, doğaya ve insana saygısızlık ve ve ve…
Bir anda her şeyi bırakıp çekip gitmeyi isteği duyar mısınız? 
Herkes kaçıp gitmek ister bazen. Bazen her şeyin üstünüze geldiğini hissedersiniz. Bu kalıcı olmayan bir ruhsal haldir. Bir gün ya da bir an dağılıverir bulutlar ve yolunuzu seçersiniz aydınlıkta.
Önemli olan o halin esiri olmamak. 

NEŞE SEVİNCİ, ÖFKE NEFRETİ ÇAĞIRIR

“Önce huzur sonra gerisi gelir” diyenlerden misiniz? 
Onlara katılıyorum. Yanında sağlık da olursa tadından yenmez (gülüyor).

Oyunculuktan başka iyi yaptığınız bir şeyi söyler misiniz? 
Söylemeyeyim. Yaptığım iş kadar bilinmem yeter.

Sizi etkileyen bir roman ya da öykü karakterini ve onun çok sevdiğiniz bir cümlesini söyler misiniz? 
“Gideremezsin susamışlığını, kendi ruhunda kendi pınarlarını bulamadıkça” der Faust, Johann Wolfgang von Goethe’nin ünlü eserinde.

Genelde iyilikleri kendimize atfedip kötülüklerle karşılaşınca başkasını suçlama eğilimimiz vardır ya. Başınıza gelen iyi ya da kötü şeylerin sorumlusu size göre kim olur? 
Başkalarını suçlamak, bu sorumluluğu almaktan kaçmaktır aynı zamanda. Çevremize ne veriyorsak onun yansımalarını alıyoruz bence. Neşe sevinci çağırır. Öfke de nefreti.

ÇOK İNSAN ÇOK ZENGİNLİK DEMEK

Dizilerden önce belirli bir çevrenin tanıdığı biriyken şimdi daha çok tanınıyor olmanız sizde bir değişim yarattı mı? 
Daha çok insanla tanışınca daha çok zenginleşiyorsunuz. Ufkunuz genişliyor.  

Tiyatroya yıllarını vermiş biri olarak, televizyon sayesinde şöhrete ulaşmak nasıl bir duygu?
İşin doğası böyle. Tiyatro seyircisiyle televizyon izleyicisi oranlarında müthiş fark var. Şöhrete ulaşmak için en ufak çaba sarf etmedim. Sadece oynadığım rol için elimden geleni yapmaya çalıştım. Seyirci özdeşleştiği karakterleri unutmuyor. Bu sayede de sizi tanıyanların sayısı artıyor. Zaten ismimle anılmamdan ziyade oynadığım karakterlerle anılmam da bunun göstergesi. 

Bu sezon tiyatro olacak mı?
Tiyatro her sezon olacak. İstanbul Devlet Tiyatro’sunda Hanoch Levin’in yazdığı, “Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş” devam edecek. Aynı zamanda Tiyatro Yüzleşme’nin projesi olan, yönetmen ve oyuncu olarak bulunduğum, Laurent Gaudé’nin yazdığı, “Medea Kali” adlı oyun Zeynep Utku’nun etkileyici performansıyla seyircilerle buluşacak.
Konular Röportaj