Tuba Ünsal'dan samimi açıklamalar
Gazeteci Mirgün Cabas ile mutlu bir evlilik sürdüren Tuba Ünsal, hakkında merak edilen sorulara samimi yanıtlar verdi.
Hayat Sana Güzel filmiyle izleyici karşısına çıkmaya hazırlanan
Tuba Ünsal, eşi Mirgün Cabas ile olan ilişkisini ve aile
yaşantısını Hafta Sonu dergisine anlattı.
İki çocuklu bir annesiniz, iş hayatınız da oldukça yoğun
gidiyor.
Nasıl yetişiyorsunuz bu kadar şeye? Çok zor bir şey. Özellikle
anneliğin ilk altı ayı çok zor. Çocuğun birinci çocuğa alışması,
birinci çocuğun hayata alışması... Sonra emzirme dönemi... Bütün o
altı aylık süreç, çok zor bir süreç. Benim de o dönem işlerim öyle
bir denk geldi ki, bütün işlerim arka arkaya dizildi. O dönem çok
az uyuyarak ve arkadaşlarımdan çok destek alarak ilerledim.
Mirgün çocukların bakımında yardımcı oluyor’ Siz
şanslısınız aslında. Çünkü bildiğim kadarıyla çocuklarınızın
bakımıyla ilgili konularda Mirgün Bey de size destek
oluyor...
Evet, gerçekten çok şanslıyım. Biz anne-baba olayını çok güzel bir
şekilde yüzde 50 olarak paylaştık. Mirgün de oldukça yardımcı
oluyor.
Peki en çok zorlandığınız nokta neydi?
Uykusuzluk çok zor. Özellikle gece mesaileri ve süt verme kısmı bir
hayli zor geçiyor. Ama artık alıştık.
Sare bir kardeşi olmasına alıştı mı?
Küçük çocuklar genelde sonradan gelen kardeşlerini kıskanırlar...
Aslında Sare’nin durumu sadece kardeşinden diyemeyiz. Çünkü
Amerika’da okuldaydı, buraya döndüğümüz için okulu değişmek zorunda
kaldı, doğduğundan beri yanında olan yardımcımız vardı, o gitti,
sonra yeni bir kardeş geldi... Ama bir şekilde her şeye adapte
oldu. Çünkü o çok rahat bir çocuk. Sare bu küçük yaşına rağmen,
benimle beraber dünyayı dolaştı. Farklı kültürler, yemekler,
yaşamlar gördü. O yüzden çok adaptasyon sorunu yaşayan bir çocuk
değil. Kolay alıştı her şeye.
Evet, söylediğiniz gibi gezici ruhlu bir annesiniz; Sare’ye
farklı yaşamlar gösterip, gelişimini sağlıyorsunuz. Ama Türk
anneleri genelde çocuklarına zarar gelmesin diye gidecekleri
yerleri onlara göre ayarlıyor. Bu çok tartışılan bir konu. Sizin
Sare’yi bu kadar farklı ortamla tanıştırmanızın artıları neler
oldu? Merak eden anneler olabilir...
Annelik çok zor bir müessese. Benim en büyük avantajım, ben onların
hayatına adapte olmaya çalışırken, çocuklarım benim hayatıma adapte
oldu. Sare ile o bir yaşındayken Tayland’a gittik. Orada bir adada
kaldık. Mesela adaya süt gelmiyordu, Hindistan cevizi suyu
içiyorduk. Biz çok geziyoruz çünkü çocukların yedikleri, içtikleri
kadar, gördükleri de zekalarını geliştiriyor. Çok evhamlı olmadan,
onların da bir serbest ruh olduğunu kabul edip, birbirimizi
büyüterek yaşıyoruz (gülüyor).
Çocuklarınızdan öğrendiğiniz en önemli şey ne
oldu?
Sare’den saygılı olmayı öğrendim. Küçücük bir çocuk olsa da, kendi
alanına çok sahip çıkıyor. Benim mesela ona karşı hiç sert
çıkışlarım olmazdı, sesim yükselmezdi. Ama uzmanların söylediği
arada kontrolü sağlamanız için onun annesi olduğunuzu
hissettirmeniz lazım. O yüzden ben de artık azıcık sesimi
yükseltebiliyorum. Gerçi o da gözümün içine bakıp “Bana bağırma”
diyor (gülüyor). Yani bana saygıyı öğretiyor. Çocuklardan
öğrendiğim en önemli şey bu. Çocuklar hayatın içinde sivri
köşelerinizi törpülüyor. Sizi değiştirip, ehlileştiriyorlar.
Çocuklardan sonra peki aşk nasıl bir dönüşüme
giriyor?
Bizde hiçbir değişiklik yok. Biz Mirgün’le hala sevgiliyiz
(gülüyor). Keyfimiz de yerinde...