Alev Coşkun: "Gazeteye hakim olmak, onun gücünden faydalanmak istiyorlar"

Cumhuriyet gazetesinde para karşılığı haber iddiaları sürerken, eleştirilerin merkezindeki isim olan Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun, bugün konuya ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Alev Coşkun: "Gazeteye hakim olmak, onun gücünden faydalanmak istiyorlar"

Cumhuriyet gazetesinin, bir e-ticaret firmasından haber yapılması için 500 bin TL kayıt dışı para aldığı iddiasının ardından başlayan tartışmalar sürüyor.

Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun, bugün konuya ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Coşkun, bir ekibin gazeteyi ele geçirmek istediğini öne sürerken, ortaya atılan iddiaların doğru olmadığını dile getirdi.

Coşkun'un yazısından bir bölüm şöyle:

"Cumhuriyet gazetesi son günlerde sürdürülen yoğun saldırıların odak noktası durumundadır.

Bu saldırılar karşısında, konuları tüm açıklığıyla ortaya koyan bir yazı yazmak durumunda kaldık. Bu yazıyı yazarken çok üzülüyorum, onun nedenini de kısaca belirteyim.

Türkiye çok zorlu bir seçimden çıktı. Demokrasi, laiklik ve Cumhuriyet kazanımlarının siyasal kuruluşu olan CHP tartışmalar içinde. Türkiye giderek ağırlaşan bir ekonomik durumla karşı karşıya. Döviz kurları yükselişte, enflasyon artıyor. Emekliler ve dar gelirliler zor durumda.

Eleştirel gazetelerin tümü (Sözcü, BirGün, Evrensel, Korkusuz, Karar vb.) döviz yükselişleri nedeniyle ekonomik yönden çok zor duruma girdiler. Yaşamsal bir sorun karşısındalar. 

İşte böylesi bir ortamda özellikle son bir aydır, gündem saptırılarak Cumhuriyet’e karşı ısrarla bir saldırı kampanyası sürdürülüyor.

Cumhuriyet gazetesinin tarihinde, gazeteye egemen olmak için denemeler yapılmıştır.

Yunus Nadi vefat edince bir süre sonra gazetenin düşünsel çizgisini emek kesiminin yanına çeken Nadir Nadi’ye kumpas yapılmış, kendisi bir yılı aşkın bir süre gazete yönetiminden uzaklaştırılmıştı.

Nadir Nadi vefat edince 1991’de de bir iç yönetim darbesiyle İlhan Selçuk,yakın çalışma arkadaşları Ali Sirmen, Uğur Mumcu, Oktay Akbal ile birlikte gazete dışında bırakılmış ve ancak 1992’de gazeteye gelebilmişti.

İlhan Selçuk 2010 yılında vefat edince de kimi ikinci cumhuriyetçiler gazeteyi ele geçirdiler. Tüm mallarını sattılar, milyonlarca lira borç yaptılar. O grupla mücadele de 4 yıl sürdü. Yargıtay kararıyla Cumhuriyet Vakfı’nda yeniden seçim yapıldı. Ben gazeteye böylelikle dönebildim. Beş yıl içinde tüm borçlar ödendi, gazete yeniden Atatürkçü çizgiye oturdu. Ankara’da 6 katlı bir binaya sahip olundu. İşte tam bu aşamada yeniden gazeteyi ele geçirme hareketi başlatıldı.

Bir saygınlık kurumu olan Cumhuriyet’e, en güvenilir gazeteye egemen olmak, onun etkisi ve gücünden yararlanmak, bu gücü kullanmak ve ayrıcalığını elde etmek, bir ihtiras olarak ortaya çıktı.

Gazeteyi yayımlamakla yükümlü Cumhuriyet Vakfı ve ona bağlı şirketin içinde yönetime talip olan bir grup ortaya çıktı. Bu gibi oluşumlar toplumsal-sosyoloji gereği bir örgütlenmedir. Bir baş, bir yönlendirilmeye gereksinme gösterir. 

Bu hareketin de kuşkusuz bir başı var, grubun unsurları var. Bu konuyu kişiselleştirmemek için isimlere girmiyorum. 

İşin temeli, gazetenin tüm birimlerine egemen olmak istemiyle başladı. Bunlara engel oldum.

Gazetenin kurumlaşması için çalıştım. Kişisel birimleşmeleri engelledim. Bana karşı çıkış başladı.

Ancak ideolojik bir olay, ideolojik bir istem açıkça gözümün açılmasını sağladı. Şöyle ki:

Üsküdar Üniversitesi’ne, partili Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından rektör olarak atanan bir kişiyle yapılan söyleşinin yayımlanmasını engelledim.

Said Nursi platformu ve Said Nursi kürsüsüne sahip olan bir üniversitenin rektörü kim olursa olsun onun söyleşisi Cumhuriyet gazetesinde yer alamazdı. ADD tarafından 2022 yılının Atatürkçüsü seçilen, Atatürkhakkında 20’ye yakın kitap yazan Alev Coşkun zaten buna izin veremezdi. Ancak bu hareket bana karşı yapılan girişimlerin bir anda üst düzeye taşınmasının nedeni oldu. Düğmeye basıldı.

Aynı grup, Cumhuriyet gazetesinin arşivinin NFT olarak satılmak istendiğini ileri sürerek Cumhuriyet Vakfı içinde ısrarlı bir tartışma ortamı yarattı.

NFT adı verilen konu şudur: Cumhuriyet Vakfı’nın malı olan 100 yıllık Cumhuriyet arşivi kuşkusuz milyonlarca haber, makale ve tarihi resimlere sahiptir.

Bu arşiv herkesin yararlanmasına açıktır. İsteyen herkes parça başına 9 TL ödeyerek istediği haberi ya da resmi satın alabilir.

Bir şirket, arşivden bazı önemli resim ve yazıları alarak NFT adı verilen özel bir belge yapmak istedi. Bu konuda görüşmeler tamamlanmadan bu görüşmeleri durdurduk. Bir sözleşmeye varılmadan, sözü edilen bu şirkete, noterden ihtarname çekilerek konu üzerinde görüşmelere son verildi. 

Buna karşın iki vakıf yönetim kurulu üyesi konu hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Cumhuriyet savcılığı bu başvurular karşısında takipsizlik kararı verdi. 

Ancak bu konu gazetenin en önemli konusu gibi aylarca tartışmaya açıldı.

İkinci konu e-ticaret yasası Meclis’te konuşulurken özel haber yapıldığı, bu konuda ilan için bir şirketten 500.000 lira alındığıdır. Öncelikle belirtmeliyim ki söz konusu edilen olay, gazete yönetimince değerlendirilmiş ve ticari yönden de herhangi bir işlem gerçekleşmemiştir. 

Cumhuriyet gazetesi, iddia edildiği gibi, bu konuda hiçbir özel haber yapmamıştır. Konu dünkü gazetede (16.6.2023) “arşivler yalanı çürütüyor”başlığıyla şöyle verildi: 

“Cumhuriyet gazetesine karşı son günlerde yürütülen yoğun saldırıların odak noktası olan e-ticaret yasasına ilişkin eleştirel haberlerin benzerleri, aynı dönemde iktidar yanlısı yayın organları dahil birçok gazete ve internet haber sitelerinde yayımlandı.” 

Cumhuriyet gazetesini çeşitli ortamlarda karalamaya, suçlamaya çalışan bu grup, yine savcılığa başvurarak savcılık tarafından kovuşturma açılsın istedi. Cumhuriyet başsavcılığı herhangi bir suç oluşmadığı için kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi.

Tüm yapılan hareketler ortada kaldı. 

Yoğun saldırılar karşısında, Basın Konseyi başkanlığı da yapmış duayen gazeteci Oktay Ekşi’ye başvurdum. Cumhuriyet gazetesinde ve diğer tüm gazetelerde bu konuyla ilgili yayımlanan tüm haberleri inceleyerek objektif bir rapor vermesini rica ettim. Oktay Ekşi raporunda şöyle diyor: 

“Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bu haberlerin basın meslek ilkelerine hiçbir ters yanını görmedim.”

Bundan 25 gün önce 22 Mayıs 2023 tarihli vakıf yönetim kurulu toplantısında 5 saat tüm konular konuşuldu. Bu aşamada göreve devam etmek için güven oyuna başvurulmasını istedim.

12 üyenin 9’u bana güven oyu verince, diğer üç üye de güven oyu verdiler. Yani oybirliği ile güven oyu aldım.

Ancak şimdi bu üç üye ısrarla istifamı istiyor: Son 25 günde ne oldu, kimlerle konuşuldu da bu üç üye ısrarla benim istifamı istiyor?

Karmaşa yaratarak kamuoyunu harekete geçirmek, üzerimde kamuoyu baskısı uygulamak istiyorlar. 

***

Tüm veriler ve gelişmeler öyle gösteriyor ki karşımızdaki olay, birtakım gerekçeler yaratılarak Cumhuriyet gazetesini ele geçirme olayıdır.

Cumhuriyet gazetesi bir Kuvayı Milliye kurumudur. İşgal edilemez, satılamaz, satın alınamaz. 

Yazımı önemli bir deyişle bağlıyorum. Şöyle ki:

“Rüzgârsız bir havada dönen fırıldağın elbette bir üfleyeni vardır.”

YAZININ TAMAMINI BURAYA TIKLAYARAK OKUYABİLİRSİNİZ