Ayasofya'nın son hazinesi görücüye çıktı!
Ayasofya Müzesi'nde yürütülen restorasyon çalışmaları sonucu ortaya çıkarılan dünyanın bilinen en büyük boyutlu, Bizans döneminin 6. yüzyıl öncesi erken Hristiyanlık dönemine ait vaftiz havuzu, basın mensuplarına gösterildi.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreteri
Yılmaz Kurt, Ayasofya Müzesi’nde yerli ve yabancı basın
mensuplarının katılımıyla düzenlenen basın toplantısında,
“Google”da “Ayasofya” ya da “Hagia Sophia” diye arama yapıldığında
çıkan belge sayısının 800 bin olduğunu, ancak Ayasofya’ya yapılan
atıf sayısının bir milyonu aştığını belirtti.
İstanbul’un, hakkında bu kadar çok söz söylenen, yazı yazılan,
konuşulan bir dünya kültür mirasına ev sahipliği yaptığını söyleyen
Kurt, “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı olarak,
bu dünya kültür mirasının restorasyonuna önayak olmak, finansman
sağlamak ve dev bir yenileme projesini başarıyla tamamlamak, bizim
için de profesyonel hayatımızda örneği zor bulunacak bir kıvanç
kaynağı” dedi.
Kurt, Ayasofya’nın tarihi süreçlerine ilişkin şu bilgileri
verdi:
“Ayasofya’nın yapımını Büyük Konstantin emretmişti. Yapı
bitirildi ve 15 Şubat 360 tarihinde törenle takdis edildi. Bir
yangında, tavanı ahşap olduğu için 20 Haziran 404 tarihinde harap
oldu. Restorasyonu 10 yıl sürdü. 10 Ekim 415’de Ayasofya ikinci kez
açıldı. Bu ikinci bina 13 Ocak 532’de yine yandı. Ayasofya’yı
üçüncü kez taş ve tuğladan yaptırmak, İmparator Jüstinyen’e nasip
oldu. Dönemin en önemli taş ustalarının önüne, imparatorluğun dört
bir yanından getirilen taşları yığdırdı. Yapımda, Efes’teki Artemis
Tapınağı’nın sütunları da kullanıldı. Ayasofya, 26 Aralık 537’de
üçüncü kez açıldı. Ne var ki kubbe, depremlerde sürekli zarar
gördü. Kubbe, 7 Mayıs 558’de tamamen yıkıldı. 23 Aralık 562’de tam
Noel arefesinde yeniden ve şimdi gördüğünüz şekliyle
açıldı.”
Ayasofya’nın 562’den 2010’a kadar çok restorasyon gördüğünü, en
kapsamlı restorasyonun 1847-1849 arasında Sultan Abdülmecit
zamanında yapıldığını anlatan Kurt, 24 Şubat 1934’te Ayasofya
müzeye çevrildikten sonra sadece restorasyon değil, arkeolojik
çalışmaların da yapıldığını anımsattı.
Çalışmalar sırasında Ayasofya’da yüzyıllarca kullanılmış, büyük bir
vaftiz havuzunu da ziyarete açmak için gerekli restorasyonu
yaptıklarını belirten Kurt, “Vaftiz havuzu, Ayasofya’nın,
halka açık olmayan bir kısmında duruyordu. Yekpare bir mermer
bloktan oyularak yapılmıştır. Bizans dönemi kültür ve mimari
anlayışını yansıtan bu havuz, sanki dün yapılmış kadar sağlam ve
temiz. Ayasofya’nın uzun tarihinde önemli bir yeri olan bu havuzu
da artık müzemizi ziyaret eden herkes görebilecek” diye
konuştu.
AYASOFYA MÜZESİ BAŞKANI DURSUN
Ayasofya Müzesi Başkanı Haluk Dursun da 2009-2010 yıllarının
Ayasofya’nın restorasyon bakımından en talihli yılları olduğunu
söyledi.
Bu restorasyonların çok çarpıcı iki flaş gelişmesinin basını çok
ilgilendirdiğini anlatan Dursun, bunlardan birisinin kubbede 17 yıl
duran iskelenin kaldırılması, ikincisinin ise bir melek yüzünün
açılarak izleyicilerin beğenisine sunulması olduğunu belirtti.
2010 yılında yeni bir sürpriz yaptıklarını ve şimdiye kadar hiç
açılmayan vaftizhane avlusundaki vaftiz havuzunu ziyarete
açtıklarını anlatan Dursun, “Ziyaretçiler ilkbahar
aylarından itibaren, bütün Grek Ortodoks Roma coğrafyasında şu ana
kadar bulunan ve bilinen en büyük vaftiz havuzunu görme imkanı
bulacaklar” dedi.
Dursun, ayrıca Ayasofya’daki Osmanlı medeniyet döneminden kalma hat
sanatı levhaları ve kandilliklerin restorasyonu hakkında da bilgi
verdi.
Haluk Dursun, 2010 yılında yürütülen bu kapsamlı restorasyon
çalışmaları nedeniyle Ayasofya’nın Avrupa’da yılın müzesi
seçildiğini ve Rotondi Ödülü’nü aldığını anlattı.
“VAFTİZHANE, PADİŞAH TÜRBESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ”
Basın toplantısının ardından Haluk Dursun, yerli ve yabancı basın
mensuplarına vaftiz havuzunu göstererek, özellikleriyle ilgili
bilgi verdi.
Dünyada ilk kez bir Bizans Grek Ortodoks vaftizhanesinin, Osmanlı
Padişah Türbesi’ne çevrildiğini belirten Dursun, bu vaftizhane
türbeye çevrilirken içinde bulunan Bizans döneminin 6. yüzyıl
öncesi erken Hristiyanlık dönemine ait vaftiz teknesinin buradan
çıkarılarak, vaftizhane avlusuna yerleştirildiğini söyledi.
Türbeye çevrilen vaftizhaneye gömülen padişahların, tahttan
indirilen padişahlar olduklarını ifade eden Dursun,
“Vaftizhane, Sultan 1. Mustafa ve Sultan İbrahim’in
gömülmesiyle vaftizhane vasfını kaybetmiş ve burası bir Osmanlı
türbesi olmuş, içindeki vaftiz teknesi hiç bir zarar verilmeden
avluya konulmuş. Türbeden çıkarılan topraklar, vaftizhanenin
avlusuna atılmış. Buraya taşınan vaftiz havuzu da bu toprağın
altında kalmış. Bu avlu, Bizans sanatının çok güzel sanatıyla süslü
olan bir bölümdür” dedi.
Bizans Ortodoks kültüründe vaftiz sırasında zeytinyağ
kullanıldığını anlatan Dursun, bu avluda tarihi zeytinyağ
küplerinin ve lahitlerin de yer aldığını kaydetti.
“TOPLU VAFTİZLERDE KULLANILIYORDU”
Ayasofya müze olduktan sonra 1943 yılında ilk kazılar başlayınca
vaftizhane avlusunda da kazı çalışmasının yapıldığını ifade eden
Dursun, “Evliya Çelebi havuzdan bahsediyor. Hazreti İsa’nın
bu büyük havuzda vaftiz edildiği iddia ediliyor, bir efsane ve halk
söylemi olarak ki doğru değil. Havuz restorasyonlar sonucunda
görülebiliyor artık” diye konuştu.
Ayasofya’daki vaftizhanenin 1639 yılına Osmanlı döneminde yağ
deposu olarak kullanıldığını daha sonra Sultan 1. Mustafa’nın
ölümüyle türbeye dönüştürüldüğünü anlatan Dursun, Evliya Çelebi’nin
bu türbede türbedarlık yaptığını, bu nedenle Seyahatnamesi’nde bu
vaftizhane ve vaftiz teknesi hakkında bilgilerin bulunduğunu
söyledi.
2010 yılında yürütülen restorasyon çalışmaları kapsamında
vaftizhane avlusunun elden geçirildiğini ve dünyada örneği olmayan
tasarım özelliği bakımından vaftiz teknesinin ilk kez görücüye
çıktığını bildiren Dursun, “Bu havuz, ilk dönem Hristiyanlığında
toplu vaftizlerde kullanılan, insanların içine bir merdivenden
girip diğer merdivenden çıktığı bir vaftiz havuzudur. Başlarında
ikonaların konulduğu bölümleri vardır, ancak büyük bir ihtimalle
Latin istilası sırasında, Ayasofya’nın birçok kıymetli objesi
çıkarıldığı gibi onlar da çıkarılmış. Herhalde bu vaftiz havuzunu,
İstanbul’un fethinden sonra ilk kez biz tekrar görmüş oluyoruz.
Çünkü Ayasofya cami olarak kullanılmaya başlandıktan sonra vaftiz
havuzu hiç kullanılmadı” dedi.
İLKBAHARDA TURİSTLERİN ZİYARETİNE AÇILACAK
Dursun, vaftiz havuzunun dıştan uzunluğunun 3,32 metre, dıştan
genişliğinin 2,52 metre, içten derinliğinin 1,16 metre olduğunu
söyledi.
Haluk Dursun, dünyada bu tasarımda ve özellikte daha büyük bir
vaftiz havuzunun bulunmadığını ifade etti.
Vaftiz havuzunun ilkbahar aylarında ziyarete açılmasıyla ilgiyi
artıracağını dile getiren Dursun, şunları kaydetti:
“Ayasofya’nın ziyaretçi sayısı 3 milyona doğru yükseliyor.
Bu kadar çok ilginin Ayasofya’ya vereceği yoğunluktan dolayı da bir
yönetici olarak kaygı duruyorum. Çünkü Ayasofya’nın mekanı çok dar.
Müze olarak tasarlanan ve teşhire açık olan bir bölüm değil. Bu tür
eserlerin çok sayıda insan tarafından gezilmesi, uzun vadede
sorunlar yaratıyor.”
Dursun, ayrıca Ayasofya’nın Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü
tarafından deprem izleme ve erken önlem alma açısından teknolojik
araçlarla korunan bir müze olduğunu sözlerine ekledi.