Bazı insanlarla yaşamak mecburiyetinde olmak...

Sacit Aslan'ın yeni yazısı...

Tuhaf ve anlaşılması neredeyse imkansız bazı insanlarla yaşamak mecburiyetinde olmak İstiklal mahkemeleri tarafından verilmiş kalebend cezasını çekmek zorunda kalan suçlu gibi hissetmeme sebep oluyor.

Hızar makinesinin bile yontmaya gücü yetmediği bazı bu kalın kütüklerin attıkları naraları yanlış olmasına rağmen birilerinin cansiperane savunmalarına ve o yanlışları ısrarla meşru gösterme çabalarına, histeri krizi geçiriyormuş gibi davranmalarına şahit olmak insan olmanın onurunu rencide ediyor.

Her konuda karakter olarak birbirine çok benzeyen bu kalın kütükler; bilgiye, tecrübeye, içtimai mevkiye, yazılmış bir kitaba, bir esere ve yaşanmışlığa kısacası hiçbir şeye zerre kadar saygı duymuyor ve itibar etmiyor.

Kılıç Ali'nin 650 sayfa hatıratına,
Afet inan'ın 477 sayfa hatıratına,
Falih Rıfkı Atay'ın 650 sayfa Çankaya'sına,
Hasan Rıza Soyak'ın 736 sayfa hatıratına,
Lord Kinross'un 577 sayfa ATATÜRK kitabına.
Andrew Mango'nun 636 sayfa Modern Türkiye'nin Kurucusu kitabına asla itibar etmiyor ve inanmıyor.

Yontulması imkansız olan bu kütükler. Ulan siz kime inanıp itibar edeceksiniz?

Hayatı boyunca sevgilisine, arkadaşına imla hatası yapmadan bir mektup yazamamış bu kütükler, yüzlerce sayfayı bulan kitaplara imza atmış çok önemli bu şahsiyetlere inanmazmış, yazdıklarına itibar etmezmiş!

Çünkü dedesinden, amcasından falan duymamış bu kitaplarda yazılanları! ÇÜŞ ÇÜŞ...

Yaşadığımız dönemin önemli yazarlarına da "hurafeci yazar" diyebilecek kadar bir cehaletin yarattığı anaforda boğulmuş kokuşmaya başlamış cesetler içinde yaşamaktansa İstiklal mahkemesinin verdiği kalebend cezasına dünden razıyım.


Sacit ASLAN