Didem Soydan bilinmeyenlerini anlattı

Onu defilelerde, dergi sayfalarında görmeye alışkınız. Çok başarılı, dikkat çekici, asi bir model. Ancak, kendi deyimiyle “orijinal” haliyle pek çok kişi onu tanımaz. Didem Soydan, podyum dışındaki Didem’i ELLE dergisine anlattı.

Didem Soydan bilinmeyenlerini anlattı
* Sizi hâlâ tanımayanlar var mı?  

- Var. Bunu kötü bir şey olarak söylemiyorum. Doğal olarak sadece (moda) sektöründe olanlar tanıyor. Bu işle alakalı herkesin bildiği ama modayla alakası olmayanların “Kim bu kız!” dediği bir insanım. Orijinal halimle emin olun kimse tanımaz.

* Başarılı model ne demek? Size niye bu kadar çok iş geliyor, çözdünüz mü?

- Galiba çözdüm. Yurt dışındaki tüm modelleri takip ediyorum, geçmişten bugüne kim ne çekti, neler giydi, biliyorum. Gerçi çok özel bir şey yapmıyorum, benim işim bu, moda dünyasındaki her türlü gelişmeyi takip etmem lazım. Bu konuda obsesifim, işimi yaşam stilim yaptım. Mesela çalışmıyorken bile bir çekimde nasıl poz veririm diye düşünüyorum. Bazen sokakta yürürken bile pratik yapıyorum. Ve bunun yararını gördüm.

* Modelliğe nasıl başladınız? Hikayenizi bilmeyenler için hatırlatalım.

- Fotoğraf bizim aileye çok yabancı bir şey değil. Ben küçük tuvaletin karanlık oda olduğu bir evde büyüdüm. Dayım fotoğrafçıydı. Bütün ilk çekim denemeleri benim üstümdeydi. Modelliğe nasıl başladığıma gelince, üniversitedeyken bu aklımdan çıkmıştı; yarı zamanlı Diesel’de çalışmaya başladım. Bir gün Ümit Ünal mağazaya geldi, alışveriş yaptı, çıktı. O gün epey muhabbet ettik. Sonra mağazaya geri geldi, “Seni defileme çıkarmak istiyorum” dedi. Ben olaya o kadar uzağım ki “İzin günüme denk gelirse çıkarım” dedim. Patavatsızlığa bak! Ümit Ünal sayesinde modelliğe başladım.

* Defile izin gününüze mi denk geldi?

- Yok, benim için izin aldılar.

İKİ DEFA KIRIK AYAK PARMAĞIYLA PODYUMA ÇIKTIM

* İlk defilede neler hissettiniz?


- Korkmadım ama panik atak gibi bir şey yaşadım. Ve o duygu hep baki kaldı. O anda bana “Evine git” deselerdi, giderdim. Kadroyu söylediğimde beni anlarsınız: Ece Sükan, Ahu Yağtu, Selin Toktay, Sema Şimşek, Sedef Avcı... Aklım başımdan gitti. Onlar, sağolsunlar, anladılar halimi.

* Moda sektöründe başka bir iş de yapmayı düşünüyor musunuz?

- Babam tekstil işinde, ben kumaşlar arasında büyüdüm. Yani aile şirketinde de çalışıyorum, toplantılara katılıyorum ve bunu zorunluluktan yapmıyorum. İnsanlar bana hep “ne uğraşıyorsun modellikle, kendi işiniz var, onu yap” diyor. Oysa model olmak için çok mücadele ettim, hâlâ da ediyorum. Ama bu benim yapımda var. Bugüne kadar hiçbir şeyi kolay elde etmedim, mutlaka mücadele verdim... Her şey için çok çabalamam gerekiyor. En basiti, defilelerde bile illa bir şey oluyor.

* Neler oluyor? Bir örnek verin o zaman.

- Mesela iki defa kırık ayak parmağımla yürüdüm. Zaten ayağım 36, hep 38, 39 ve 40 numara ayakkabılarla defileye çıkıyorum. Defile arkası, kuliste çekilen tüm fotoğraflarımda hep ellerimle yüzümü kapatmış, endişeli, kara kara düşünüyorum. Benden beklenen tek şey orada bilmem kaç saniye iyi yürümem. Ve bunu da yapamazsam kimse ayakkabıya, kırık parmağıma yormaz; “yürüyemiyor, beceremiyor” derler. Bunu dedirtmek istemiyorum. Neyse ki tüm yaptıklarımın karşılığını çok güzel alıyorum. Bu arada Paris Hilton veya Kim Kardashian’ı sevmesem de başarılarına saygı duyuyorum çünkü şunu öğrendim: Her başarının arkasında muhakkak uykusuz geceler, gözyaşı ve mücadele var. Benim de hiç kolay elde ettiğim bir başarım olmadı.

ÇOK İŞ SEÇERİM HİÇ KÖTÜ İŞİM YOK

* Mesleğe başlarken nasihat edenler, yüzünüzle, kilonuzla ilgili yorum yapanlar oldu mu?


- Çok yapıldı. Zaten bunlara kulaklarını tıkayamazsın. Çok iyi olduğuna inanmazsan modellik yapamazsın, podyumda yürüyemezsin. Ben aslında çok utangaç bir insanım. Annem hâlâ şaşırıyor, “sen nasıl poz veriyorsun” diye hayret ediyor. Üzerimde çok emeği, bana çok katkısı olan iki isim var, beni tıpkı Karate Kid gibi yetiştirdiler: Jerry Stolwijk ve Burak Ertaş.

* Bugüne kadar en sevdiğiniz iş/çekim hangisi oldu?

- Hiç kötü işim yok, çünkü iş seçerim.

* O zaman, geleceğinizi de planlıyorsunuzdur.

- Planlıyorum tabii. 7/24 işimi düşünüyorum zaten.

BEN ERKEĞİN TAVRINA AŞIK OLURUM

* Bir erkeğin nesine aşık, nesine tav olursunuz?


- O erkeğin tavrına, duruşuna aşık olurum.

* Tavır dışında, aşık olduğunuz insanda nelere önem verirsiniz?

- Aile kavramına. Benim ailem kalabalık, ailemle çok vakit geçiriyorum. Bizde deyim yerindeyse, kapılar hep açıktır; aile kalabalık yaşar, her şeyini paylaşır. Beraber olduğum insanın aile kavramına düşkün olması, kalabalık yemekleri, insanları sevmesi benim için önemli.  

ELLE
Konular Röportaj