Dilber Ay'dan çarpıcı açıklamalar

Sanat dünyasının en sevilen isimlerinden Dilber Ay, son filmi ‘Hayat Sana Güzel’i ve bilinmeyenlerini anlattı...

Dilber Ay'dan çarpıcı açıklamalar
Akşam'dan Sibel Ateş Yengin'in röportajı...

Bu ara hayat nasıl gidiyor?

Çok güzel gidiyor Allah’ın sayesinde. Hastalık da yok. Halk tarafından da seviliyorum. Her şey tıkırında. ‘Hayat Sana Güzel’ filmini de yaptım. Hanımağa’yı oynadım. 

Sette ‘Hanımağa’ gibi davrandılar mı size?
Evlatlarımdan bile böyle bir sevgi böyle bir davranış görmedim. Yönetmenimiz Murat Şeker “Filmimizin Maykıl Caksın’ısın” deyip lakap taktı bana. O da bana mutluluk verdi. Benim için böyle büyük bir ismi seçmişler, çok teşekkür ederim. Ekibimi çok sevdim. İkinci filmi bekliyorum şimdi. 

Oyunculuk kanınızda varmış; ilk filminiz Beynelmilel’le ödül kazanmış ama gidip almamıştınız.
Ben doğruları ve harbileri konuşurum. En büyük kaybım doğruluğumdandır ama benim için kayıp değil. Gene buyum, gene buyum. Galaya çağırdılar. Düzce’deyim, depremden yeni çıkmışız. Ev yok, köy yok. Çocuklarım berbat perişan, çadırda yaşıyor… Galaya gitmek için giyim lazım, düzenli olman lazım. “Gelemiyorum” dedim. BKM, neydi? (eşine bakıyor hatırlatması için) Necati Akpınar Bey. Bak böyle unutuyorum işte. (Bu arada bana dönüp) Sen benden niye sigara almıyorsun, onu anlamadım ben? Eşi İbrahim Bey, teybe yaklaşıyor ve (Bunların ikisi de çok büyük sigaracı diyor.) Efendime söyleyeyim Necati Akpınar “Unuttuğumuz bir eksik var. Gidin Dilber Ay’ı alın” demiş. Gelip beni evden aldılar. Ufak bir gecekondu yaptım ama bomboş. Sandalyem yok ki adama vereyim de otursun. “Hayırdır kardeşim” dedim, “Seni Necati Akpınar istiyor” dedi. “Hay hay” dedim. Aldılar bizi. Aman beni önce bir mağazaya götürdüler ki, oy oy. Adam sonra beni kuaförlere, bakım güzellik yerlerine götürdü. “Bu yerler gerek değil, ben kendim güzelim” dedim. Neyse gasteler gasteler gasteler benlen başladılar konuşmaya. Birinciliğe çıktım. Film zirveye çıktı, ödüller yağıyor. Necati Akpınar çok para verdi bana. Arabamın çoğu borcunu ödedi. Allah razı olsun. 

DİLBER AY DA ŞAMPİYON OLDU

Setten kaçarmışsınız, bu setten de kaçtınız mı?
O ilk filmdi. Birden bire sinemacıların içine düştüm. Sahne sanatçısıyım. Kendimi esir zannettim. Sahne gibi değil ki üç ay sürdü. Tam kaçıyorum Sırrı Bey, Sırrı Süreyya beni yakalıyor, “Ablam, kurban olayım gitme, en güzel yerindeyiz. Sana ihtiyacımız var. Bak, sana güzel getirileri olacak” demişti. Adam doğruymuş. ‘Tavukları pişirmişem. Ananı da komşuya göndermişem’ şarkısını bir pavyon sahnesinde söylüyordum filmde. Nerden nereye geldi. Statlarda da çaldı. Fenerbahçe şampiyon oldu ama Dilber Ay da şampiyon oldu. Allah yollarını açık etsin. Fenerbahçe’nin ana kraliçesiyim. Öz Galatasaraylıyım ama kendilerini tebrik ediyorum. 

HAYAT MEKTEBİNİ OKUDUM

Filmi anlatıyordunuz…
Bir kanalda bir gazetecinin programına çıktım. Adamı parçalayacaktım. Bana o soruyu sormayacaktı! Araya reklâmlar girdi. Neyse film için bir ana arıyorlar. Türker İnanoğlu da kimseyi beğenmiyor. İnterneti karıştırırken bunu görüyor ve “Ben anayı buldum. Dilber Ay’ı bulun bana” diyor. Beni değişik bulmuş. Türker İnanoğlu’ndan teklif gelince şaşırdım, şok oldum. (Eşini işaret edip) “Herif” dedim espriyle “Artist oldum.” Görüşmeye gittim. Baktım nurlar içinde bir adam, “Babacım” dedim elini öptüm. “Aradığım sensin kızım. Filmde oynayacaksın” deyince “Başım üstüne” dedim. Allah ikinci filmi nasip etsin.

Aşiret kızıymışsınız, çadırda doğmuşsunuz. O günlere dönmek ister misiniz?
Allah o günleri göstermesin. Düşünün; çadırda doğan bir çocukla görüşüyorsunuz şimdi ve Halep’ten gelmiş ailesi ve Kahramanmaraş’ın Pazarcık’ına yerleşmişler. İlkokul ikiye kadar Maraş’ta okudum. Sonra hatırlamıyorum. Benim öyle fazla tahsilim de yok; ben hayat mektebini okudum. 

BİRİNCİLİKLE DİPLOMAMI ALDIM

‘Tahsil cehaleti alır eşeklik baki kalır’ demişler, en iyisi hayat bilgisi, boş verin…
Aynen. Ama ne yaptım. Radyoya girecektim ama ilkokul diploması istediler. Okuluma gittim. “Bana diplomamı verin” dedim. Üç gün gene okudum diplomamı aldım. Hem de birincilikle diploma aldım ama halkım ve hayat bana çok şey öğretti. Sana da söyleyeyim; Allah’ımın, sevenlerimin ve sizlerin sayesinde şöhreti yakaladım ama parayı bulamadım kardeşim. 

Aslında zamanında çok kazanmışsınız da, ağabeyiniz birtakım oyunlar yapmış değil mi?
(Duruyor, pek cevaplamak istemiyor). 
20 yaşında çok zengindim, şöhrettim. Öf! Anlatamam. Dilber Ay’la görüşmek için bir sene önceden randevu alman gerekirdi.

EVİMİZDE CEYLAN MEYLAN YOKTU

13 yaşında evlendirilmişsiniz. 
Bana gelinlik giydirdiler. “Bak bu senin cicin” dediler. “Cici cici.” Tamam mı? Bundan öte yanı var mı? Yok. (Bu esnada Dilber Hanım’ın eşi odaya çıkmak istediğini söylüyor ancak Dilber Hanım istemiyor).

Dilber Hanım kıskanç bir kadın mısınız?
(Eşi devreye giriyor) Baksanıza yukarıya bile çıkmamı istemiyor (kahkahalar). (Dilber Hanım söze giriyor) Hayır, öyle değil. Yanımda olmasını istiyorum. Bak şimdi ablası, ben senden büyüğüm. Ben neyi kıskanırım biliyor musun? Ben bu olduğumu bilen bir insanım (kendini gösteriyor) ben buyum. Sen beni ayağa alırsan, ben onu kıskanırım işte. Erkeği kıskanmam. Beni değişirsen işte onu kıskanırım. Neyi kıskanırım? Kendi şerefimi kıskanırım. Onu kıskanmam ben, ona da güvenirim ben. (Eşi söze girip ne güzel derin derin konuşuyorsunuz, daha güzel olur gideyim deyince), Dilber Hanım hadi git dese de eşi onu yalnız bırakmıyor.  

Peki, İbrahim Bey sizi kıskanır mı?
Benim neyimi kıskansın. Ben çok sadık bir insanım. Kolay kolay yanlışım olmaz. Şöhretli insan olunca sarılırlar, öperler. Fotoğraf çekerler, ne diyebilirsin ki. Eşime “Çok müdahale etme seni döverler” diyorum. Valla döverler. Kardeşime silah çektiler, “Senin bacınsa, bizim de anamız” dediler. Bir keresinde üstümü başımı parça parça ettiler. Biri bluzumun bir parçasını diğeri başka parçasını alıp birbirlerine veriyorlardı. Bluzumu yırttılar. Ben bunları gördüm. Buna ne yapabilirsin? Öldürürler valla.  

Eşinizle nasıl tanışmıştınız?
Eşimi gördüm sevdim, o da beni sevdi. Savaş Ay’ın programında evlendik. Rahmetli “Düğün yaptınız mı?” diye sorunca “Yok kardeşim, depreme yakalandık” dedim. “İstanbul’a davet edeyim de sana gelinlik giydirelim” dedi. Sivas’tan kalkıp geldik. Kasımpaşa’da bir park var. Depreme yakalandık ya binaların yanından geçmeye yüreğimiz çıkıyor. Nasıl bu evlerin içinde kalıyorlar diye düşünüyorum. Ben “Çadır kuralım, bu binalarda kalamam” dedim. Eşim bir naylon çubuk buldu, çadır yaptı. Otelde yerimiz ayrılmış ama kim durur otelde! Depremden çıkmışım. Sabah bir kalktık ki her tarafımız çadır. Halk bizden cesaret almış, çadırını kapan gelmiş. Simitçi si, kebapçısı doluşmuş. 

Çocukluğunuza dönsek, nasıl anılar kalmış aklınızda?
Okul çantam yoktu. Kuran çantasına defterlerimi koyardım. Öğretmen sınıfa sokmadan “Dilber bir türkü söyle de öyle gel” derdi. Türküyü okur sırama otururdum. Öğretmenim hüzünlenirdi. Her şey Allah’ın vergisi, ekmeğim sesimdenmiş. Anam leğende çamaşır yıkıyordu, köylüyüz ya. Pilli radyo var o zamanlar. Evimizde öyle ceylan meylan ne gezer. Işık yok yani, gaz lambasıyla yaşıyoruz. Radyoyu açtık, ‘Bedia Akartürk’ten şarkılar dinleyeceksiniz’ dedi. Hiç unutmuyorum o şarkıyı ve Bedia Akartürk’ün de ellerinden öpüyorum. ‘Gafil Gezme Şaşkın. Bir Gün Ölürsün’ü söyledi. Ben de radyoya doğru şöyle bir baktım. Anam “O ne bakış Dilberim” deyince “Ben bu garıdan güzel söylerim” dedim. “Sus” dedi anam. “Baban duymasın, keser seni. “Kız ana vallaha güzel söylerim” dedim. Sokağımızın başında bir kahve vardı. Önünde de köyün adamları otururdu. “Dilber kızım, gel hele. Kurban olurum, bir türkü söyle, sana para vereceğim” derlerdi. Elime 25-50 kuruş verirlerdi, ben de parayı götürür anama verirdim. “Kızım kim verdi bu parayı. Alma kimseden para” diye kızardı. O zamandan bu zamana demek ki belliymiş. Hani derler ya ‘olacak oğlan bilmem neyinden belli olur’ diye. 

Çocuklarınız sizden çekinir mi?
Biraz çekinirler. (Yine eşi söze giriyor ve yürekleri çıkar ne birazı). Biraz değil, tam çekinirler ama hepsini yüreğimde severim. Bazen yüreğimdeki sevgi kaynar, sarılır öperim. Ama sertliğim de serttir hani.  Oğlumdan çok memnunum. Allah da ondan memnun olsun. Kızlarımdan da çok memnunum. Az evvel oğlumla konuştum. Benimle konuşurken sanki dili titriyor. Kızacağım diye yüreği çıkar. 

KOCASINI KESMİŞTİ, AYNI ODADA KALDIK

Almanya’da iki kez hapse girmişsiniz.  
Onları geç, çok konuştuk.  

Çok merak ettim, anlatsanız...
Aynı olay olsun yine girerim cezaevine. Ne demiş adamoğlu “Ekmeğime, namusuma, şerefime dokunma!” Bunlar araya girdi mi biter. Şu an canını yaksam, ayağına bile bassam bir şey demesen de “Ay!” yaparsın. Hani ‘Eşeğin canı yandı mı atı geçermiş’ ya o tavır işte. 

Korkmadınız mı hiç? 
Bir süre yurt dışında kaçtım ama kurtuluş yok. Yattım. Gardiyanlar türkü söylettirirdi. Dosyamda sanatçı diye yazıyor ya. Bir gün gecenin üçünde çağırdılar. Sivaslı bir bayanla yatıyorum. Kocasını kesmiş. Bazı gardiyanlar da “Cani” derdi bana, sanatçıdan cani olur mu? Neyse o arkadaş “Eyvah Dilber!” dedi “Niye götürüyorlar seni?” “Bilmiyorum hakkını helal et” dedim. “Herhalde öldürmeye götürüyorlar” dedim. Kadın geldi, “Giyin” dedi. (Eliyle gösteriyor) buradan şu ağacın dibine kadar bayağı gittik. Koridorda sıra sıra odalar. İçeride kadın, erkek gardiyan dolu... Baktım televizyon açık. Ben de o esnada Kelime-i Şahadet getiriyorum. Türkçe “Hayırdır niye getirdiniz beni buraya?” dedim. Anladı benim ne demek istediğimi. “Televizyonda Muhammed Ali Tiger var, o da Müslüman, izle diye getirdim seni” dedi. Aman Allah’ım, oturdum sandalyeye. Su istedim, kahkahalarla güldüler. Kola getirdiler “Yok” dedim “Su verin bana”. Çeşmeden getirdiği halde hepsini içtim. “Dudu’yu da getirseydiniz” deyince gardiyan elini bıçak gibi kullanıp kocasını öldürdü manasına bir işaret yaptı. Sabahın beşi oldu hâlâ “İzle” diyorlar. O zamanlar ‘Küçük Ev’ diye bir dizi vardı. Onu izlerken başladım ağlamaya. Çocuklarım geldi aklıma. O zaman aynı kadın beni alıp odama götürdü. Bisküvüt, müsküvüt verdiler bana oradan. Kola verdiler. Dudu beni görünce çok şaşırdı. Durumu anlatınca “Beni niye götürmemişler?” dedi, ben de “Onu da sen sorsaydın” dedim (Kahkahalar).

ALLAH İNSANIN GÖNLÜNE GÖRE VERİR

Sahneye ilk çıktığınız günü hatırlıyor musunuz?
Sahneye çıktım, halk beni bırakmıyor. Üç tane de türkü biliyorum. Sardır sardır aynı türküler; ‘Derdim Çoktur Hangisine Yanayım?’, ‘Gafil Gezme Şaşkın’, ‘Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim’. Üç türkü, başka yok. Bir gün Allah rahmet eylesin Emin Aldemir “Mustafa Bey” dedi Mustafa Geceyatmaz’a yani “Bu kıza dikkat edin. Değişik bir yorumu var, benzeri yok. Bu daha çiğ, bir de bunun 15-20 sene sonrasını düşünelim, müthiş bir şey çıkacak” demişti. Adamların gördüğü bildiği varmış. Mahsuni Şerif ‘Çıktım bir aynaya baktım benim benden habarım yok. Bana bir insan diyorlar amma benim benden habarım yok.’ Benim de kimliğimden haberim yoktu ki. Sonra sonra uyandım. 

Sizi neler mutlu eder?
Bugün karnım doyarsa ona seviniyorum. Ne mutlu. Allah’ın verdiğine şükrederim. Parada pulda, malda mülk de gözüm yok. Şöhrette de gözüm yok. Şöhret kendi geliyor. Kalbini iyi yoklayacaksın. Allah insanın gönlüne göre verir. Kim derdi ki Fener maçı kazanacak da şampiyon olacak da Dilber Ay’ın şarkısı çalıp da dünyayı oynatacak. Akşam sporcular arayıp bir programa bağladılar beni. Karşıdaki “Dilber Hanım dünyayı oynattınız. Bu sırrı nedir?” diye soruyor. Allah’ın vergisi, ne diyeyim. İnşallah onlar da kupayı aldıklarında eğlence yaparlar. Beni de çağırırlarsa sevinirim. 

ÇOCUK TECAVÜZLERİNE ÜZÜLÜYORUM

Peki, neler sizi üzer?
Çocuk tecavüzlerine üzülüyorum. Kızları aldatıp kötü yollara düşürüyorlar. Bizim zamanımızda herhalde böyle şeyler yoktu. Vardıysa da görünmüyor muydu, bilmiyorum. Medya pek yoktu. Siyah beyaz televizyonumuz vardı belki ondan görmüyorduk. Herkes kendine mukayyet olsun. Kimseye güvenmesinler. “Bu yeğenim bu amcamın çocuğu bu dayım bu emmim” demesinler. Torunlarımı, evlatlarımı çok kıskanırım. “Haberim olmadan kimseyle bir yere gitmeyeceksiniz, kimseyle yali bali olmayacaksınız” diye tenbiklerim onları. Artık insanlar babasından korkmaya başladı. 6 yaşındaki kız çocuğuna neler yaptılar. Akrabasıymış bir de. Kime güveneceksin. Bunlar insanı yaralıyor çünkü anneyiz. Şimdiki kız çocukları azıcık dik kafa. Dinlemiyor, havaya girmek istiyor. 

Kadınlara ilişkiler hakkında ne önerirsiniz? 
Evlilikte önce saygı sonra sevgi şart. Saygı kaybolursa sevgi de kaybolur. Eşinin getirdiği kuru ekmeğe bile “Allah bereket versin” diyeceksin. Gözün havalarda olmayacak, iste Allah’tan, verir. Akıllı olsun kadınlarımız. Annelere sesleniyorum; çünkü erkekler evde bulunmuyor, yavrularına mukayyet olsunlar. Şu ara çocuk sapıkları var ortalıkta. Onların içi yanıyor benim de yanıyor. Senin yavrun, benim yavrum. Bir milletiz biz, iki millet değiliz.   

Bir söyleşisinde “Halkın kraliçesiyim” diyen Dilber Ay’a kraliçe tacını biz hediye ettik ve benim neyim eksik deyip ben de prenses tacı taktım.
Konular Röportaj