Ebru Şallı: "Hiç kimse benden ölmemi beklemesin"

2020'de 9 yaşındaki oğlu Pars'ın vefatıyla sarsılan eski manken Ebru Şallı, hayranlarına içini döktü.

Ebru Şallı: "Hiç kimse benden ölmemi beklemesin"

Eski manken Ebru Şallı'nın, Harun Tan ile evliliğinden dünyaya gelen 9 yaşındaki oğlu Pars, 2020'nin Nisan ayında lenfoma nedeniyle hayata veda etmişti.

Evlat acısının ağır bir yük olduğunu söyleyen ve hayatına bir şekilde devam etmeye çalıştığını ifade eden Şallı, yaşadığı zorlu süreci ailesi sayesinde atlatmaya çalıştığını dile getirmişti.

"TÜRKİYE GÜZELİ OLARAK TANINDIM"

YouTube kanalında yeni açıklamalarda bulunan 45 yaşındaki eski manken, hayatındaki dönüm noktaları ve yaşadığı zorluklardan bahsetti. 

İşte Ebru Şallı'nın konuşmalarından öne çıkan kısımlar:

"95 yılında Türkiye güzeli seçilerek tanındım. Annemin ısrarı üzerine bu yarışmaya katıldım. Babamın haberinin olmadığı ve yaşımı da bir yaş büyüttüğüm doğrudur. Lise son sınıf öğrencisiydim. 90'lı yılların sonunu yakalamak benim için çok büyük keyifti. O zamanlar Top modellik revaçtaydı. Begüm Özbek'ler, Deniz Pulaş'lar, Merve İldeniz'ler... Bu isimleri yakaladım ben. Şanslıyım çünkü o bir akımdı. Ben onlarla beraber podyumda yürüdüm.

Bütün dünya mutfaklarının kurslarına gittim. O da beni çok mutlu etti.

Sürekli yemek yapıyordum. Sonra yemek kitapları yaptım, yemek programları yaptım o da bir dönüm noktasıydı benim için. İki yıla yakın diksiyon kurslarına gittim. Eğitim aldım bu konuda.

Benim çıktığım zamanlarda değişik bir tiptim. Koyu renk saç, mavi gözler, gamzeler Türkiye'de bayağı dikkat çekmişti. Benim hiç gece hayatım olmadı. Çünkü hep erken yatardım.

Evlilikçi bir yönüm var. Evlilik ve aile ortamı benim için önemli. O yüzden çok uzun süre hep evliydim, hala da evliyim. Güzel bir şey bence, olumsuz bir şey olduğunu düşünmüyorum. Çok az evli olmadığım bir süre var, o sürede de çok zorlandım. Gerçekten bunu itiraf ediyorum. Evli olmadığım birkaç yılda çok zorlandım. Kime 'Merhaba' desem adınız onunla çıkıyor. Bu ne kadar zor bir hayat! Erken yaşta evlendiğim için kendimi bir bakıma korumuşum. Sonra o boşanma sürecinde 'Noluyor ya?' dedim.

İki tane çocuk doğurmak çok güzeldi. Ben anne olmayı çok sevdim. Anaç da bir yapım var. 17 yıl önce Bero (Beren) doğdu. Aralarında 6,5 yıl var sonra Ponçiğim Pars doğdu. Sadece anne sütüyle besledim çocuklarımı. Bu çok mühim bence.

Bir dönüm noktam da tabii ki Ponçiğim ile yaşadığım durum. O konuyla ilgili hem konuşmak istiyorum hem de istemiyorum. Zor konuşması...

Haksız yere eleştirildiğimi düşünüyorum. Ponçiğin durumu herkesin başına gelebilir. Allah hiç kimseye vermesin ama her anne babanın başına gelebilir. Bu bir dünya, yarın ne olacağımız belli değil. Bir hastalık. İlk başta inanmak istemiyorsunuz. Pars'ın hastalığı olduğunda ben hemen ignore ettim durumu. Olmasını istemedim her anne gibi... Göğüsledim durumu. İşin içine girip, Nasıl çözeriz? Ne yapalım? Sonra zaten çabuk iyileşiyor gibi bir durum oldu. Çok güzel cevaplar aldık hastalığın tanısı konulduktan sonra. Bunu kimseye anlatmadım. Çocuğa böyle bir anı kalsın istemedim. Çünkü iyileşecekti...

Bu durumu yaşayan tek kadın ben değilim. Tek anne ben değilim. Bunun şımarıklığını da yapmak istemiyorum. Ama insanların çok büyük konuştuğunu görüyorum. Çocukları olan insanlar nasıl korkmadan kötü yorum yapıp, kötü cümleler kullanabiliyorsunuz? Benim yaşadığım acıyı nasıl anlayabilirler? Anlama şansı var mı bir insanın? Yaşamadan anlayamaz ki! Empati yapabilir mi, bence yapamaz!

2,5 yıla yakın ben hastanede yaşadım. Orayı bir eğlence alanına çevirdim. Biz ilik nakline giderken 'ilik hediyesi','ilik eğlencesi' diye bir oyun çıkardım. İnanılmaz bir şeydi. Bütün aile sanki diş buğdayı gibi hediye aldı. Pars çok eğlendi. İnanılmaz şeyler yaşadık. Bunları yaşamış bir insan olarak yapılan yorumları çok korkusuz, acımasız buluyorum.

Şöyle bir şey bekleniyor, bunu hissediyorum; Ebru Ponçiğini kaybetti, artık o da ölür. Olması gereken bu. Bunu mu istiyorsunuz? Benim bir tane daha oğlum var, ailem var. Hiç mi aklınıza gelmiyor böyle şeyler. Elbette yorum yapabilirsiniz ama önce vicdanınızı düşünün. Ben Pars'ımın istediği gibi burada, karşınızdayım.

Zaman zaman ağlıyorum. Ağlamak da insani bir duygu. Tanıdığım birisi 'Ya Ebru harika, çok güzel çekimler yapıyosun, seyahatlere gidiyorsun, çalışıyorsun, her şey çok güzel gidiyor, çok güzel görünüyorsun, daha da mı gençleştin sen?' dedikten hemen sonra 'Ama tabi senin iyi olma şansın yok ki... Ne yaparsan yap' dedi. Kan dondurucu bir cümle. Kafa bu, mantalite bu...

Ben 17 yaşından beri çalışıyorum, Türkiye Cumhuriyeti'ne vergi ödüyorum. Ben sıradan bir insan değilim. Ben hizmet veriyorum, çalışıyorum. Bir tane Ebru var bunu yapmayın! Aldığım terapilerle ayakta durmayı öğrendim. Ben güçlü bir insanım bunu biliyorlar ama 'Ben o kadar güçlü değilim, bana güvenmeyin' diyorum. Hala terapi almaya devam ediyorum.

Hiç kimse benden ölmemi beklemesin. Ben yaşadığım acıyı kendim biliyorum. Bunun hesabını kimseye vermek zorunda değilim. Bunun hesabını bana kimse de soramaz. Bu benim acım. Ben yaşıyorum, nasıl yaşayacağıma kendim karar veririm.

Biraz Allah'tan korkun. Bir lokma vicdanınız olsun. Ponçik beni koruyor. Ben onunla sürekli iletişimdeyim. Bir takım şeyler de yaşıyorum zaten. Bu konuyla ilgili elinizi vicdanınıza koyarak yorum yapın, anne-baba iseniz de biraz korkun."