Egemen Bağış: 'Perez'i dinlemeyi kendime yakıştıramadım'
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Yalta toplantısında Perez'i neden dinlemeden salondan ayrıldığını anlattı...
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, geçen hafta Ukrayna’nın
Yalta şehrinde, ülkeyi AB’ye yakınlaştırmak amacıyla düzenlenen
toplantıda, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in söz aldığı sırada
Genel Kurul’u terk etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ’One
minute’ çıkışını hatırlatan davranışı sonrası Bakan Bağış’la
İstanbul’da görüştük. Bağış, İsrail’le kopma noktasına gelen
ilişkileri, Arap Baharı’nı ve AB’yi değerlendirdi...
- Ukrayna’da katıldığınız panelde, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon
Perez’i dinlemeden kalktınız...
Ev sahibi Ukrayna’nın
Cumhurbaşkanı’nı ve Polonya eski Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarını
dinledim. Sıra Perez’in konuşmasına gelince de oradan ayrıldım.
Yani ben onun nesini dinleyeyim? Özür dilemeyi beceremeyen, dokuz
günahsız insanı katleden bir zihniyeti, böyle bir devletin
cumhurbaşkanını hiçbir şey olmamış gibi oturup dinlemeyi kendime
yakıştıramadım. Onun için de orayı terk ettim. Türkiye
Cumhuriyeti’nin İsrail ile ilişkileri düzelmedikçe,
normalleşmedikçe de bu tavrım değişmez.
- İsrail ile ilişkiler normalleşir
mi?
İsrail’in bizden özür diler, hayatını kaybeden
şehitlerimize tazminat öder ve Gazze’ye uygulanan ambargoyu
kaldırırsa, evet bu üç koşul yerine gelirse ilişkilerimiz
normalleşir.
- İsrail Başkonsolosu Moşe Kamhi, Türk-İsrail
hükümetleri arasında yaşanan krizin halka yansımasını engellemenin
öneminden bahsetti...
Başından beri söylüyoruz İsrail
halkına karşı herhangi bir negatif tutumumuz yok. Dünya
Musevilerine hele kendi vatandaşımız olan Musevilere karşı hiç yok!
İsrail halkının büyük çoğunluğunun sokaklara dökülüp, İsrail’de
kendi hükümetlerini protesto etmesinden de anlıyoruz ki, onlar da
gidişattan memnun değil!
PEREZ HAFIZA KAYBI YAŞIYOR
- İsrail Devlet Başkanı Perez ise ’İki ülke arasında ihtilaf
yok, buna sebep de yok’ diyor. Bu açıklamasına ne
diyeceksiniz?
Dokuz günahsız insanın cesedinden daha
büyük bir sebep olabilir mi? Perez ’bir sebep yok’ derken herhalde
kısa dönemli hafıza sorunları yaşıyor. Hiçbir şey olmamış gibi
davranırsam şehitlerimizin ailelelerinin yüzüne nasıl
bakarım?
- Amerika’nın İsrail-Türkiye ilişkisindeki tutumu
nasıl?
Amerika iki müttefikinin arasının düzelmesini
istemektedir. Bu da kendi çıkarları açısından en doğru olanıdır ama
burada Amerika’nın üzerine düşen görev de İsrail’i özür konusunda
ikna etmektir.
Kılıçdaroğlu’nun cesaret kavramıyla ilgisi
yok
- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ’Başbakan’ın
ABD’deki Yahudi kuruluşundan aldığı cesaret ödülünü geri vermesi’
çağrısı hakkında ne diyeceksiniz?
Bu Kemal Bey’in
vizyon darlığını gösterir. Ödülü İsrail hükümeti değil, ABD’de
kurulmuş bir dernek verdi. Sayın Başbakanımız o ödülü; ABD’deki
Yahudi kuruluşundan cesur ve dik duruşu neticesinde almıştır. Kemal
Bey’in cesaret kavramıyla pek ilgisi olmadığı için bunu
algılayamamış olabilir.
ORTADOĞU, TÜRKiYE GİBİ OLMAK İSTİYOR
- Başbakan Erdoğan’a ’Ortadoğu’nun imparatoru’
deniliyor...
Türkiye’nin Ortadoğu’daki popülaritesinin
arkasındaki en büyük sebep demokrasisidir. Oradaki insanlar
demokrasi uğruna hayatlarını tehlikeye attılar. Talepleri Türkiye
gibi olmaktı. On binlerce insanı gece Kahire Havaalanı’na götüren,
Başbakanımızın kendi milleti tarafından üç kere demokratik
seçimlerle liderliğini ilan etmesiydi. Demokrasi en büyük gücümüz.
Milleti tarafından tekrar tekrar güçlenerek iktidara taşınmış bir
lider olduğu için Başbakanımıza bu muhabbet
var.
- Arap Baharı olarak nitelendirilen süreç için ne
diyeceksiniz?
Yıllarca halka zulmeden
diktatörlerin yıkılmasının sembolik bir anlamı var. Daha önemlisi
buradaki demokrasi mücadelesi. Halkların canları pahasına demokrasi
talebini haykırması demokrasi kavramına yeniden hayat veren bir
süreç. Burada tarih yeniden yazılıyor ve küresel düzen yeni bir
durumla baş başa kalıyor. İşte o yüzden Türkiye’nin Avrupa Birliği
süreci önemli. Yıllardır Türkiye’nin AB üyelik sürecinin 1,5
milyarlık İslam coğrafyası tarafından yakından takip edildiğini
söylüyorduk. Şimdi ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılıyor.
Tunus’ta 26 yaşındaki bir seyyar satıcının yaktığı kıvılcım nasıl
oluyor da bütün bölgeyi kaplayan bir ışığa dönüşüyor? Çünkü
demokrasiye, özgürlüklere büyük ihtiyaç var. Çünkü Türkiye modeline
ihtiyaç var. Oradaki halkların taleplerine bakın, hepsinin ortak
bir noktası var. Hepsi de Türkiye gibi olmak istiyor.
Devlet sahip çıkıyorsa Kürt sorunundan
bahsedilemez
İnsanlar dün bu ülkede kendi etnik
kökenlerini bile dile getiremiyordu. Ama şimdi kimliğini açıkça ve
gururla ifade edebiliyor. Bölge halkı artık kimlerin kendisini
istismar ettiğini, kimlerinse sorunların çözümünden yana olduğunu
gördü. Bölge halkının sorunlarının çözümü için de tek bir adres var
o da AK Parti. Bugün, Kürt kökenli vatandaşlarımızın maruz kaldığı
ayrımcı atmosfer ortadan kaktı. Elbette Kürt kökenli
vatandaşlarımızın sorunları var, bunları çözmek de boynumuzun
borcu. Ama devlet kendi vatandaşlarına bu şekilde sahip çıkıyorsa
orada halen Kürt sorunundan bahsedilebilir mi? Böyle bir süreçte,
hala Kürt sorunu gibi kavramları tartışırsanız orada art niyet
vardır.
Bu süreç ordumuzun gücünü artıracak
Biz
ordumuza peygamber ocağı diyen bir milletiz. Askerimize
peygamberimizin ismiyle hitap ediyoruz. Kaldı ki bugün Türkiye’yi
güçlü kılan en önemli unsurlardan biri ordumuzdur. Hiç kimse
ordumuzun geri plana itildiğine dair bir algıya kapılmasın. Bu
hepimize zarar verir. Biz sadece ordumuzun yapısının Avrupa
standartlarına ulaşması gerektiğini savunuyoruz. Bugün Türkiye
sadece bir alanda değil bütün alanlarda normalleşiyor. Bu
normalleşme süreci elbette bütün kurumlarımızı olduğu gibi ordumuzu
da kapsayacak, kapsamalı. Bu zaten ordumuzun gücünü artırması için
de çok önemli. Bu sürece en büyük desteği de ordumuz verir.
EKSEN KAYMADI, YÜKSELDİ
- Şu an Türkiye’de de, AB ülkelerinde de olumsuz rüzgarlar
esmekte...
AB’nin kapıldığı ayrımcılık rüzgarı
nedeniyle akıntıya karşı kürek çekiyor görünüyoruz ama bu akıntıyı
ters yöne çevirecek kararlılığa sahibiz. Bu kararlılığımız, AB’nin
kapıldığı bu rüzgarda savrulup yıkılmaması için de büyük bir
fırsat. Biz doğru yöndeyiz. Türkiye rüzgarı Avrupa Birliği’ni de
doğru yöne sevk edecektir.
- Bakan Davutoğlu, ’Kıbrıs sorunu çözülmeden Rumlar AB
dönem başkanı olursa, AB ile ilişkiler donar’ dedi. Türkiye’de
çoğunluk tıkanma noktasına gelindiği görüşünde. Umutsuzluk
tohumları ne zaman atıldı?
Rumlar AB’ye üye olmadan
bir hafta önce Annan Planı’na yüzde 76’lık oranla ’hayır’ deyip
çözümü reddetmişti. Türk tarafı ise yüzde 65 ’evet’ oyuyla çözümü
desteklemişti. Buna rağmen çözüme karşı çıkan tarafın
ödüllendirilip, destekleyen tarafın cezalandırılması bugün de devam
eden çifte standartların ifşası oldu.
- AB ile ilişkiler gerçekten donarsa sonrasında nasıl bir
politika izleyeceksiniz?
Rum kesimiyle bir ilişki zaten
söz konusu olmadığı için dondurmaya da gerek kalmayacak. Nasıl
Belçika ya da Macaristan dönem başkanlığında fasıl açmadıysak, Rum
kesiminin dönem başkanlığında da fasıl açmayız. Ben Kıbrıslı
olsaydım, Türkiye’nin Başmüzakerecisinden daha çok çalışırdım.
Çünkü Türkiye’nin AB süreci Kıbrıslılar için ekonomik sigorta
poliçesidir.
- AB yolunda en büyük engel ne?
Önyargılar.
Bir ur gibi Avrupa Birliği’ni kemiriyor, sona getiriyor. Bu urun
temizlenmesi ancak Türkiye’nin üyeliğiyle mümkün. Bunu dünya
gerçekleri söylüyor.
- ’Türkiye AB’ye girsin girmesin zaten güçlü bir ülke’
diyenlere katılıyor musunuz?
Türkiye’nin güçlenmesi AB
sürecinden bağımsız değil. Türkiye son 9 yılda büyüdüyse reform
kararlılığımız sayesinde olmuştur. Bugün hem demokratik, hem
ekonomik standartlar bakımından birçok AB ülkesinden ileri
noktadayız. Tek amacımız AB standartlarını yakalamak. O yüzden
AB’nin ülkelerine değil, ilkelerine ihtiyacımız var.
- Emekli Büyükelçi İlter Türkmen ’Eksen kayması değil
de, AB ile işler yürümeyince eksen tamamıyla askıda kaldı’
dedi
Eksen kaymıyor, yükseliyor. AB süreci Türk dış
politikasının lokomotifidir. AB ile müzakereler engelleniyor diye
bu perspektifimizi kaybetmedik. Hem müzakereler ilerlemeyip hem de
biz AB perspektifimizi kaybetseydik o zaman bu tartışmaların zemini
olabilirdi.
- ’Güney Kıbrıs, AB’ye katılım antlaşmasını imzalayıncaya
kadar bir çözüm şansı vardı ama kaçırdık’ diye düşünenler
var.
AB, çözüme ’hayır’ diyen Rumları
ödüllendirip gayriahlak” bir şekilde üye yaptı. Bu da yetmedi
Rumların çözüm sürecini engellemesi gibi Türkiye’nin AB üyelik
müzakerelerini engellemesine de izin verdiler. Burada haksız olan
da, özeleştiri yapması gereken de AB’dir.
AVRUPA DAHA ÇOK İSTİYOR
- Diyorsunuz ki ’AB, Türkiye’nin üyeliğini şimdi daha
fazla istiyor’. Neden şimdi?
German Marshall Fund
düşünce kuruluşu, her yıl ’Transatlantik Eğilimler’ araştırması
yapar. 2011’le ilgili araştırmanın raporuna göre Fransa’da ’Türkiye
AB üyesi olur’ diyenler yüzde 12 arttı. Çalışmalarımızın önemli
rolü var. Geçen yıl Fransa’da Türk mevsimi kapsamında 600’den fazla
etkinlik yapıldı. Almanya’da da yüzde 8’lik bir artış var.
Burcu Bulut