İpek Tuzcuoğlu-Yener Gürsoy çifti ilk kez konuştu...
Yeni evli çift ilk kez röportaj verdi. İşte İpek Tuzcuoğlu ve Yener Gürsoy’un kısa sürede nikâh masasına taşınan aşk hikayeleri...
Birbirinizi gördüğünüz ilk anda, “Bu benim hayatımın
kadını, bu benim hayatımın erkeği mi” dediniz?
Yener Gürsoy: Ben “Hayalimdeki kadın”
dedim.
Nasıldı hayalinizdeki kadın?
Yener: Ben dizi anlaşmasını yaptıktan sonra, başrolde başka birinin
oynayacağını biliyordum. Buraya gelirken yolda geldi, İpek
Tuzcuoğlu’nun oynayacağını söylediler. Tanımazdım kendisini. Bir
“Asmalı Konak”ı biliyordum. Oradaki karakterinden dolayı da pek
hoşlanmazdım kendisinden.
Yılların oyuncusudur ama İpek Tuzcuoğlu...
Yener: Ama ben Avrupa’da yaşıyordum. O yüzden kim
kimdir, fazla bilmem. Neyse, Muğla’ya geldiğim gün yönetmenimiz
Mustafa Şevki Doğan'la restoranında oturuyorduk. Bir peri yürüyerek
yanımıza geldi. Tanıştık, gözlerinin içi gülüyordu. O andan sonra
üç gün boyunca devamlı beraberdik. Sohbet ediyoruz ama iş arkadaşı
olarak. Konularımızın içinde aşk hiç yoktu. Zaten ben İpek’in evli
olduğunu düşünüyordum. O aralar İpek bir gazetede yazıyordu.
Muğla’da bir dağda eski bir çeşme varmış ve onun fotoğrafını
çekmesi lazımmış. “Ben dağa gideceğim, bana eşlik eder misin” dedi.
Ben de “Yalnız mı yollayacağım seni, tabii eşlik ederim” dedim.
Hayallerinizdeki kadının özelliklerini anlatmadınız
ama...
Yener: Saçı, gözü değildi de, ruhuydu aklımı
başımdan alan. O tınıyı alırsınız karşınızdaki insandan. Biraz da
tecrübeniz varsa ruhunun içtenliğini anlarsınız. Kurduğu her cümle
çok yakın geldi bana. Sanki ben konuşuyormuşum gibiydi.
İpek Tuzcuoğlu: Mesela bir röportaj sırasında ya
da genelde konuşurken ben ne anlatacağımı düşünüyorum. Yener
benimle aynı cümleleri kuruyor. Bu telepatik bir şey sanırım, bu
kadar olamaz!
KİMSEYE “BİZ ARTIK ÇİFTİZ” DEMEDİK
Eçeşmeyi bulabildiniz mi peki?
Yener: Bilen birilerine sorduk; “Dümdüz gidin, 10
dakika sonra göreceksiniz çeşmeyi” dediler ama biz beş saat aradık
ve bulamadık!
Neden bulamadık? Çünkü o kadar derine indik ki muhabbette,
çıkamadık içinden. Tabii ben hâlâ hayatında biri olup olmadığını
bilmiyorum. Şöyle bir cümle kurdum: “Özür dilerim, erkek arkadaşın
ya da kocan var mı yok mu bilmiyorum ama bunu söylemek zorundayım.
Seni en mutlu edecek erkek, senin hayalini kuran erkektir. Bu
hayatta seni benden daha fazla mutlu edecek erkek olamaz. Çünkü sen
benim hayalimdeki kadınsın.”
Bu sözleri duymak ne hissettirdi size?
İpek: Film gibi bizim her anımız.
Yener: Ben size onun tepkisini söyleyeyim; “Ben
sana aşık oldum” dedi. Demek ki kimse yokmuş hayatında!
Peki İpek Tuzcuoğlu “Bu zamana kadar bu iltifatları, güzel
sözleri çok erkekten duydum, sen de onlardan biri olabilirsin”
demedi mi?
İpek: Hayır, çünkü başka bir yerde Yener benim
için. Ben ilk gördüğüm anda zaten onun enerjisini, bakışlarını,
farklı bir insan olduğunu anladım. Bu dünyaya ait bir insan değil
aslında. Bence çok yanlış bir dönemde yaşıyor. O bir şövalye benim
için. Hakikaten bir cesur yürek. Ben hayatımda onun kadar mert,
sözünün eri, dürüst, hatta fazla dürüst birini görmedim. Çok
şanslıyım. İyi ki beni seçti. Bu benim için büyük bir onur. Çünkü
o, her kadının aşık olacağı vasıflara sahip. Aşk herhalde böyle bir
şey. İlk kez böyle bir şey yaşıyorum hayatımda.
Çeşmeyi bulamadınız ama duygularınızı itiraf ettiniz. Yakın
çevrenize nasıl söylediniz bunu?
Yener: Hiç öyle bir şey yapmadık. Dedim ki; “Sen
şu saatten sonra benim manevi eşimsin, yapacak bir şey yok.
Hayatımda ol, olma. Şu yaşattığın 15 dakika için bile Allah senden
razı olsun.” Kimseye “Biz artık çiftiz, ilişkimiz var” demedik.
Kendimize bile demedik ki!
“KOLLARINDA ÖLMEK İSTİYORUM” DEDİM
Evlenmeye nasıl karar verdiniz?
İpek: Yener sayesinde.
Yener: Evlilik konusunu hiç konuşmuyorduk. Çünkü
ben evliliğe çok sıcak bakan bir erkek değildim. Bir gün Emre
Kınay’la bir sahnemiz vardı. Kadın kılığında Dürüye’den çaldığımız
inekleri hayvan pazarında satmaya gidiyoruz. Orada bir olay geldi
başımıza. Bir adam, genç bir adamı vurdu. Vurulan adam, son
nefesini benim kollarımda verdi. O anda ilk aklıma gelen şu oldu:
Hayatı kesinlikle ertelememek lazım. Sahnem bitince bir kuyumcuya
gittim. Bir pırlanta yüzük bulmasını istedim. Bu arada yönetmeni
uyardım; “Ben bir delilik yapıp evlenme teklif edeceğim” diye. O da
izin verdi. Gece 03.00’te İpek’le bir sahnemiz vardı. Rol gereği
İpek yerde yatıyordu. Ona dokunduğumda öyle hisler geldi ki
içimden, “Doğru zaman bu” dedim. Ama benim için çok da büyük bir
riskti. “Hayır” diyebilirdi. Ama kalkanlarım hazırdı. Reddederse
çekip gidecektim, diziden ayrılacaktım. Sahne çekilirken, “İpek
Tuzcuoğlu sana bir şey söylemek istiyorum” dedim. Baktım gözlerini
açtı. “Ben senin kollarında ölmek istiyorum” dedim. Sonradan ilave
ettim; “Benimle evlenir misin?”
İpek: “Aşkım ben de seni seviyorum” dedim.
Yener: Sonra “Evet” dedi. Ama yüzüğü koyduğum cebi
unuttum! Onu da buldum ve teklifi tam anlamıyla
gerçekleştirdim.
İPEK KADIN GİBİ KADIN
İpek Tuzcuoğlu yıllardır ayakları üstünde durmuş, güçlü bir kadın.
Ama ikiniz bir araya gelince kediye dönüşmüş sanki!
İpek: İpek Gürsoy oldum çünkü!
Yener: Nikahımızdan iki gün sonra “Hadi bakalım
benim kimliğimi değiştirmem lazım” dedi. Gittiğimizde nüfus
memuruna, soyadı kısmını kendisi dolduracağını söyledi. Bir baktım
Gürsoy yaptı ve altını imzaladı. Bu benim inanılmaz hoşuma gitti.
Çünkü benim soyadımı alması önemli değildi, benim öyle bir talebim
de olmadı. Sonuçta onun ismi bir marka. Sanırım koşulsuz sevgi
dedikleri bu. Bir de bugüne kadar canlandırdığı karakterler hep
ters kişi. Ters kişi olduğu için insanlar onun o yumuşacık halini
bilmiyor. Şöyle bir deyim vardır; “Erkek gibi kadın”. Benim erkek
gibi kadınla işim olmaz. Ben kadın gibi kadın isterim. Şefkatiyle,
sevgisiyle, tarzıyla, hanımefendiliğiyle. Ben karşımda bir kadın
gördüm. Onun için asıl kediye dönen benim herhalde. Ben gözü
parlayan bir kaplandım, şimdi kendimi kedi gibi hissediyorum.
Çok kısa sürede evlendiğiniz için; “İpek Tuzcuoğlu hamile
mi” sorusu da gündeme geldi.
Yener: Elmayı elinize ilk aldığınızda taze gelir.
Birkaç gün beklettikten sonra yiyemezsiniz. Bu da onun gibi. Çünkü
çok genç değiliz. Ben 36 yaşındayım, İpek 39. Ama ilk baştan “eşim”
diye baktığın zaman iş değişiyor. Bir an önce birbirimize sahip
olalım, yuvamızı kuralım ve o sıcak yuvada mutlu ilerleyelim
dedik.
DÜĞÜNDE BİRBİRİMİZİ GİYDİRDİK
Gelinlik, damatlık hep Muğla’dan değil mi?
Yener: Her şey buradan. Hiç zorlanmadık, her şey
tıkır tıkır gitti. İpek’in gelinliğini ben giydirdim, damatlığımı
da o giydirdi.
Nasıl yani?
İpek: Biz birbirimizi hazırlamak istedik. Böyle
bir şeyi herhalde kimse yaşamamıştır. Gelinliğimin fermuarını Yener
çekiyor, ben onun papyonunu takıyorum. Çok güzeldi. İyi ki de böyle
yapmışız.
ÖPÜŞMEYİ DE SEVİŞMEYİ DE AİLEMDE GÖRÜP ÖĞRENDİM
Tekne alma planlarınız varmış...
Yener: “Ev kuracağız” diyoruz ya, asıl hayalimiz
bir tekne almak. İnşallah işlerimiz iyi giderse o tekneyi alıp,
İstanbul’da da teknede yaşamak istiyoruz.
Çocuğunuz da denizde doğar böylece...
Yener: Büyük ihtimalle öyle olur. Aşk çocuğu olacak. Ben de bir aşk
çocuğuyum. Ben babamı 1998 yılında kaybettim. Babamın son anına
kadar ailemde şunu gördüm; her gün sabah işe giderken annem onu
dudağından öptü, her akşam işten gelirken o annemi dudağından öptü.
Bilirsiniz, eskiden böyle değildi. Yani çocukların önünde öpüşmek,
sevişmek yasaktı. Ben öpüşmeyi de, sevişmeyi de ailemde gördüm,
öğrendim. Çünkü çok aşıklardı birbirlerine. Onun için bizim çok
büyük bir aşkımız var.
Pınar Yılmazerler