Levent Ülgen: 'Her karakter bir sınavdır'

‘Niyazi Gül Dörtnala’ ve ‘Terkedilmiş’ filmileriyle izleyici karşısına çıkan Levent Ülgen: “İki kötü adam; biri komik, diğeri ciddi... Gerçekten sonucu çok merak ediyorum. Geçer not alıp almadığıma seyirci karar verecek”

Levent Ülgen: 'Her karakter bir sınavdır'
Milliyet'ten Senem Aydın'ın röportajı...

Aynı anda hem ağır bir drama, hem de bir komedi filmiyle izleyici karşısına çıktınız. Önce ‘Terkedilmiş’ten bahsedelim...

Bir organ mafyası liderini oynuyorum. Acımasız ve çıkarcı biri gibi görünse de aslında sıradan bir aile babası. Değişik bir tip oldu. Sınava daha girmiş gibi hissediyorum. Gerçi biz Oyuncular için küçük de olsa, büyük de olsa oynadığımız her rol sınavdır. Geçer not alıp almadığıma izleyici  karar verecek.

Bu filmin oyunculuk kariyerinizdeki yeri için ne söyleyeceksiniz?
Bence yaptığım kaliteli ve savunabileceğim işler listesine kesinlikle girer. Savunabileceğim dedim çünkü bazen çok inandığınız, iyi olacağından kesin emin olduğunuz bazı projeler başarısız oluyor.
Bu işi beğenirler beğenmezler bilemem ama çok yaratıcı ve keyifli bir çekim süreci yaşadık. En azından mutlu olduğum anılarım olarak yer  alacak belleğimde. Ayrıca beni o filmdeki halimle görenler sadece komedi oynamadığımı da  öğrenecek ya da anımsayacak. Bunun büyük bir avantaj olacağını düşünüyorum.

Bir yandan da  ‘Niyazi Gül Dörtnala’nın heyecanını yaşıyorsunuz.  Filmde nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Orada da bir mafyatik tipi oynuyorum. O da tutkulu bir aşka, çok paraya ve kendince bir karizmaya sahip. Ama sürekli karizması çiziliyor. Sevdiği kadını yeniden elde etmek için at yarışlarına hile karıştıran, bunu da beceremeyip gülünç duruma düşen  kötü biri.
İki kötü adam; biri komik, diğeri ciddi... Gerçekten çok merak ediyorum, seyirciye yansıması nasıl olacak...

Ata Demirer’le çalışmak nasıldı?
Gülmekten, zaman zaman çekime ara vermekten tutun da, eskileri yad edip güzel sohbetlere, anıları paylaşıp, yemek tariflerine kadar  konuştuğumuz çok ama çok eğlendiğimiz bir ortam...
Ata gerçekten işini çok iyi bilen ve iyi yapan, yığınla  yeteneği olan bir oyuncu.
İlk kez çalışmamıza, hata ilk kez karşılaşmamıza rağmen sanki yıllardır birlikteymişiz gibi bir süreç yaşadım.

‘Yeteneğimden çok çalışkanlığıma güvenirim’

“Sağlam duruş çok göreceli bir kavram. Dışarıdan nasıl görünüyor bilemem ama istikrarlı, kararlı, yaptığından emin, verdiği ve söylediği sözlerin sonuna kadar arkasında duran biri olmayı istedim hep. İnsanlar bana bir şey teslim ettiklerinde o işin olacağından hiç şüphe duymasınlar istedim. Ne kadarını becerebildim bilemem ama bir konuda kesin başarılıyım; çalışkanlık...Çok zor yorulurum, çalışmaya bayılırım. Yeteneğimden çok çalışkanlığıma güvenirim. Hele bir de sevdiğim bir iş olursa...”

‘Oyunculuktan hiç uzaklaşmadım’

Hiç oyunculuktan uzaklaştığınız bir dönem oldu mu hayatınızda? Bu iş sizin için ne ifade ediyor?
Asla... 1980 yılı sonbaharında Ankara Halk Tiyatrosu’nun kapısından içeri adımımı attıktan sonra bir salise bile oyunculuktan, tiyatrodan başka bir şey düşünmedim. Çok fazla boşta kalmadım ama kaldığım nadir zamanlarda bile evde oynadım. Yani hiç büyümedim. Çocukken de oyun oynamaya bayılırdım. Oynamak benim her an yaptığım bir şey. Belki de bu yüzden meslektaşlarımı hiç kıskanmadım. İçlerinde elbette çok imrendiklerim, hayranlık duyduklarım oldu! Ama onları kıskanmak yerine takdir etmeyi tercih ettim.

Dizi projesi var mı?
Hayır, bu aralar dizi yok. Tiyatrodan ve sinemadan daha farklı bir yaratım süreci yaşıyorum. Dizi çekimleri bana daha uzun soluklu ve dinamik üretkenlik gibi geliyor.
Konular Röportaj