Nilgün Belgün aşk ve ilişkiler üzerine konuştu

Nilgün Belgün, “Bir kadını mutlu eden şeylerle, bir erkeği mutlu eden şeyler çok farklı. Örneğin, erkek sadık olduğu zaman mutsuz olur” diyor.

Nilgün Belgün aşk ve ilişkiler üzerine konuştu
BUGÜNLERDE neler yapıyorsunuz anlatsanıza?
Aşırı çalışıyorum. Geçtiğimiz günlerde,  gösterim için İsveç’e gittim. Çok kalabalıktı. Stockholm’de, Göteborg’da 1200 kişiye oynadım.

Kendi hayatınızı anlattığınız bir oyun değil mi bu?
Bu aslında bir oyun değil, ‘One Woman Show’ gibi bir gösteri. ‘Nilgün Belgün’le Aşk ve Komedi’… Türkiye’de ilk defa ben yapıyorum. Hem şarkı söylüyorum hem dans ediyorum hem de hayatımı anlatıyorum. Ama bu anlattığım hayat sıradan bir hayat değil. 1950 yılında annemle babamın evliliklerinden başlayarak bugüne kadar gelen bir devri anlatıyorum. İçinde meslekteki ustalarımla yaşadığım çok özel anılardan Ada’da Rumlar, Ermeniler ve Musevilerden oluşan bir Türkiye mozaiği içinde geçen çocukluğuma ve gençliğime kadar her şey var. Ayrıca gösteride  ‘Ben Nilgün Belgün’ diye bir şarkı bile söylüyorum. Bu şarkı için 10 bin lira ödedim. Pahalı bir prodüksiyon bu yani (gülüyor).

Dans dersleri aldınız mı?
‘Yok Böyle Dans’ adlı yarışmaya katılmıştım. 50 küsur yaşındayken o dans yarışmasında 9 hafta yarıştım.

Babanız Rum muydu?
Babam Rum değil; babaannem Rum’du. Fakat dedem evlenirken Müslüman olmasını istemiş. Babaannem de Müslüman olmuş.

Nerede büyüdünüz?
Yaşamımın büyük bölümü Ada’da geçti. Zaten annem Büyükadalıydı. Ada’da Rumlardan, Ermenilerden ve Musevilerden oluşan bir Türkiye mozaiği içinde yetiştim. Annemle babam Ada vapurunda tanışıp âşık oluyorlar. Ben aşk çocuğuyum yani.

Tek çocuk musunuz?
Tek çocuğum.

Peki, bu mutlu hallerinizin, enerjinizin kaynağı aile mi? Ne de olsa bir aşk çocuğusunuz…
Anne-baba âşık olarak evlenmiş ama yıllar sonra aralarında kopmalar olmuştu. Annem Selma Belgün, Türkiye’nin ilk kadın nikâh memuruydu. Hayatı çözümleyebilen bir kadındı.

Aaa…
Tabii, belki de nikâhlara olan yakınlığım buradan geliyor (gülüyor).

Bu hiç bilinmiyordu…
Evet, ben bunu gösterimde anlatıyorum.

Babanızın mesleği neydi?
Babam uzun süre banka müdürlüğü yaptıktan sonra ticaretle uğraştı. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Geçen yıl kaybettim onu. Annemi daha önce kaybetmiştim.

“Annem hayatı çözdü” dediniz. Siz çözdünüz mü peki?
Tabii… Annemden edindiklerimle zaten bir yere kadar vardım. Ama ben de çok iyi bir gözlemciyim. Ve hayatı ‘farkında olarak’ yaşayan bir kadınım.

Hayat gerçekten çözülebilecek bir şey mi?
Hayat çözülür. Hayat mutluluğu başkalarında aramamakla çözülür. Mutluluğu kendinde arayacaksın. Seni ne mutlu eder? Bunu çözdükten sonra, başkalarının seni mutsuz etme şansı olmuyor. İşte hayat böyle çözülür.

Başkalarının sizi kırmasına izin vermiyorsunuz...
İzin vermekten öte ben Nilgün’ün nasıl mutlu olacağını biliyorum. Çalışıyorum, hayata karşı farkındalığım var. Her şeyi görerek, bilerek yaşıyorum. Gündemle, hayatla, politikayla ilgiliyim. Dışarıdan hayatıma aldığım insan beni mutlu ettiği sürece var. Kimsenin beni mutsuz etmesine izin vermem. Bu olduğunda da hayatımdan çıkarırım zaten.

Kızlarınız da sizin gibi mi?
Hayır, kızlarım benim gibi değil. Onlar benim kadar çalışkan değiller, zaman zaman yorulabiliyorlar. Çok çabuk yıpranıyor ve üzülüyorlar. Ben onlara nazaran çok daha güçlüyüm. Belki de yaşlarından dolayı hayatı benim kadar çözemediler.  Gerçi ben de o yaşlarda çözememiştim hayatı, 45’ten sonra başarabildim bunu... “Tekrar geriye dön, yaşa” desen ben
40’lı yaşlarıma dönerim. Asla 20’li ya da 30’lu yaşlarıma dönmek istemem.

İnternet sitenizi inceledim. Ataol Behramoğlu’nun bir şiirini koymuşsunuz ki çok güzel.  Sever misiniz şiiri?
Çok severim. Attila İlhan’ın şiirlerini çok severim. Ataol Behramoğlu’na hayranım. Ve o şiir benim şiirimdir. Bütün o sözleri benim yaşam biçimim.

Diyor ki Ataol Behramoğlu, “Yaşayacaksan tam yaşayacaksın…”
Tam yaşayacaksın, dibine kadar. Tam benim… Ben yaşadığım her şeyi dibine kadar yaşarım. Hayatı yaşadığım şeylerden öğrendim…

Ne öğrendiniz?
O kadar çok şey öğrendim ki… Hayatta kendimden başka hiç kimseye güvenmemem gerektiğini öğrendim. En güçlü kendim olmayı öğrendim. Ayrıca hayattan zevk almayı, her şeyi dibine kadar yaşamayı öğrendim. Hiçbir şeyden korkmam! Ölümden bile. Sadece sağlığımı kaybetmek ve birilerine muhtaç olmak korkutur ve üzer beni. 

Hayata gülümsemek için hep bir neden buluyorsunuz yani…
Hayata gülümsemek için çok neden var. Tabii ki hayat çok zor ama o zorluklara odaklanırsanız oradan çıkamazsınız.

Olumsuzlukla karşılaştığınız an ne yaparsınız?
Tabii olumsuzluklar da oluyor hayatımda. Mesela yakın zaman önce bir hastalık geçirdim. Göğsümde bir şey çıktı ve kanserle göz göze geldim. Sonra temiz çıktı kitle.

Patoloji sonucunu beklerken ne hissettiniz?
Bir süre eski neşem kalmadı. Sonuçlar belli olana dek düşündüğüm tek şey gösterim oldu. “Yazık, o kadar emek verdim. Çok yol kat ettim ama gösterimi yapamayacağım herhalde” diye düşündüm. Bir de sevdiklerim benim için üzülecek diye üzüldüm. Mesela hayatımda biri vardı o zaman. “Yazık adama, bir kadın girdi hayatına, o da hasta çıktı” dedim kendi kendime (gülüyor). Onun dışında son derece tevekküllü davrandım. Ölüm korkutmadı beni.

Ailedeki kadınlarda var mı?
Var. Annem, teyzem…

Aslında genlerde olması her kadının bu hastalığı yaşayacağı anlamına gelmiyor…
Hastalığın üzüntüyle çok bağlantısı var. Üzüntü, stres bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor. Annem geçirdiği bir üzüntü sonrasında hastalanmıştı. Belki de benim hayatımdan stresi uzak tutmamın ve kimsenin beni mutsuz etmesine izin vermememin bilinçaltındaki nedeni bu.

Kendini kontrol edebilmek de güzel…
Ben kendimle çok barışığım, kendimi seviyorum. Bir de ‘iyi insan’ olmak çok önemli. İnsanları kırmamaya, üzmemeye dikkat ettiğin zaman kalbin de iyiyse bütün sorunlar hallediliyor.

6. hissiniz kuvvetliymiş gibi bir his var içimde?
Aşırı… Hem Balık hem Akrep’im. Tamamen sezgilerimle yaşıyorum. Kalbimin sesini dinlemediğim zaman büyük hatalar yapıyorum. Kalbimin sesi beni her zaman doğruya götürüyor. Üzülsem de bu böyle. Zaten üzülmemek üzerine bir hayat kurulabilir mi? Tabii ki hayır... Üzülmeden yaşamak aptallara mahsustur. Tabii ki benim de mutsuz olduğum zamanlar oluyor. Ama iyisiyle kötüsüyle yaşayıp ders almak gerekiyor.

Üç kez evlendiniz, sonradan dost kalabildiniz mi?
Evet, hepsiyle dostluğum sürüyor. Hiçbir sorunum yok. Birinci ve ikinci eşimden kızlarım var, biliyorsun. Birincisinden olan Oylum, ikincisinden olan Merve… Mesela ikinci eşim çok iyi dostumdur, çok severim. Ayten Alpman’ın oğluydu. Merve’nin babaannesi Ayten Alpman, dedesi İlham Gencer’dir.

Aradığınız şeyi buldunuz mu ilişkilerde?
Hiçbir kadın, aradığı hiçbir şeyi bir ilişkide bulamaz. Hiçbir insan bulamaz. Kadının istediği şeyi erkekte bulmak zor, erkeğin istediğini de kadında bulmak. Ortak bir yerde buluşmak lazım...Benim de ortak bir yerde buluştuğum insanlar oldu. Ama aradığımı buldum mu? “Buldum” desem de “Bulamadım” desem de yalan olur. Aşk her insanda aynı yaşanmaz.

Bir kadın erkekten ne ister, erkek ne anlar?
Bir kadın bir erkekten öncelikle sadık olmasını ister. Erkek olur mu? Olmaz… Olanlar da “Keşke ben de yapsam, ben de onlar gibi olsam” diye hayıflanır içinden. Bir kadının mutlu olduğu şeyle bir erkeğin mutlu olduğu şey burada bile çok farklı. Kadın sadakatle mutlu olur; erkek de sadık olduğu zaman mutsuz!

Kadında zaten tek eşlilik var. Bu durum hormonlardan kaynaklanan bir şey…
Neden kaynaklanıyorsa bilmiyorum ama ben bir kadınla erkeğimi paylaşmak istemem.

Peki, hiç paylaştınız mı?
Hayır. Mesela üçüncü eşimden   paylaşmadığım için ayrıldım zaten.

Ama ihanete uğradınız.
Uğradım, paylaşmadım, “Allah’a ısmarladık” dedim, gittim. Yani Sezen Aksu’nun şarkılarındaki gibi acıyı çekersin ama bir süre sonra biter… Ayrıca ben o acıyı da seviyorum. Oyunculuğum için çok güzel malzeme oluyor ve beni besliyor. Mesela Sezen Aksu, bu duyguları yaşamasa o güzel şarkıları nasıl yazacaktı.

Son sevgilinizle  yaş farkı sorun oldu mu?
Yaş farkı o daha çocuksuysa ben daha olgunsam sorun olabilir. Ama ben içimdeki çocukla yaşayan bir kadın olduğum için yaş farkı sorun olmadı.

Peki, neden bitti?
Yaşam biçimlerimizin farklı olmasından diyelim.

Siz insanlara iyi geliyorsunuz değil mi?
İyi geliyorum, evet. Ona da çok iyi geldim. Şimdi buna da ‘hayır’ diyemez. İyi geliyorum çünkü sorun yaratmıyorum. Ne sevgilime, ne çocuklarıma, ne aileme, ne benimle birlikte çalışanlara sorun getirmiyorum. Ben yere düşüp duran hayatı yeniden kaldıran bir kadınım.

Yorulmuyor musunuz?
Yoruluyorum... Yoruluyorum ama içimde yaşarım. Yani ayrılıkları bile içimde yaşarım. Beni kimse anlamaz yani. Karşımdaki ne hissetiğimi bilemez. Kendim hallederim her şeyi. 

Sizi üzen insanları mutlu eder misiniz?
Onlara bir set çekiyorum ve devam ediyorum hayatıma. Onlar orada mutsuzluklarıyla oturuyorlar.

Kedi gibi değilim

Kadın erkeğin gücünden hoşlanır, ama erkek hoşlanmıyor sanki kadının daha güçlü olmasından...

Öyle kadın isterler, ama buldukları zaman da hoşlanmazlar. Onlar biraz ne istediğini bilmeyenlerdir. Çünkü erkeğin yapısında üstün olmak var. Eee kadın daha üstün olunca adam kendini ezilmiş hissediyor. Bir başkasıyla gidebiliyor. Kadını aldatabiliyor. Yani aldatma sebeplerinden biri de erkeğin kendini ezik hissetmesi.

Sizin için bir erkekteki cazibe kriterleri nedir merak ediyorum doğrusu?
Benim için işinde başarılı erkek caziptir. İşinde başarılı insanlara hayranım. Zengin demiyorum; işinde başarılı olmak çok farklı. Özü sözü bir erkek yani yaptığı şeyin arkasında duran erkek benim için önemlidir. Şefkatli, sevgili, hoşgörülü, biraz da yakışıklı olursa iyi olur. Bakmışken hoş bir şey göreyim (gülüyoruz).

Peki, sıradan bir işi var. Onu çok beğendiniz. Zengin değil, ilişki yaşar mısınız?
Yaşarım. Benim için hiç fark etmez. Yeter ki âşık olayım. Köşede simit de satabilir ama iyi simitçi olsun. En iyi simitleri o satsın.

Ağır erkek mi seversiniz?
Cool adam severim. Bir ağırlığı olsun isterim. Çok deşifre olmuş erkekleri sevmem. Öyle kadınsı erkekten de hoşlanmam.

Peki, kendinizi dişi buluyor musunuz?
Ben kendimi dişi buluyor muyum? Bilakis dışarıdan öyle görünmüyorum ama ben kendimi fazla erkeksi buluyorum... Bazı resimlerime baktığımda ben de diğerleri gibi “Vay be, çekici, hoş kadınmış” diyorum. Ama yapımda, kişiliğimde erkeksi bulduğum taraflarım çok. .

Mesela...
Sert bir karakterim var. Öyle kadınsı, yumuşak, kedi gibi bir kadın değilim mesela.

Her erkek, “Ben Nilgün Belgün ile yaşadığım sürece mutlu olurum” diye düşünür eminim.
Evet, olur... El üstünde tutulur, mutlu edilir, son derece saygı görür. Özü sözü bir, kadın gibi kadın görür karşısında.  Öyle çok geyşa ruhlu değilim ama çok temizim, çok titizim. Benimle yaşayanlar şok geçirirler ‘Bu nasıl bir titizliktir, nasıl bir koşturmaca, nasıl bir her şeyin altından kalkma halidir’ diye... Son yaşadığım ilişkim, yaşı benden çok küçük olmasına rağmen, evin içinde nasıl bu kadar cevval ve hareketli olduğuma hayret ediyor, “Ben senin kadar yapamam” diyordu. Son derece hareketliyim yani. Bütün evi çekip çeviririm. Ev kadınlığım çok iyi.

İlişkide böylesiniz tamam. Peki, aşkta nasıl Nilgün Belgün? Mesela belli eder mi?
Belli ederim, söylerim. Hiç öyle komplekslerim yoktur. Yaşımla kompleksim yok bir, aşkla kompleksim yok iki. Ben sevgimi belli ederim; anlarsa anlar, anlamazsa kendi bilir.

MEZİN DEDEYİ / AKŞAM İNTERNET SİTESİ


Konular Röportaj