Şeyma Subaşı: “Artık biz olduk!”

İyi ya da kötü; herkes onu konuşuyor. Kıskananı da özeneni de onu konuşuyor. İdol olarak belirleyeni de öfkeyle ateş püsküreni de onu konuşuyor. Seven de sevmeyen de konuşuyor.

Şeyma Subaşı: “Artık biz olduk!”
Elele Dergisi'nden Filiz Şeref'in röportajı...

Hayatınıza Instagram’dan dahil olan pek çok kişi, ne kadar şanslı bir kadın diye düşünüyor. Siz şanslı olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Ben hayatta yaşadığım her şeyde, kötü şeyde bile güzel bir yan bulup şükretmesini bilen bir insanım. Hep öyle büyüdüm, öyle yetiştirildim. O kötü anda bile bardağın dolu tarafından bakıp iyi tarafından görmeye çalışmışımdır. İmkanlarım ve yaşadıklarım dolayısıyla elbette şanslıyım ama materyalist açıdan bakmıyorum ben şans olayına. Onu aldım ne kadar şanslıyım, oraya gittim ne kadar şanslıyım diye düşünmüyorum; benim şansı yakaladığım konular bambaşka şeyler. ‘Ne kadar iyi bir arkadaşım var, ne kadar şanslıyım’ diyebiliyorum mesela. Şu anki imkanlarım ise bana şanslıyım değil, şükürler olsun dedirtiyor.

Bu sıralar nasıl bir ruh hali içindesiniz?

Bu sıralar bence ben en top dönemimdeyim. 27 yaşındayım, her yaşım ayrı bir güzeldi, ama şu an bir başka. Yarın ne olacak bilmiyorum, ölecek miyiz kalacak mıyız onu da bilmiyorum, ama şunu net olarak söyleyebilirim ki, son 2-3 yıldır en mutlu olduğum dönemdeyim. Kendiyle her zaman barışık bir insan oldum, şimdi bunu bir 10 katına çıkardım. Şu anda bir özgüven mi desem, güzel bir enerji mi desem, farklı bir şey içerisindeyim. İçimden böyle pembe pembe kalpler uçuşuyor.

Evlilik yakın, tabii onun da etkisi vardır...

Biz evlenmeye bir sene önce karar vermiştik, bu eylül ayında evleniriz diye konuşmuştuk aslında ama ben bunu yeni duyuruyor oldum.

Nasıl bir düğün hayal ediyorsunuz?

Hiçbir zaman evlilik odaklı bir insan olmadım. Evliliği çok fazla hayal etmedim. Bana ilk kez gelinlik denerken nasıl bir gelinlik hayal ettiğimi sorduklarında, hiç gelinlik hayal etmediğimi fark ettim. Acun’dan önce de o hayallere hiç girmedim, giremedim. Belki yengeç burcuyum, olmalıydı, arkadaşlarımın hepsinin de vardı ama benim olmadı. Belki de bana bu hayal kurdurtulmadı.

Evlilik kelimesi size ne ifade ediyor, evlilikten bir beklentiniz var mı?

Yarın öbür gün ne olacağımız belli olmaz, ama şu anda çok güzel giden bir ilişkim var ve evliliğin bizim hayatımızda hiçbir şeyi değiştirmeyeceğinden eminim. Hani evlenilmesi gerekir ya, öyle bir durum bu. Biz zaten beraberiz, birbirimizi seviyoruz. Tamam neden evlenmeyelim ki olduk. Bana o aşılandı ve o hayalleri kurmaya başladım sonrasında.

Yani Acun’dan gelen bir istek miydi?

Tam olarak ondan da benden de gelen bir istek değil. Ben hiçbir zaman evlenelim krizine girmedim. Ne de o. Gidişat öyle gelişti. Evlenebiliriz aslında dedi, ben de evlenebiliriz dedim, evleniyoruz.

Melisa durumu biliyor mu, açıkladınız mı ona?

Bilmiyor ve şu anda hiç anlamıyor. Şaşıracak büyük ihtimalle. Geçen sene Acun’un büyük kızı Banu evlendiğinde, Melisa’nın ağzı açık kalmıştı, onu ilk gördüğünde. Düşünüyorum, acaba beni gördüğünde ne olacak? Ben ona hiç düğünlere ve davetlere giderken renkli, prenses kıyafetleri giydirmedim, benim tarzım değil, ama şimdi onu tam bir prenses yapacağım diye düşünüyorum.

Şeyma Subaşı oyuncu değil, şarkıcı değil, iş kadını değil, gazeteci değil; ama bizim hayatımızda. İnsanların durumu Acun ile ilişkilendirmesi normal aslında. Peki bunun sizde Acun’dan başka yanıtı var mı?

Acun her zaman çevresine de der ki, evet Şeyma Subaşı ismini benimle beraber duydunuz, ama kendini geliştiren, beni bir şekilde kullanmadan adını var etmeye çalışan bir yandan da kendisidir. Ablam bile bana ‘senden ilham alıyorum’ diyor. Tüm arkadaşlarım da bunu söylüyor. Yön veren insan gibi oldum. Tabii bunun Instagram ile ilgisi büyük.

Hep böyle biri miydiniz hayatınız boyunca?

Evet hep öyleydim. Okul yıllarında da, ‘bu bir şey olacak ama ne olacak?’ derlerdi. Hep çıkıntıydım. Hep hareketliydim, hep bir şekilde dikkat çekerdim.

Ünlü olmak gibi bir hayaliniz var mıydı?

Ben hep tasarımcı olmak istiyordum ama hiç ünlü olma hayalim yoktu. Hayatımda hiçbir şeyi de strateji ile ilerletmedim. Bir strateji içine girince zaten her şeyin tepetaklak gideceğine inanıyorum. Instagram’da bile insanlar beni takip etsin adına bir şey yapmadım. Ben o gün ne yapıyorsam onu koydum. Ben bunu koyayım da daha çok like alayım, şu saatte fotoğrafı koyarsam şöyle olur diye düşünmedim. Benim çevremde, hediye gelen kıyafeti giyip kendini çeken, sonra onu çıkarıp normal kıyafetini giyen insanlar var. Ben o değilim. Kendi kıyafetimi giyerim, çekerim ve onunla o güne devam ederim. Ben kendi yaşantımı çekiyorum. Ben bir yere fotoğraf çekmek için gitmem, bir yere giderim ve fotoğrafını çekerim. Bence o çok büyük fark.

Bir ara moda tasarımlarınızla adınızdan söz ettirdiniz. Neden devam etmediniz?

Lisede moda üzerine çok iyi eğitim aldım, ama üniversitede bıraktım, okulu dondurdum. Aslında etrafımdakiler de hep yetenekli bulurdu beni, ancak ben devam etmek istemedim. Herkes tasarımcı oldu şu anda. Herkes yaptı ben yapmayayım demiyorum ama ben artık pek yapmak istemiyorum.

Şu sıralar iş anlamında meşgul olduğunuz ya da aklınızda olan bir şeyler var mı?

Değişik bir aplikasyon hazırlıyoruz. Bir internet sitesi düşünüyorduk ama bununla ilgili yaptığımız toplantılarda internet sitesinin benim için iyi bir çıkış olmayacağını düşündük; Instagram zaten şu an çok iyi gidiyor. Aplikasyon tamamen moda ile ilgili. Tanıdığımız 5-10 kişi, içerisinde ben de varım, jüri olacak. İnsanlar da üye olacak ve bize kombinlerini yollayacaklar, kendi sayfaları olacak. Ve diyecekler ki, ‘olmuş mu?’ Biz de bunları yorumlamaya başlayacağız. Oylamalar olacak. Ali Taran ismini buluyor şimdi aplikasyonun. 1-2 ay sonra sürekli bu işin içinde olacağım. Beni oyalayacak, çok da hoşuma gidecek bir şey bu, tam benlik yani.

Peki Şeyma Subaşı kimdir? Ne yer ne içer, ne sever ne sevmez?

Uykuyu çok severim. Hep diyorlar ki, sen hiç uyumuyor musun? Ben sekiz saat deliksiz uyurum. Haftanın altı günü spor yaparım, tabii yerleşik bir düzende olduğumda. Spor hep hayatımda oldu. Mutluluk hormonu sağlıyor çünkü. Yorulmak nedir bilmiyorum. Gece dışarı çıkıp dans etmeye bayılırım. Kendimi hep yormak isterim. Böyle oturuyoruz ya birden mekik çekmeye başlayabilirim.

‘Var Mısın Yok Musun?’ yarışmasına katılma hikayenizi bir de sizden dinleyelim mi?

Bilinen büyük bir yanlış var o konuda. Oysa olay şöyle gelişiyor; Acun İstanbul Aydın Üniversitesi’ne ödül almaya geliyor. Biz de moda tasarım öğrencileri olarak defile kıyafetleri hazırlıyor ve gösteri yapıyoruz. 15 yaşındayken yaptığım bir senelik bir mankenlik deneyimim olduğu için, bu işleri daha iyi biliyorum diye, onlara biraz yön veriyor ve defilede de başı ben çekiyorum. Acun ve ekibi beni orada görüyor ve telefonumu bölüm başkanından istiyorlar. Ve sonra da beni arıyor, yarışmaya davet ediyorlar. Ben başvurmuyorum yani, onlar beni yarışmaya katılmam için çağırıyorlar. Ve iki kere kutu açtıktan sonra da yarışmaya başlıyorum. Acun'la da orada tanıştım. Sonra da serüvenimiz başladı.
Konular Röportaj