Yılmaz Özdil yazdı: "Sabır"

Usta kalem Yılmaz Özdil'in Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan bugünkü yazısı...

Yılmaz Özdil yazdı: "Sabır"

...

Hiç merak ettiniz mi bilmiyorum ama, iki çeşit sabır taşı var.

Birincisi, Selçuklu döneminde tekke eğitiminin parçasıydı.

Tekkeye kabul edilen talebeye kavun büyüklüğünde bir taş verilirdi, sivri demir parçasıyla her gün o taşı milim milim oyarak, bir halka elde etmeleri istenirdi. Sabrı test edilirdi. Talebenin göstereceği sabır, tekkede kalabilmek için ne kadar istekli olduğunu kanıtlardı.

Halkayı bir an önce ortaya çıkarıp, bu çıldırtıcı işten kurtulmak için acele edersen, zorlarsan, taş bu tabii, çıt diye çatlardı, pürüzsüz halka elde etme imkanın ortadan kalkardı. Böylece, zorluklara dayanma gücünün yeterli olmadığı anlaşılırdı, yeteri kadar düşünmeden aceleci ve yanlış kararlar verebileceğin anlamına gelirdi.

“Sabır taşı çatladı” lafının kaynağı da buydu.

İkincisi, aktarlarda satılır.

Aloe vera bitkisinden elde edilen, antrakinon türevi uçucu yağlar barındıran, siyah renkli, taş gibi sert maddedir.

Anadolu reçetesidir.

Bazı bebeler iki yaşını geçmesine rağmen, annesinden süt emmeye devam eder, ısrarla vazgeçmez, biberonu/mamayı kabul etmez.

Sabır taşını ıslatıp, annenin meme uçlarına sürerler, ekşiyle karışık berbat bir tadı vardır, dilinde damadığında saatlerce kalıcıdır.

İki yıldır anne sütünden vaçgeçmeyen bebek, iki günde anne sütünden nefret eder, annesinin memesini görmek bile istemez.

Aynı yöntem, çocuklarda ve hatta yetişkinlerde, parmak uçlarına sürülür, tırnak yeme alışkanlığından kurtulmak için de kullanılır.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!