Mithat Can Özer, 'İnşallah' dedi..

Tarkan’ın “Acımayacak”, Berkay’ın “Lolita” ve Mustafa Ceceli’nin son albümündeki “Kucak Kucak” şarkılarının söz yazarı ve bestecisi Mithat Can Özer, şimdi de ilk solo çalışması “İnşallah”ı çıkardı.

Mithat Can Özer, 'İnşallah' dedi..
Akşam'dan Sibel Ateş Yengin'in röportajı..

Söyleşimize “İnşallah” şarkınızdan başlayalım. “Ya sana ya bana hayat bize de güler inşallah” sözlerini ne düşünerek yazdınız?


Bu şarkı kısmen bir ayrılık hikâyesiyle ortaya çıktı ama sonu ayrılıkla bitmedi. Hayatımda yaşadığım bir mesele başka bir şeyle tetiklendi ve bir senaryoya dönüştü. Sonra da şarkının hikâyesi çıktı.

Neydi o mesele?

Kız arkadaşımla bir nedenden dolayı bir ara uzaklaşmıştık. İşte o ara bir günde bu çıktı. Zaten sonra barıştık.

“Bize de bir gün kader güler, güler inşallah” diyen Erkin Koray’a selam çakmak istediğinizi düşünmüştüm… 

(Gülüyor). Yok, öyle bir şey değildi. Ama böyle bir parça yakında gelecek. Erkin Koray abimizi düşünerek yaptık. Birkaç aya o da çıkar inşallah.

İnşallah. Yine şarkının sözlerine dönersek “Sana hiç kıyamam… Örtmeden üstünü çekip gidemem… Hiç kıyamadığınız kim var bu hayatta? Belki anneniz?

Annem olabilir ama ben hiç kimseye kıyamam ki. Birine kıymak derken kimseyi öldürmeyeceğiz değil mi (gülüyor).

Eski albümünüzde “Bir çiçek açar… Gelir yine bahar… Tam da pes ederken, tam da pes ederken yeniden başlar…” diyorsunuz ya hayatın fırtınası, tipisi bastırdığında yeniden baharın geleceğine inanır mısınız?

Evet. Bu şarkı eski albümden; “Acıya Tanığım”. Onu da yeniden yaptım, yakında paylaşacağım. Her son bir başlangıçtır aslında. Her olumsuz durumdan mümkün mertebe az sıyrıklar alıp o tecrübeden önüme bakmaya çalışıyorum. Bir yandan insanım da robot değilim. Benim de kalbim kırılıyor, kırılıyorum. Bu felsefeyle bakmak birçok şeyi kolaylaştırıyor.

Şarkı sözleri kendilerini nasıl yazdırır size, anı, saati, gecesi gündüzü var mıdır?

Saati, dakikası yok benim için. Yazdığım geceler de var, gündüzler de. Mümkün mertebe kendimi beslemeye çalışıyorum. Evden çıkıp Kilyos’a yemeğe gidip geldiğinde bile insanın enerjisi değişiyor. Kalksam Ağva’ya gitsem, yola çıktığım an kafamda müzik çalmaya başlar. Şehrin o yoğun enerjisinden bir anda sıyrılıp kocaman bir alana gidiyorsunuz ve geriye sadece doğa kalıyor, köpek kalıyor, nehir kalıyor, sevgili kalıyor… Ve bir de yaşadığım tecrübeler şarkıları yazdırıyor bana. Başıma gelen iyi veya kötü ne varsa “Bu da tecrübedir” diye bakıyorum. Belki ölüm belki ayrılık belki aşk belki de minnettarlık duygusu sana yazdırıyor.

USLU BİR ÇOCUKMUŞUM

Ekşi Sözlük’e baktım hakkınızda neler yazılmış diye. “Şımarık” demişler. Sahi şımarık mısınız?


Asla. Hiçbir zaman böyle biri olmadım. Tanımayan biri yazmıştır diye düşünüyorum.”Birileri sizden nefret etmiyorsa değersizsinizdir” diye bir söz vardır. Böyle şeyler oluyor. Bu tip önyargılar benim gibi aynı kaderi paylaşan ünlülerin çocuklarında oluşuyor. Bazıları şımarık da oluyor tabii ama ben şımarık değilim.

Çocukken de mi hiç şımarmadınız?

Çok uslu bir çocukmuşum. Yapma denilen bir şeyi bir daha yapmazdım. Çok küçüklüğümü hayal meyal hatırlıyorum. O zaman bile ağlamazmışım. Bir de bizim aile ortamımız rahattı o yüzden öyle çok istemediğim bir şey olmuyordu. İstediğini yaptırmak isteyen çocuklardan da değildim. Büyüdükten sonra ne istiyorsam gittim ve yaptım

Bir de “adam gibi adam” diyorlar sizin için. Sizin “adam gibi adam” olma tanımınız nedir?

Her kim söylemişse çok teşekkür ederim. Sizin de tanık olduğunuz gibi hakkımda iki uçtan görüş var. Biri öyle diyor biri böyle diyor. Aslında bütün soruların cevabı bence orada. “Adam gibi adam” yazan biri muhtemelen oturup sohbet ettiğim biri. Belki de bir arkadaşım. Adam gibi adam olmanın ne olduğu sorusuna bir cevap bulamadım ama efendiyimdir.

CENTİLMENLİK YAPMAK HOŞ

Bir de kolay sevindirirmişsiniz insanları. Ne yaparsınız birini sevindirmek için?


Karşılık beklemeden bir iyilik bir centilmenlik bir tatlılık yapmak bence hoş. Nasıl örnek vereyim bilemedim. Mesela geçen gün bir arkadaşım beremi çok beğendi, ona verdim ben de. Çok mutlu oldu, benim için de güzel bir andı.

Kızlarla mı, erkeklerle mi daha iyi arkadaş olursunuz?

Erkek arkadaşım da çok ama galiba kızlarla daha iyi arkadaş oluyorum. Ayrım yapmayayım ama kızlarla iyi dostluk kurabilen bir adam olduğum kesin.

Erkekler hakkında tüyolar alırlar mı sizden ve siz ne önerirsiniz?

Onu çok yaparız. Şişmiş kız, erkeğin tarafından bakmak istiyor. Geliyor anlatıyor, bıcı bıcı konuşuyoruz böyle. Spesifik bir şey önermiyorum aslında. Hani insan içinde olduğu durumu yaşarken görmez ve anlamaz ya. Birine yaklaşır ama belki de o kişi doğru değildir. Herkesin gördüğünü bir tek o görmez. Onun gibi. Ben de içimden geleni ve her durumda doğruyu söyleyen biriyim. Hani “Dost acı söyler” sözü tam da bana yakışır. Bazen bozulan arkadaşlarım bile oluyor. Ama bir süre sonra aklına yatıyor, işin özünü kavrıyor.

Peki, siz kız arkadaşlarınızdan kadınlar hakkında tüyo alır mısınız?

Ne yapacağımı pek sormam ama muhabbet ederiz tabii ki.

Nasıl kadınları beğenirsiniz diye sorulduğunda siz de sıralama yapmış ve “Yüksüz kadın” tanımını da kullanmışsınız. Nasıl olur yüksüz kadın?

Yüksüz insan diyelim biz buna. Çünkü arkadaşlıklarımda da çok hafifimdir. Yani hiçbir şeye bozulmam, hiçbir şeye kırılmam. Halden anlamak vardır ya mesela arkadaşın seni bir yere davet eder ve sen de “Ben hiç istemiyorum kardeşim” dediğin zaman karşındakinin “Tamam abi yarın görüşürüz o zaman” demesi gerekir benim açımdan. Demek istediğim bu. Birbirini sıkıştırmamalı, zorla bir yere götürmemeli ya da istemediğini yaptırmamalı yani iki taraf da hafif olmalı. İlk olduğumuz hali tutturabilirsek bu iş yürür diyorum ben.

VAKTİ GELİNCE BABA OLURUM

Anneniz Sezen Aksu’yla ilgili soru sorulmasına sinir oluyor musunuz?


Sinir olmuyorum ama bir denge kurmak lazım. Gelen insanın niyetini de bilemiyorum. Belki de o bilgiyi almak için geliyor, ben bunu fark edemeyebilirim. Ayarı iyi tutturmak lazım. Sonuçta bugün burada olmamızın sebebi “İnşallah”. 

Annenizle ilgili tek bir sorum var; Sezen Aksu klasik bir anne midir mesela sizden torun ister mi?

İster ister. Klasik bir anne değil ama “klasik anne” ne demek ki. Sonuçta herkes kendi gerçeğine doğuyor, büyüyor. 

Siz baba olmak istiyor musunuz?

Evet, ama vakti gelince.

40’lara gelince mi istiyorsunuz?

Hiç böyle bir derdim yok. Şimdi de olur da, biyolojik olarak aday lazım. O yolculuk tek başına yapılmıyor. Sanırım çocuk sahibi olmanın ne zamanı ne saati var. Bence kendi kendini bulduruyor. Çocuk sahibi olmanın yaşı da maksimum kırktır herhalde. Sonra hali kalmaz insanın. 

MÜZİĞİN HAZZINA KAPTIRIYORUM

Çocukken başka bir mesleğin hayalini kurar mıydınız?


Çocukken sihirbaz olmak isterdim. Sonra yönetmen olmayı istedim. Başka işler yapsam da müzik beni bir şekilde hep çekti. En sonunda “Budur” dedim. 

Hep ben sordum, sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Benimle ilgili şöyle bir algı var. Besteci ve aranjörlükten koptu şimdi ön plana çıkıp devam edecek diye bahsediliyor. Bunların hepsini bir bütün olarak düşündüğüm için bu yola çıktım. Dolayısıyla bu yoldan da vazgeçmek yok. Üretime devam. Başkası için de çalışmak büyük bir zevk. Başkası için iyilik yapmaktan söz etmiştiniz ya herhangi biri gelip şarkı ya da düzenleme istediğinde gönlümden geçerek yapıyorum. Profesyonel duygudan uzaklaşıp kendimi müziğin hazzına kaptırıyorum ama ben bunu seviyorum.
Konular Röportaj