Yılmaz Özdil: "Elde kalan son bir avuç çekirdeksiz kuru üzüm"

Usta kalem Yılmaz Özdil'in Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan bugünkü mesajı...

Yılmaz Özdil: "Elde kalan son bir avuç çekirdeksiz kuru üzüm"

...

9 Eylül 1922…

100 yıl önce tam olarak bugündü.

Minarelerden ezan sesi yükseliyordu.

Mustafa Kemal Belkahve'deydi.

Bir incir ağacının gölgesinde, İzmir'i seyrediyordu.

İşgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali sona erdiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran, dünyada bu özelliğe sahip tek şehir… İzmir'i seyrediyordu.

Nif'te kendisi için hazırlanan bağevine gitti.

Tek kat, taş, penceresiz, buram buram Ege kokan bağeviydi.

Köylü kadınlar karşıladı.

Ruşen Eşref'in tabiriyle, “gölgeler gibi çekingendiler.”

Mustafa Kemal'in elini öpmek istediler, izin vermedi.

Yere kapaklandılar, sarılıp dizlerinden öptüler.

Tek tek zor kaldırdı yerden hepsini… Ağlıyorlardı.

Yine Ruşen Eşref'in tabiriyle, “gözlerine uzuuun uzun bakışları, karşısında el bağlayışları, sonsuz susuşları, sonsuz bir minneti bin sözden daha iyi anlatıyordu.”

Yorgundu Mustafa Kemal.

Yemek getirdiler.

Yemedi.

Sigara çıkardı.

“Biliyor musun İsmet” dedi.

“Bir rüya görmüş gibiyim.”

Karabasanla başlayan, 3 yıl 3 ay 22 gün süren, mucizeyle biten bir rüya… Çiçekler açıyordu İzmir'in dağlarında.

Yıllar sonra o anı anlatırken, “sağ elimde tabanca, sol elimde idam sehpası, Samsun'dan İzmir'e öyle geldim” diyecekti.

37 bin 975 şehit verdik.

Bundan fazla sivil kaybımız vardı.

7 milyon 250 bin mermi sıktık.

55 binden fazla top mermisi harcadık.

Bir elimizde tabanca,

bir elimizde idam sehpası,

İzmir'e böyle geldik.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ!..