Yılmaz Özdil yeni kitabı Anka Kuşu'nu yazma sebebini anlattı

Usta kalem Yılmaz Özdil, "Bir sihirli el, Türkiye’nin kazanımlarını, cumhuriyetin kuruluş ayarları tabir ettiğimiz ilk 15 yılını öğrenmeyelim, bilmeyelim, bildiğimizi de unutalım diye özel çaba harcamış" diyerek yeni kitabı Anka Kuşu'nu yazma sebebini açıkladı.

Yılmaz Özdil yeni kitabı Anka Kuşu'nu yazma sebebini anlattı

Sözcü Gazetesi'nden Mert Öz'ün haberine göre Yılmaz Özdil, gazeteci Tuba Emlek'in Youtube kanalına konuk olarak son kitabı Anka Kuşu'nu anlattı.

Cumhuriyetin ilk 15 yılına değinen Özdil, şunları söyledi:

– Dünyanın gelmiş geçmiş en yüksek sıçramasına, en ciddi devrim sürecine imza atmış olağanüstü bir kadro var. Bu kadroyu dünyada eşsiz yapan bir özellik, önce Kuvâ-yi Milliye kadroları içerisinde milli mücadele yürüterek önce bu toprakları vatan yapıyorlar.

– Daha sonra sıfırdan kurdukları vatanı bir ulus devlet haline getiriyorlar. Dünyada böyle bir devrim kadrosu tarihte yok. Maalesef bunu unutturmak için Türkiye’de özel bir çaba harcanmış…

– Bir sihirli el Türkiye'nin kazanımlarını, cumhuriyetin kuruluş ayarları diye tabir ettiğimiz ilk 15 yılını öğrenmeyelim, bilmeyelim, bildiğimizi de unutalım diye özel çaba harcamış.

– Ben bir gazeteci, eli kalem tutan bir insan olarak, buna bir nebze olsun katkı sağlayabilmek için 14 sene bu 3 kitaba çalıştım.

TARİKATÇILARIN İSİMLERİNİ VERMEYE KALKIYORLAR

Kitabı ithaf ettiği Mustafa Necati'nin “Teslim olmayacağız” sözünü hatırlatan Yılmaz Özdil, şunları söyledi:

– Bu teslim olmayan ruh, Kuvâ-yi Milliye'nin çekirdek kadrosunda yer alan Mustafa Necati ve arkadaşları, Mustafa Kemal'in önderliğinde bize bu devleti armağan ediyorlar. Bugün maalesef AKP iktidarında Mustafa Necati Bey’in ismini silip, Mustafa Necati Bey adı verilen binaları yıkıp, yerine tarikatçıların isimlerini vermeye kalkıyor. Biz, Mustafa Kemal'in öğrencileri olarak buna izin vermeyeceğiz. Bu yüzden ben bu kitabı değerli öğretmenimiz Mustafa Necati Bey’e adadım.

HAYRETE DÜŞTÜM, KORKTUM, ÜRPERDİM

Yılmaz Özdil, kitabı yazma aşamasında “en çok hayrete düştüğü” konuyu da paylaştı:

– Cumhuriyetin kuruluş döneminde yaşasaydık, o tarihler arasında gazeteleri okusaydık, farz edelim ki televizyon olsaydı bu 15 senede neler izlerdik? Bunları arka arkaya dizdiğimizde bir insan hayatının sadece 15 yılında 200 yıllık sıçrama yaşadıklarını görüyoruz.

– Bu gerçekten akıl almaz. Çalışırken beni en çok hayrete düşüren konu, bunu bu topluma nasıl unutturmuşlar. Bu akılalmaz bir şey. 15 yıllık olağanüstü kuruluş, kalkınma hamlesini bu topluma nasıl unutturmuşlar, en çok hayrete düştüğüm ve aslında korktuğum, ürperdiğim konu bu.

ÖĞRETMENLER AÇLIK SINIRININ ALTINA GETİRİLDİ

Yılmaz Özdil değerlendirmelerine şöyle devam etti:

– Türkiye'de öncelikle eğitimi yozlaştırdılar. Daha sonra ekonomisini, tarımını, sanayisini yok etmek çok kolay bir hale geldi. Milletvekillerinin yapısına veya 1934'te seçme seçilme hakkıyla meclise giren kadınlarımıza baktığımızda, CHP'den bile önce, cumhuriyetin ilk siyasi partisini kuran kadınlarımıza baktığımızda çok çok önemli bölümünün öğretmen olduğunu görüyoruz.

– Öğretmen kadroları ağırlıklı olarak bu cumhuriyeti ve bu ülkeyi kurmuşken, bugün Türkiye'de öğretmenleri getirdikleri noktaya bakın. Bugün Türkiye'de öğretmenleri neden adeta yoksullaştırdıkları, açlık sınırı altına getirdikleri, gazete bile okuyabilecek bütçe vermediklerinin sebebi aslında burada yatıyor.

– Öğretmeni imha ettiğinizde, okulu imha ettiğinizde, eğitimi imha ettiğinizde ondan sonra o ülkeyi köleleştirmek çok kolay oluyor.

SİLAHLI İŞGAL SİLAHSIZ İŞGAL OLARAK DEVAM EDİYOR

– İlk köy enstitülerinin kapatılmasının, halkevlerinin kapatılmasıyla başlayan süreçte, vardığımız nokta Milli Eğitim'in tarikatlaşması haline geldi. Eğitime saldırılmasının temel sebebi aslında cumhuriyet felsefesini ortadan kaldırma amacını taşıyor.

– Silahlı işgalin, günümüzde silahsız işgal olarak devam ettiğinin en önemli göstergesi öğretmenlerimizin hâli.

SARAYDAN ALINIP HALKA VERİLEN EGEMENLİK, HALKIN ELİNDEN ALINIP SARAYA VERİLDİ

– Cumhuriyeti kuran kadroların yaptığı tek bir saray var, o da kimsesiz çocuklar için yaptığı saray.

– Topkapı Sarayı'nın müze haline getirilmesi çok sembolik bir olay. Padişahların, saltanatın kullandığı mekanı halka açmak halkçı ve devrimci bir bakış açısının sonucu…

– Bir kurucu kadro, sadece halk için yaşıyor. Bugün bakıyoruz, devlet mekanizmasını eline geçirmek isteyenler, kendi kişisel ikballeri için bunu kullanıyor. O günkü kadrolara bakıyoruz, sadece ve sadece halkın ikbali için çaba harcıyor.

– Bu olağanüstü dönüşümü maalesef Türkiye'de 80 yılda yerleştirdiler. Aynı perspektif kaymasıyla, saraydan alınıp halka verilen egemenlik, halkın elinden alınıp tekrar saraya verildi.

“KARAMSAR OLMAK İÇİN HİÇBİR SEBEP YOK”

Yılmaz Özdil, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumda dahi karamsar olunmaması gerektiğine dair görüşlerini, cumhuriyetin kuruluş dönemine işaret ederek şöyle özetledi:

– Zaman zaman hepimiz karamsarlığa kapılıyoruz. ‘Nasıl olacak bu Türkiye'nin hali?' diyoruz. Gençlerimiz neredeyse ülkeden kaçar hale geldiler.

– Düzelme ihtimalini görmediklerini düşünüyorlar. Bunun artık dikiş tutmayacağını, bu ülkenin demokrasisi ve hukukunun yeniden tesis edilemeyeceği konusunda karamsarlığa düşüyorlar. Tarımda yaşadığımız sıkıntılar, ekmeğe muhtaç hale gelmiş bir toplum.

– Ucuz kıyma kuyruğuna muhtaç hale gelmiş bir toplum. Merkez Bankası boşaltılmış. Eğitimden diplomasiye devletin bütün kurumlarının hasar gördüğü bir durumda ister istemez, bağımsız gazeteleri, televizyonları izlediğinde de insanlar bir karamsarlığa kapılıyor.

– Ben bu 15 yılı çalışırken gördüm ki, karamsar olmak için hiçbir sebep yok. Karamsar olmamamızın örneği aslında kendimiziz. Bu sorunlardan nasıl çıkacağız diyoruz ama bu sorunlardan zaten çıkmışız.

“TÜRKİYE SADECE 3-5 SENE İYİ YÖNETİLSE…”

– Türkiye sadece 3 sene, 5 sene iyi yönetilse, tarımda kendi kendine yeten, finans sistemlerini dengeye oturtan, gelir gider dengesini eşit hale getiren dünyada pırıl pırıl bir ülke haline gelir. Bunu biz bizatihi yaşamışız, bizim tarihimizde var.

– Cumhuriyetin kuruluş ayarlarını okuyan herkes, aslında neden umutsuz olmamak gerektiğini anlar diye düşünüyorum. Bu kitabın eğer bir kişiye bile bu anlamda katkısı olursa kendimi çok şanslı hissederim.

– Gerçekten sorunların tamamını çözmek, sadece 3-4 yıl gibi düzgün bir yönetimle mümkün. Vatanı milleti düşünen kadrolarla bunun yapılabildiğini biz bütün dünyaya göstermişiz.

– Karadeniz Vapuru’nu icat eden bir zekânın bugün ihracat şampiyonu olmaması mümkün değil.

CUMHURİYET İÇİN YURTSEVER OLMAYA İHTİYAÇ VAR

– “Anka Kuşu” bir milletin, bir devletin küllerinden yeniden doğduğunun aslında mitolojik bir öykü değil, somut bir gerçek olduğunun kanıtı.

– Mustafa Kemal'in “ilelebet payidar” doktrini aslında hepimiz için bir rehber. Cumhuriyet için karamsar olmaya değil, cumhuriyet için sadece yurtsever olmaya ihtiyaç var. Sadece yurtseverlik, bu ülkenin kurtuluşu için yeterli bir vizyon.