Altan Karındaş son röportajında neler söylemişti?

Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan Türk sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu Altan Karındaş’ın soyadını bizzat Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk koymuştu. 93 yıllık yaşamı başarılarla ve ödüllerle doluydu...

Altan Karındaş son röportajında neler söylemişti?

Yılların eskitemediği Altan Karındaş'ın vefatı milyonları yasa boğdu. Karındaş soyadını, Soyadı Kanunu sonrası babası Atatürk'ün isteğiyle almıştı. Karındaş, kardeş demekti. Altan Karındaş da sinema ve tiyatro dünyasında pekçok isim için kardeş oldu.

Son röportajını geçen yıl 16 Mart'ta Sözcü Gazetesi'nden Mustafa Sarıipek'e vermişti, şunları anlatmıştı:

“Biliyorsunuz ölüm döşeğinden sevgili Atatürk'ün ölüm yıldönümü nedeniyle geçen yıl (2019) Marmaris videosu çektik. O zamandan beri gidip gidip geliyorum. Kabul etmiyor, sevmedi beni Azrail. ‘Sen şimdi git sonra geleceğim' diyor. Bakalım uğraşıyoruz ama almıyor. Aslına bakarsanız hiç de gitmeye niyetim yok. Onun için sizler, sevenler gösterin kendinizi, işte yani. Tiyatrolar Günü'nde hepinizi bekliyorum.”

BÜYÜK TEKLİFLER GELDİ

“Doksanlı yıllarda bir televizyonun teklifiyle 'Çöpçatan' adlı programı yaptım. Programı teklif ettiklerinde hemen kafamda kurguladım ve sundum. Çok da tutmuştu. Kaç film çevirdim? 1619 galiba. Ne bileyim ben, çetelesini tutmadım ama çok çevirdim. Biraz övüneyim bari. Bütün filmlerde ben oynayayım diye bir As Film isimli şirketi kurduk. Ayşecik filmleriyle tanınan Zeynep Değirmencioğlu'nu ilk bizim şirkette çektik. Zeki Müren ile Robert Anderson oyunu ‘Çay ve Sempati'yi oynadık. Türkiye'de tiyatroya gitmemiş insanlar Zeki Müren'i seyretmek adına salonu doldurarak tiyatroyla tanıştılar. Zeki'nin sanat dünyamıza bir de böyle ve fayda ve yardımı olmuştur. Bizim oyundan sonra ona çok büyük teklifler gitti ama kabul etmedi.”

İŞİMİ HERŞEYDEN ÇOK SEVERİM

“Oyunda Tom, efemine bir çocuk ama gay değildi. Bu rol için Zeki'ye dedim ki ‘Bak bu sözleri hemen ezberleme. Bekle oyuna tam vakıf ol, okuma provalarında iyice kavra sonra ezberle.' Tam tersini yapmış. Oyunun üç ya da dördüncü günüydü. Ben onun kadın kıyafetinde oynayacağı oyunun sözde elbise provasını yapıyorum. Rol gereği Zeki ‘Babam benim kadın kıyafetiyle oynamamı istemiyor, bilmiyorum ne olacak?' gibi laflar edecek. Ben ‘Peki baban ne diyor bu işe?' diye sorduğum anda Zeki kitlendi. Tek laf yok. Ben kendim dahil herkesin rolünü ezberlerim. Yani baban kızıyor muydu böyle şeye, ne yapmanı istiyordu gibi hatırlatıcı sözcüklerle kendisine getirdim ve oyunu bitirdik.”

Altan Karındaş son röportajında neler söylemişti?

“Artistin yaşı olur mu, olmaz tabii ki. Sahnede kaldığım müddetçe ne hissediyorsam yaşım odur benim. İster 30, ister 60 olsun. Zaten bunun içinde yabancı ünlü yıldızların çoğunun doğduğu ay, hafta, gün ve hatta saatleri bellidir. Ama ne yapayım ki benim o taraklarda bezim yok. Herkes benim 5 Nisan 1928'de doğduğumu bilir. Bunu ne dün sakladım, ne de bugün saklarım. Onun için de 3 yaşındaki kıza ses verirken de, 80 yaşındaki bir ihtiyarı oynarken de aynı insanım ben. Hiçbir zaman değişmedim, hep aynı kaldım”

“Çok anaç tarafım vardı. İşimi çok fazla sevmem her şeyin önüne geçti. Şöyle tiyatroyla ilgisi olmayan parası olan birisiyle evlenip 10 tane çocuk doğursaydım ne güzel bir hayatım olurdu. Bana o lazımdı ama olmadı. Her şeyim tiyatro ya da sinemaydı. Bu işin gecesi gündüzü olmazdı. 24 saat çalışırdım. Rejisör giderdi filmi ben devam ettirirdim. Cüneyt Gökçer oyunu koyardı, bir cumartesi günü gelir hepimizi çalıştırıp gittikten sonra oyunu ben devam ettirirdim. Dublajda yetiştirdiğim çok kişi oldu. Zaten şu andaki dublaj yapanların çoğu benim taklidimi yapıyor. Çizgiye ve yüze göre sesi kullanmak gerekir.”

Atatürk tiyatroyu bölmedi, bekledi

Altan Karındaş, Ulu Önder Atatürk ile Muhsin Ertuğrul arasındaki bir anıyı da paylaştı: Bizim dönemimizde sahnede gülünmezdi. Bu hem oyuna hem de seyirciye saygısızlık sayılırdı. Şimdi öyle mi? Muhsin Ertuğrul oyun başladıktan sonra kesinlikle seyirci almazdı. Bir gün Ulu Önder Atatürk oyuna gelecektir ve geç kalır. Oyun başlamıştır ve herkes gergindir. Çünkü bir tarafta disipliniyle ünlenmiş Muhsin Ertuğrul, diğer tarafta ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk.

Atatürk, tiyatronun merdivenlerini çıkıp salona girmeyip, fuayede bir koltuğa oturur. Yaverleri içeri girip girmeyeceklerini sorduğunda ‘Geç kaldık çocuk, ikinci perde gireriz' cevabını verir. Atatürk, ikinci perdeyi izlemek üzere salondaki yerine oturur. Işıklar söner, herkes oyunun kaldığı yerden devam edeceğini düşünürken büyük usta oyuna, Mustafa Kemal Atatürk'e olan sevgi ve saygısından ilk perdeden başlar. İşte olay budur."