Boğaç Aksoy: "Beni hayata ailem döndürdü"

32 yaşındaki oyuncu Boğaç Aksoy, 6 aydır kanserle mücadele ediyor. Lenfoma tedavisinin son aşamalarında, üç hafta daha hastanede yatması gerekiyor ama artık daha umutlu... Gelecek güzel günlerin hayalini kuruyor.

Boğaç Aksoy: "Beni hayata ailem döndürdü"

Boğaç Aksoy, yeniden ekranlara dönmek, hatta başından geçeni anlatacak bir hikayede olmayı düşlüyor.

Sabah Gazetesi'nden Sonat Bahar, Boğaç Aksoy'la yaşadığı süreci, onu bu noktaya iten nedenleri konuştu...

- Lenfoma teşhisi konduğu günü anlatır mısınız?

- O gün kabullenmesi zor bir cümle duydum. "Kansersin" dediler. Kabullenmeye başladıkça içimdeki savaşçı ortaya çıktı. Sonrasında "Bunu atlatacağım, gelip geçecek" gözüyle bakmaya başladım. Ama haberi aldığım gün çok zordu. Ailemin hissettikleri, onları gözlemlediğimde farkına vardıklarım tarif edilemez.

- Bazı belirtiler üzerine mi gittiniz hastaneye?

- Terleme, ateş gibi belirtiler vardı, hatta hastaneye ilk gittiğimde bana soğuk algınlığı teşhisi koydular, ilaç da verdiler. Kullandım ama geçmiyor, başka bir şey olduğunu hissettim. Acaba korona mıyım diye üç-dört defa test yaptırdım, negatif çıktı. Sonra şans eseri boynuma ultrasonla baktılar ve lenf toplarını buldular. Eğitim araştırma hastanesine yattım, bir buçuk ay sadece kan alındı.

Ama teşhis koyamadılar. Sonunda "Bu böyle olmayacak" dedim ve Şevket Abi'nin (Çoruh) tanıdığı bir profesöre gittim ve lenfoma teşhisi kondu. Tedaviye başlanınca içim rahatladı.

- Ne düşünüyor insan böyle bir durumda?

- Ölümle burun buruna geliyorsunuz, erimeye başlıyorsunuz, konduramıyorsunuz, yatakta kımıldamak dahi istemiyorsunuz zaten mecaliniz yok. Sürekli bir terleme hali, ilaç da verilmeği için vücut çökmeye başladı. İsyan etmemle birlikte, o hastaneden çıktım ve teşhisin konduğu yere gittim. Tedavim başlayınca rahatladım.

En azından ne olduğunu biliyordum, kanser bile olsa. Tekrar hastanede yatmak istemedim. Annem şehir dışında yaşıyor, İstanbul'a geldi teşhis konduktan sonra ve serum takmayı bile öğrendi. Evde 28 serum yedim. İnsanlar sürekli güzel mesajlar attı.

Kız arkadaşım, hiçbir zaman desteğini esirgemedi, yanımdan ayrılmadı. Annem, babam, onların eşleri...Annem babam boşanmıştı, yeniden evlenmişlerdi. Evlendikleri kişiler de kendi annem babam kadar yanımdaydı, üzerime titrediler.

PANDEMİ BU HASTALIĞI ORTAYA ÇIKARDI

- "Niye benim başıma geldi" diye bir sorgulamaya girdiniz mi?

- Niye başıma geldiden ziyade, "Bu nasıl olur" dedim. Çok sağlıklı bir adamdım, alkol almıyorum, sigara içmiyorum, sürekli spor yapıyorum, kendini seven biriyim, yediğime içtiğime dikkat ediyorum. Tek dezavantajım çok fazla düşünen, kafaya takan biriydim.
İnsanları üzmeyeyim diye çok hassastım.

Pandemi girdi araya, mesleğimle ilgili kaygılar yaşadım. Güzel bir projden çıkmıştım, üzerine katarak gitmek istiyordum ama gerçekleştiremedim pandemi nedeniyle. Bunlar içimde birikmeye başladı. Son üç sene bu gibi sorunlarla uğraşınca tetiklendi.

- Arka Sokaklar dizisinde dört yıldır rol alıyordunuz, kendi isteğinizle ayrıldınız, yeni bir şeyler yapmak için ayrılmıştınız ama pandemi ortaya çıktı. Orada kariyer ve maddi kaygılar yaşadınız sanırım...

- Herkes yaşadı. Sokakta yüzü gülen, tam anlamıyla mutlu tek bir insan yok, herkeste bir korku, travma var. Herkes kendisi için, ailesi için, çocuğu için endişe halinde. Hastalıktan korkuyoruz, aşı tedirginliği yaşıyoruz, kaygılarımız o kadar yukarı çıktı ki, herkeste bunun etkisi farklı. Bende böyle bir şey ortaya çıkardı. Ama şu anda kendinize bu kaygıları, endişeleri yaşatır mıydın deseniz, hayatta yaşatmam! Çünkü hayat çok güzel, korona da olabilirim, alnımıza bir yazı yazılmış onu ben kontrol edemem. Olacağı varsa, olacak. Bu hastalıkla da ilgili elimden gelen mücadeleyi veriyorum ama ne olacaksa, olacak. Bilmiyorum, anı güzel yaşamaya çalışıyorum. Hastalıkla ilgili gereken dersleri aldım, o günlere dair fotoğrafları silmiyorum. Ders olsun diye, her şeyin gelip geçici olduğunu hatırlayayım diye. Başarı da geçici, ün de geçici...

- Bu hastalığa kadar daha pesimist bir yapınız vardı galiba...

- Çok düşünürdüm, ne olacak diye... "Başarılı olmak zorundayım, başarılı olacağım, bu bana zarar verir mi, ne olacak?" diye kafamı patlatırdım. Ne olacaksa, olacak... Sen bunu kontrol edemezsin. Hepimiz çalışma hayatı içinde binlerce insanla bir aradayız.

Karşındakinin düşüncelerini kontrol edemezsin.

Senin hakkında illa birileri kötü düşünecek. Hayatı akışına bırakmak, pozitif düşünmek zorundayım, hastalığa bir daha yakalanmak istemiyorum.

HAYATA KARŞI POZİTİF OLMAK GEREK

- Kız arkadaşınız konusuna gelelim, böyle zamanlar ilişki için sınav gibidir. Siz geçmişsiniz galiba sınavı...

- Evet. O beni şaşırttı. İnsanlar ilişkilerini çok çabuk harcıyorlar ama böyle bir dönemde hiçbir zaman umudunu kesmeden bana güç vermiş olması beni ayrı motive etti. Sonuçta ne olacağım belli değil, yarın öbür gün hastalık tekrarlayabilir de.

- Oyuncu arkadaşlarınızın desteğini de hissettiniz mi?

- Tabii. Zaten bizim projemizde biz bir aile gibiydik. 130 bölüm bir arada değişik bir enerjiyle çalıştık, hepsi çok vefalı sağolsun. Birbirimizi sevmişiz.

- Bu süreçten çıkardığınız en önemli ders?

- Bundan sonra pozitif olmak, kimseyi kafaya takmamak... Kötü hissettiren şeyler olacaktır ama bunları takıntı haline getirmeden, mutlu ve huzurlu yaşayacağım. İstanbul'da bile yaşamayabilirim.

- Ölüm aklınıza geldi mi?

- İlk teşhis konduğunda geldi ama bir daha asla. Çünkü ailem buna izin vermedi. Ölüm konuşmama izin vermediler. Hayata geri döndürlüler. Aile her şeydir.

NE GÜZELMİŞ SEVGİYLE SARMALANMAK

- Saçlar, kaşlar, kirpikler dökülmeye başladığında, nasıl karşıladınız bunu?

- İlk kemoterapiden sonra başladı. Zaten kabullenme evresiydi o. Aynaya çok fazla bakmamaya çalıştım. Bir kez duygusallaştım, göz altlarım mor, saçlar dökülüyor. Hemen kuaförü çağırdım ve kazıttım. Parça parça dökülmesini izlemek daha zor olacaktı. Bir role hazırlanıyor gibi hissettim kendimi. Şu an alıştım. Çıkar ya... Ne olacak. Allah'ın izniyle atlatayım da her şey normale döner.

- Anneniz hep yanınızdaymış, biraz onun tedavinizdeki katkısından söz eder misiniz?

- Annem öğretmen ve yıllardır bir arada olamıyorduk ancak senede iki üç kez. İlk defa bu kadar uzun süreyi birlikte geçirdik. Hastalık başıma gelince Milli Eğitim Bakanlığı da yardımcı oldu ve izin aldı. 13 yaşımdan sonra ilk defa altı ayı bir arada geçirdik. Birlikte sırt sırta bir mücadeleye giriştik.

İnsan özlüyormuş anneyi... Onun varlığının ne kadar önemli olduğunu anladım. Hiç başımdan ayrılmadı, gözünü kırpmadı. O bambaşka bir şeymiş.

Bu yaşa kadar hep kendi başıma idare ediyordum, annenin ilgilenmesi bambaşkaymış.

- Psikolojik olarak sizi yükselten bir kadın mıdır anneniz?

- Çok... Hep güler yüzünü görürsünüz onun. Okulun, öğrencilerinin neşesidir. Onun enerjisi bana çok iyi geldi. Sadece annem değil, annemin eşi, babam, babamın eşi, hepsi sahiplendiler. O sevgi içinde "Ohhh ne güzel bir şeymiş sevgiyle sarmalanmak" dedim. Zor zamanlarda bir arada olmak güç veren bir şey. Hatta bir WhatsApp grubumuz var, herkes beni yükseltmek için bir aradaydı.