Ekranlar Yaşanan Acıların Panayır Yeri̇ Olmuş!
Sacit Aslan'ın yeni yazısı...
Birisi ölür…
Birisi hastalanır…
Birinin hayatı altüst olur…
Ve Türkiye’de televizyonlar hemen “özel yayın”a geçer.
Ekranda kocaman bir yazı:
“Son dakika!”
Altında da “Acı haber” yazısı — ama fonda ne var biliyor musunuz?
Jenerik müziği!
Sanki dizinin yeni bölümü başlamış gibi…
Evet, ölüm bile bizde senaryolu artık.
Kaza mı olmuş?
Kalp krizi mi geçirmiş?
Olay yerinden canlı bağlantı!
Bir muhabir, mikrofonu uzatıyor, “Neler hissettiniz?” diyor.
Adam kardeşini kaybetmiş, kadın çocuğunu… Ama illa “reytinge uygun cümle” istiyorlar.
Çünkü dramın bile kurgusu var bizde.
Sonra başlıyor o meşhur “yorumcular paneli”.
Ortada bir masa…
Bir yanında “sunucular”, diğer yanında “psikolog”, “astrolog”, telefonda da “eski bir şarkıcı”.
Yani konuyla hiçbir ilgisi olmayan bir karma zekâ tablosu!
Biri diyor ki “Ben hissetmiştim bu olacak diye.”
Öteki diyor ki “Biraz dikkat etseydi, olmaz mıydı?”
Yani ölüm bile suç sayılıyor artık…
Ölen bile suçlu!
Birinin vefatı üstünden dakikalarca geyik yapıyorlar.
Adeta ölüm analizi!
Reyting kurbanı olmuşlar, başka birinin ölümünü kullanarak yaşama tutunmaya çalışıyor!
Gözyaşının bile fiyatı var:
Prime time’da dökülürse pahalı, sabah kuşağında ucuz.
Birinin annesi mezara ağlayarak giriyor, Ekran başındaki spiker dudak büküyor:
“Ne kadar da duygusal bir tablo değil mi sevgili izleyiciler?”
Tablo değil trajedi ama siz trajediyi bile dekor olarak kullanıyorsunuz.
Her ölüm, bir sonraki yayının fragmanı olmuş durumda.
Televizyonculukta kural basit:
Birinin ölümü varsa, yayın da var.
Birinin acısı varsa, içerik de var.
Birinin gözyaşı varsa, fon müziği de hazır zaten.
Ve sonra çıkıyorlar, “Biz sadece halkın duygularına tercüman olduk” diyorlar.
Hayır, hayır siz halkın duygularını tercüman falan olmadınız. Siz, sadece acıyı sömüren, ölümü eğlenceye çevirmiş ve reyting uğruna kendinizden bile vazgeçmiş canlı formlarısınız hepsi bu!
Ölüm de bile huzur bırakmadınız bu ülkede.
Ya mezar başında mikrofon uzatıyorsunuz. Ya stüdyoda kahkaha atıyorsunuz!
Tv ekranlarını, yaşanan acılarıdan Medrano sirkine devşirdiniz.
Ve ne acıdır ki, sirkin palyaçoları alkışlarla yaşıyor…
Alkışlayanlar da biziz.
Sacit ASLAN