Malatya'daki enkazda şoke eden gerçek: "Betonda ahşap ve kil vardı"

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Siirt Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Dr. Mahmut Durmaz ve öğretim üyelerinden oluşan ekip, yıkım sebeplerini araştırmak için Malatya'ya gitti.

Malatya'daki enkazda şoke eden gerçek: "Betonda ahşap ve kil vardı"

Siirt Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Dr. Mahmut Durmaz ve öğretim üyelerinden oluşan ekip, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ile Elbistan ilçeleri merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından yıkılan binalarla ilgili araştırma yapmak için Malatya'ya gitti.

Deprem bölgesinde araştırma yapan Durmaz ve beraberindeki ekip, enkazdan örnekler alıp inceledi.

Yıkılan bazı binaların 1975 yılı deprem yönetmeliğine göre yapıldığını belirten Durmaz, "Biz 5 gün içinde, yıkılan 40 binada inceleme yaptık. Üniversiteden topladığımız ekipmanla birlikte orada incelemelerde bulunduk. Bu inceleme neticesinde gördüğümüz belli başlı problemler vardı. 1975 yılındaki deprem yönetmenliğe göre uygun olarak yapılmış ancak burada da öncelikle betonarme, genellikle uygun gradasyon gözetilmemiş. Yani çok büyük çakıl taşları vardı. Uygun dane dağılımının olması lazım betonun içinde ama o da yoktu" dedi. 


Malatya'daki enkazda şoke eden gerçek: "Betonda ahşap ve kil vardı"


'BETONDA YABANCI MADDELER VARDI'

Enkazdan alınan örneklere göre, ahşap ve yabancı maddelerin beton içine karıştırıldığını tespit ettiklerini belirten Durmaz, "Dengelenmeye de çalışılmamış ve çok büyük çakıl taşları var. 6 santimetreden büyüktü. Olması gereken 3 santimetre veya 33 milimetreden fazla olmaması gerekirdi. Bunun haricinde betonun içinde yabancı maddeler de vardı, ahşap ve kil gibi. O dönemde nervürlü demir kullanılmıyordu. Şimdi zorunlu ancak o dönemde zorunlu olmadığından insanlar ucuz, diye dayanımı daha düşük düz demir, nervürsüz demir kullanıyordu. Bu da yeterli aderans sağlayamadığından zaten beton kalitesi minimum değerlerde veya altında olduğundan, iyi tutunamadığından dolayı demir betondan sıyrılarak çıkmış. Bizler bunu canlı olarak gözlemledik ve tespit ettik. Bağlantılar iyi değildi. Tel bağlantıları çok ince olan bağlantılar vardı. Onların daha iyi olması gerekirdi" diye konuştu. 

'TASARIM HATALARI VAR'

Kolonlardaki demir yoğunluğuyla birbiri arasındaki mesafenin, dönemindeki şartlarını bile taşımadığını ve tasarım hatalarının olduğunu kaydeden Durmaz, "Bunun haricinde çeşitli tasarım hataları vardı. Statik sistemlerde bunu da gördük. Güçlü kiriş, zayıf kolanlar gibi. Güçlü kiriş olunca kolonlar mafsallaşmış, taşıyamamış ve kırılmış. Kolon, deprem esnasında yanal yükleri karşılayamamış ve kolun-kiriş birleşme noktalarında kırılmalar olmuş. Kolon-kiriş birleşmelerinde oluşan mafsallaşma dediğimiz olayla birleştirme noktalarında etriye sıklaştırmasının olması gerekir. Yani normalde o dönemin yönetmenliğine göre 30 santimetre olması gerekirken, biz ölçtüğümüzde bu mesafenin 35 santimetre olduğunu gördük. Günümüzde 20 santimetre civarında olması lazım ancak bunların hiçbirini göremedik. Kolon, kiriş birleşme noktalarındaki sıklaştırmalara boğaz etriyeleri de konulmamıştı. Yani genel olarak şöyle diyebiliriz; etriyelerde kancalar yok, 90 derece bükülmüş. Yani etriyeler 90 derece yerine 135 olması gerekiyor" dedi.

'BİTİŞİK NİZAM YAPILAR ÇEKİÇLEME ETKİSİ YAPIYOR'

Dr. Durmaz, bitişik yapıların depremde çekiç gibi birbirine etki ettiğini dile getirerek, "Bitişik nizam tehlikeli bir yapılaşma şeklidir. Yan yana bitişik binalarda çekiçleme etkisini gördük. Bu önceki depremlerde de hep görülmüştür. Bitişik nizamlarda döşemenin kotları birbirinden farklı ise binalar birbirine salınım yapıyorlar, birbirine vuruyorlar. O bölgede çarpma etkisiyle kırılıyor ve binanın toptan göçmesine sebep olabiliyor. Binaların yıkılmasının sebepleri, yapılan hesaplar sonucunda uygun betonu yapmamak, yerine uygun kalitede uygun beton dökmemek, projesine uygun demir donatları kalıplarda yerine bağlamamak gibi işçilik hatalarından, kontrolsüzlükten kaynaklanıyor. Bunlar kontrol edilmiş olsaydı, yerine yönetmenliklere uygun şekilde yapılmış olsaydı, bu binalar belki de yıkılmayacaktı. Yıkılsa bile az hasarla ya da ağır hasar alsa da insanların ölümüne sebep olmadan hasarlı bir şekilde insanların bir şekilde çıkmasına izin vereceklerdi" diye konuştu. 

DHA (Demirören Haber Ajansı)