Probiyotik takviyesine gerçekten ihtiyacınız var mı?

Prof. Dr. Osman Erk: "Vücutta en fazla bağırsaklarda bulunan faydalı bakteriler sağlığımızın bekçisidir. Çünkü zararlı bakterilerin bağırsak duvarından içeri girmesini engeller ve hastalıklardan korunmamızı sağlar..."

Probiyotik takviyesine gerçekten ihtiyacınız var mı?

Sözcü Gazetesi'nden Nazan Doğaner Halıcı'nın haberine göre hayvansal protein-yağ ağırlıklı yetersiz lif içeren beslenme tarzı, antibiyotik tüketimi, stres, iltihaplı durumlar ve aşırı alkol tüketimi bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve vücudun hastalık oluşturan bakterilere karşı direncin azalmasına yol açar.

Bu yüzden birçok zararlı mikroorganizma, bağırsak duvarından içeri girer ve bizi hasta eder. İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, bilimsel araştırmalara göre vücutta probiyotik sayısının  artırılarak sağlıklı bir bağırsak florasına sahip olmanın pek çok hastalığa yakalanma riskini azalttığına dikkat çekti.

Ancak gelişigüzel probiyotik desteği alınmasının ise sakıncalı olduğunu belirterek, şu açıklamaları yaptı:

Probiyotik ve prebiyotik nedir?

Probiyotik kelimesi faydalı bakterilerin genel adıdır ve sağlıklı kişilerde yararlı mikroorganizmaların (probiyotik) sayısı fazladır. Böylelikle zararlı mikroorganizmalar kontrol altında tutulur. Faydalı bakteriler, ağız yoluyla vücuda alınan; kalın bağırsağa canlı olarak ulaşan, mide asidinden ve safradan etkilenmeyen, oksijensiz ortamda yaşayan dost bakterileridir. Probiyotik bakteriler zararlı bakterilerin etkilerini engelleyen, çoğalmalarını frenleyen, bağırsak ve genel vücut sağlığı için olumlu etkileri olan mikroorganizmalardır. Prebiyotikler ise probiyotiklerin besin kaynağıdır. Armut, elma, muz, karpuz, ıspanak, pazı, brokoli, bezelye, pırasa, enginar, kuşkonmaz, buğday, arpa, bulgur, soğan, sarımsak gibi besinler zengin prebiyotik kaynaklarıdır.

Vücutta zararlı bakteriler artarsa hangi sorunlar tetiklenir?

Kötü bakterilerin iyi bakterilerden fazla olması vücut dengesini değiştirir. Zararlı bakterilerin sayı ve virulansının artması vücudun hasta olması anlamına gelir. Çünkü çeşitli toksin ve zehirli maddeler salgılayan bu zararlı bileşiklerin vücuda geçmesiyle diyabet, koroner kalp hastalığı, kanser, romatizmal ve alerjik hastalıkların ortaya çıktığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu zararlı bakteri ürünlerinin obezite, hipertansiyon gibi hastalıklara yol açtığı, cinsel fonksiyonları olumsuz etkilediği de artık bilinmektedir. Dolayısıyla sağlıklı ve uzun bir yaşam sürdürmenin sırlarının bu konudaki bilimsel çalışmalarla da ortaya konacağı tezi giderek önem kazanmaktadır.

Sağlığa ne gibi faydaları vardır?

Probiyotikler dış ortamdan gelen veya sindirim faaliyetleri esnasında ortaya çıkan toksik maddelerin ve iyi sindirilmemiş gıda maddelerinin kana geçmesini engelleyen koruyucu bir tabaka oluşturur. Probiyotiklerin bağırsak mukozası üzerinde oluşturduğu bu koruyucu tabaka ortadan kalkarsa zararlı mikroorganizmalar çoğalır ve bağırsak geçirgenliği artar. Toksik maddeler de geçirgenliği artan bu bağırsak mukozasından kan dolaşımına geçer ve vücutta bulunan bağışıklık sistemi hücrelerini uyararak çeşitli reaksiyonlara yol açar. Vücuda giren bu yabancı protein bileşiklerinin bir kısmı vücudunun kendi yapısal proteinlerine çok benzediği için, bağışıklık sistemi bu yabancı proteinleri algılayamaz. Yabancı proteinlere karşı vücudun geliştirdiği bağışıklık yanıtı kendi yapıtaşlarına yönelir ve sonuçta alerjik hastalıklar ve otoimmün denilen hastalıklara zemin hazırlanır. Probiyotikler protein, yağ ve karbonhidratlara yönelik değişik sindirim enzimleri üretir. Bu enzimler proteinlerin yapı taşları olan aminoasitlere kadar indirgenmesine yardım eder ve düzenli bir aminoasit emilimi gerçekleştirilmiş olur. Sindirilmesi oldukça güç olan liflerin, oligo ve disakkaridlerin kalın bağırsaktaki probiyotikler (dost bakteriler) tarafından sindirilmesiyle oluşan kısa zincirli yağ asitleri (lipoik asit, asetat, propiyonat, bütirat) zararlı bakterilerin üremesini engeller ve kolon hücrelerinin sağlıklı olmasını sağlar. Kısa zincirli yağ asitleri bağırsak hücreleri üzerinde koruyucu etkiye sahiptir. Bağırsak hücreleri için enerji kaynağı olan bu bileşikler, mukus salgısını artırır ve anti-kanserojen etki gösterir.

Anne karnındaki bebek için neden önemlidir?

Anne sütü en iyi probiyotik üründür. Anne karnında bulunan bebeğin bağırsaklarında ve cildinde herhangi bir probiyotik bakteri bulunmaz. Doğum süreci esnasında annenin doğum kanalından geçişi sırasında ortamda var olan probiyotik bakteriler bebeğin cildine yerleşir. Anne sütünün verilmesi sonrası ile bebeğin bağırsaklarında anne sütünde var olan probiyotik bakterilerin yerleşmesi süreci başlar. Doğum esnasında annenin probiyotik mikroflorasının sağlıklı olması son derece önemlidir. Normal doğum yerine sezaryen doğumun tercih edilmesi bebekte sağlıklı bir mikroflora oluşmasına engel teşkil eder. Sezaryen doğum ile hastane ortamında var olan mikrobiyal flora cilde yerleşmiş olur.

Hangi gıdalarda bulunur?

Yoğırt, kefir, tarhana, süzme peynir, boza, lahana turşusu probiyotik içeren doğal gıdalardır. Pastörizasyon işlemi gıdalardaki (süt, meyve suyu, yoğurt) gibi gıdaların probiyotik etkisi sınırlıdır. Meyve suları, bebek mamaları ve süt ürünlerine giderek daha fazla oranda probiyotik eklenmektedir.

Takviye almadan önce ne yapılmalı?

Gıdalar dışında probiyotiklerin kapsül, tablet ve toz formu da vardır. Ancak piyasada satılan probiyotik ürünler için yasal bir düzenleme söz konusu değildir. Etkili probiyotik takviyesi için porsiyonda bir milyardan fazla canlı mikroorganizma olması gerekir. Probiyotik ürünlerin etiketlerinde yazılan bakteri cinsi ve bakteri sayısının bazı ürünlerin içinde var olup olmadığı belirsizdir. Hangi cins ve ne kadar probiyotik bakterinin kimde nasıl etki göstereceği konusu tartışmalıdır.  Özellikle rastgele satılan, doktor önerisi ve kontrolü dışında kullanılmaları doğru değildir. Çünkü bağırsaklardaki bakteri dengesini bozabilir.