Sarma Altına Saklanan Fi̇yat Felsefesi̇...
Sacit Aslan'ın yeni yazısı...
Bildiğin yaprak sarma bu ya…
Bildiğin asma yaprağı bu aşçıbaşı(!)
Sanki yapraklar Tokat’tan değil de özel jetle Sicilya’dan veya Louvre müze bahçesinden getirilmiş gibi bir havasındasın.
Utanmasan Osmanlı sarayından altın varaklı ferman satıyorum diyeceksin! delirdin mi arkadaş?
Açlık sınırı altında yaşamaya çalışan milyonların olduğu memlekette Beyefendi iki ısırmalık sarmayı 550 TL satabiliyor! Bu nasıl bir özgüven? Bu nasıl bir mide fesadı geçiren bir felsefesidir? Helal olsun sana gerçekten!
Cesaret gösterip itiraf et aşçıbaşı: Bu sergilediğin şımarıklık yemek falan değil, düpedüz aç kalma korkusuyla süslenmiş modern çağ aşağılaması.
Kendini Gastronominin Mozart’ı falan mı zannediyorsun Mehmet Yalçınkaya, bilmiyorum ama uzaktan akraban olan soğuk mezeci İbrahim Güney 40 sene çalıştı Maksim’lerde hepinizin ustası olmuş efsane İskender ustayı hatırlamanda büyük fayda var.
Zeytinyağlı veya etli sarma yaparken koluna taktığın Cartier bileklik seni rotadan çıkartmış. Unutma, sen Genève Rue Du Rhône caddesinde Lobster satmıyorsun, bildiğimiz yaprak sarması satıyorsun yaprak sarması... Silkin kardeşim, elini yüzünü yıka kendine gel ve “Ben mutfağın Picasso’suyum, ama siz hâlâ kuru fasulye seviyesindesiniz.” gibi kapitalist bir manifesto kompleksinden biran önce kurtul.
“Şef” denince elinde kepçesiyle ocağın başında icap ederse masada hizmeti ile terleyen kişidir. Sosyal medyada filitreleriyle poz verip yemek yerine, 550 TL 2 adet yaprak sarması ile poz veren kişi “şef” falan olmaz, olsa olsa en fazla Molière’in kibarlık budalası olur.
Sacit ASLAN