Tuğçe Tayfur'dan 'miras' isyanı

Ocak ayında hayatını kaybeden Ferdi Tayfur'un ardından mirası aile içinde krize neden oldu. Miras nedeniyle ailesiyle davalık olan sanatçının kızı Tuğçe Tayfur, mallarını kime kaldığını açıkladı. Tayfur, babasının mallarını yeğenlerinin aldığını 5 çocuğunun dışarıda kaldığını söyledi.

Tuğçe Tayfur'dan 'miras' isyanı

Arabesk müziğinin efsane sanatçısı Ferdi Tayfur, 2 Ocak'ta tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Vefatı tüm Türkiye'yi yasa boğan Ferdi Tayfur'un vasiyeti açıklandı. Birçok gayrimenkulü bulunan sanatçının malvarlığı aile içinde krize neden oldu. Ailesine dava açan Tuğçe Tayfur ise babasının mallarının kime kaldığını açıkladı.

MALVARLIĞI ŞAŞKINA ÇEVİRMİŞTİ

Tayfur 80 daire, 7 villa, Marmaris’te bir yarımada ve birçok gayrimenkul bıraktı. Tayfur'un sahip olduğu yarımada için bölgedeki emlakçıların "En az 12 milyon dolar ediyor" dediği ifade edildi. 400 milyon TL civarındaki arazi, İstanbul ve Adana'daki daireler ve arsaların 3 milyar TL değerinde olduğu düşünülürken, film ve şarkılarından yıllık telif gelirleri de bulunuyor. Tayfur, mirasının bir kısmını TSK, LÖSEV ve Darüşşafaka Cemiyeti'ne bırakırken geri kalanını 11 kişi arasında paylaştırdığı öğrenildi.

TUĞÇE TAYFUR KONUŞTU

Vasiyetin açıklanmasının ardından Ferdi Tayfur'un kızı Tuğçe Tayfur, aileye dava açtı. Uzun zamandır aileyle davalık olan ve her fırsatta aileyle olan sorunlarını dile getiren Tuğçe Tayfur, Hürriyet'ten Suat Filiz'e çarpıcı açıklamalar yaptı.

"KÜÇÜK KARDEŞİMİN ETRAFI BABAMIN YEĞENLERİYLE ÇEVRİLİ"

Geçtiğimiz günlerde kendi mekanının açılışında konuşan Tuğçe Tayfur, “Benim bir abim, iki ablam ve bir erkek kardeşim var. Bir tek küçük kardeşim Taha ile görüşmüyoruz” demişti. Bu sözlerine açıklık getiren Tayfur, "Evet, iki ablam, bir abim, bir de erkek kardeşim var. Bir tek en küçük kardeşimle görüşemiyoruz. Etrafı babamın yeğenleriyle çevrili. Belki o yüzden iletişime giremiyor bizimle. Ama o da büyüyor, görecek her şeyi. Ben 15 yaşındayken kendi kararlarım vardı. Yanlış bir şey de söylemek istemiyorum ama insanın bir duruşu olmalı. Ben haksızlığa gelemeyen biriydim. Eminim ki Taha kardeşim de bunu anlayacak ve görecek. Yeğen dediğimiz insanlar yedi kardeşler. Onlar birbirlerine bağlıysa, ben de kardeşlerime bağlı olmak zorundayım. İki ablam da öğretmen, abimin başka işleri var. Bende üç çocuk var, şimdi kafe açtım. Sahne var, sürekli koşturma halindeyim. Gönül ister ki her zaman görüşelim ama yüz yüze gelmek çok zor oluyor." dedi.

"HAMİLE OLDUĞUM İÇİN DOKTOR BABAMIN YANINA GİTMEMİ İSTEMEDİ"

Babasının hastane sürecinde neden yanında olmadığını da açıklayan Tayfur, "Aslında ben yanında olmayı çok istedim. O dönem hamileydim. Doğum çok yakın değildi ama hamileliğimle ilgili sıkıntılarım vardı. Babamın hastaneye kaldırıldığını ortak tanıdıklardan duydum. Hemen baba tarafına mesaj attık, okudular ama cevap vermediler. 1 gün sonra hastaneye kaldırıldığı haberi çıktı. Doktorumu aradım, 'Benim acil babamın yanına gitmem gerekiyor' diye ama doktorum izin vermedi. 'O zaman bebeğini düşürme riskini kabul edeceksin' dedi. Babamın kaldırıldığı hastaneyi aradık, 'Bilgi veremiyoruz' dediler. En son yeğenlerden biri 'Grip oldu, niye bu kadar abartıyorsunuz?' dedi. İçime su serpildi, 'basının abartması' diye düşündüm. Babamın durumunu da takip ettirdim. Her şey yolundaydı, ta ki yılbaşından hemen sonrasına kadar. Babamı kaybettiğimiz haberiyle sarsıldık. Ben yine inanmadım, 'Yalan haberdir' dedim..." ifadelerini kullandı.

"ÇOK MU GÖRÜLDÜ HELALLİK ALMAK?"

Miras konusunda baba tarafıyla mahkemelik olan Tuğçe Tayfur, o konu hakkında şunları söyledi:

"Bana babamın sağlık durumunun ciddiyetini söylemediler. Ben onun kızıyım. 'Tuğçe gel, baban şöyle durumda, iletişime geç' diyebilirlerdi. Ben riskli hamileliğimden dolayı gidemiyordum ama en azından görüntülü şekilde görüşmeme izin verebilirlerdi. Çok mu görüldü karşılıklı helallik almak? O yüzden ben kötü niyet arıyorum. 'Babasını hastanedeyken ziyarete bile gitmedi' algısı yarattılar. Cenazede hâl ve tavırlarıyla zaten gerçek yüzlerini gösterdiler. Orada onlara az bile yaptım yani bence, neyse..."

"BABAMA NE VARSA BAĞIŞLA DEMİŞTİM"

"Babam hayattayken konuşuyorduk. Korkuları vardı. 'Ben öldükten sonra ortamın kötü olmasını istemiyorum' diyordu, onun endişesini yaşıyordu. Ben de ‘Babacığım ne varsa bağışlasan o kadar güzel olur ki. Kendi öz iradenle elinde avucunda ne varsa, şarkı teliflerini de hepsini vakıflara, derneklere bağışla’ dedim. Aklına yatmıştı."

"7 YEĞEN MALLARI ALDI, 5 ÇOCUĞU DIŞARIDA KALDI"

"Şimdi ne mi oldu? Yedi yeğen (yiyen) malları aldı, beş çocuğu dışarıda kaldı. Günün özeti bu. Şöyle bir algı oluştu; sanki babam sadece abim ve bana bir şey bırakmadı. Öyle bir şey yok, beş çocuğuna hiçbir şey bırakmadı. Sadece yeğenlere var, yeğenin çocuğuna, gelinine bile var ama beş çocuğuna yok."

"TEDBİR VAR, ONLARA KALANLARA DOKUNAMIYORLAR"

"Şu an her şeyde tedbir var, yani onlara kalan hiçbir şeye dokunamıyorlar. O kadar kurnazca şeyler yapıldı ki, ilk açıklamalarında sanki bütün mirasını hayır kurumlarına dağıtmışlar gibi konuştular. Öyle bir şey yoktu, tamamen paravan olarak kullandılar. Hani şey dersiniz ya, 'Düşmanın da hayırlısı gelsin' gerçekten öyle. Biraz o konuda zorlanıyorum açıkçası. Onların oynadığı oyunlara benim aklım ermiyor. Maalesef şu an çocuklarına hiçbir şey yok. Babamın ilk nikâhlı eşi Zehra Hanım’a da yok, ablalarıma da. Sadece yeğenlere var."

"BABAM AYAKTA DURAMIYORKEN İMZA ATTIRILMIŞ"

Tayfur, "Bir bahaneyle imzası mı alınmış yoksa? Yani yasal olmayan bir imza mı söz konusu?" sorusu üzerine sözlerine şöyle devam etti: "Bir heyet raporu olduğu konuşuluyor ama ortada heyet raporu yok. Tek bir doktordan sürekli imza alınmış, farklı vasiyetler için. Onun dışında çok çok hastayken, artık ayakta duramıyorken notere götürülüp imza attırılmış. Bunun şahidi de var, bunların hepsi mahkemede dinlenecek. Şu an mal varlığı, ne var ne yok tespit edildi. Bu arada varlığı asla söylenen kadar değil. En son 3 milyar filan konuşuluyordu. Asla öyle bir şey yok."

"BABAM FİLMİNİN ÇEKİLMESİNİ İSTEMİYORDU"

Babasının hayatının film olmasını istemediğini belirten Tayfur, "Babam hayattayken, filminin çekilmesini istemiyordu. 'Şekerci Çırağı' adında bir kitap yazmıştı, o kitap zaten hayat hikâyesini anlatıyordu. 'Benim hayatımı film yapamazlar, çünkü ben yaşadım o hayatı' diyordu. Babamın hayat hikâyesini merak edenler kitabını okusun." şeklinde konuştu.

 "MUHAMMET BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ"

Babasıyla sorun yaşadığı dönemde eşinin de olaylara karışmasıyla ilgili konuşan Tuğçe Tayfur, sözlerine şöyle devam etti: "Tuğçe Tayfur Store, Muhammet Bey’in bana jestiydi. Çünkü ben onunla tanıştığımda sahneyi bırakmıştım... Ben sanat ve tasarım bölümünde okudum. Babam da çizimlerimi çok beğenirdi. Bununla ilgili ne yapabilirim diye araştırırken Muhammet Bey’le tanıştım. Sonra babamı aradım. 'Böyle bir beyefendi var, kendi adıma marka kurup günlük kıyafetler tasarlayacağım' dedim. Babam 'Bizim Emirgan’daki evin Bodrum katı var ya orayı atölye yap kızım' dedi. Sonra Tuğçe Tayfur Store’u kurduk. Hatta evlendikten sonra adını 'Tuğçe Aydın yapalım' dedi. Ben yine babamı, soyadımı düşündüğüm için kabul etmedim. Keşke dinleseydim, o belki de hayatımda verdiğim en kötü karardır. Bir de babam eşim Muhammet’e değil, eski nişanlımla ilişkime karşıydı. Hatta evlendiğimizde tebrik mesajı da attı. Muhammet benim için çok özel. Ben Muhammet’le bir gün ayrılabilirim ama hep benim için özel olacak. Çünkü o benim en zor zamanımda yanımdaydı."